1915 İstanbul doğumlu Pavlos Moshakis. Annesini savaş zamanında kaybetmiş. Üvey annesiyle yaşamak istemediği için onu Yeniçarşı'da oturan dedesi büyütmüş. ‘‘İlk mektebi bitirdikten sonra Beyoğlu'nda ünlü bir tabelacı olan, Özcan'ın yanında çalışmaya başladım. 14 yıl tabelacılık yaptım.’’ Ekonomik krizden sonra başgösteren İkinci Dünya Harbi sırasında işler yolunda gitmemeye başlayınca vatani görevini yapmaya karar vermiş.
Ne Türkler Türk olduğumu inanın söylemezlerdi, ne de şu Gavurlar beni Yunan isimletiyorlar. Yani Türkiyede iken herkes Gavur söylerdi, burada ise episi Türk derler! Hiç olmazsa burada bir gurur duyuyorum bana Türk oluş, yani Türk tohumu derlerken. Çünkü ben halis bir Türk vatandaşı idim ve daima böyle kalacağım. Sana bunları mahsustan söylüyorum ! Zannetmeyesin senden kötü vaziyette insan yoktur. Senin ruhun benim ruhuma benzer. Biz Türkü, Arabi, Yahudisini ayırmayız, episi Allahın kulları, fakat gelgelelim ki, yaşamak vermezler!
OTYAM'IN PAVLİ KARDEŞİ
Fikret Otyam'la Pavlos Moshakis'in tanışması, Rumeli Kavağı'ndan postaya verilmiş bir mektupla başlıyor. Bir balıkçı emeklisinden Otyam'a gönderilmiş bir mektupla... Şikayetlerini dinleyen Fikret Otyam'la balıkçı Özer'in dostlukları mektuplarla sürüyor. Özer birgün mektubunda Pavli ağabeyinden bahsediyor. Kara ve deniz avcısı, sürgün edilmiş has İstanbullu ressam Pavlos Moshakis'ten. Onun hayat öyküsünden etkilenen Otyam, Pavli'ye bir mektup yazıyor. Onu çok sevdiği vatanı Türkiye'ye davet ediyor. Hatta Mersin SSK Hastanesi'nde yapılan ameliyatını da üstleniyor.
Otyam Pavli için bakın neler diyor? ‘‘O her türlü sevgiye ve ilgiye değer. Bilgili, bol anılı, neşeli, usta avcı, has bir naif ressam ve Atatürk sevdalısı, yetmez mi sevilmesi için?’’
Bu dostluktan bir kitap çıkıyor ortaya. Fikret Otyam Pavli Kardeş başlığı altında onun hayat öyküsünü, onun dilinden anlatıyor.
Yıllar sonra yine bu iki iyi dost İstanbul'da bir araya geldiler. ‘‘Bizi tanıyorsunuz, ama Pavli'yi? Bu huysuz, aksi ama dünya tatlısı ihtiyar delikanlıyı, yapıtlarını görmek için bekliyoruz Deniz Müzesi'ne... Gelin ve bu en eski İstanbullu yurttaşımızla söyleşin. Bu Onu çok mutlu edecektir...’
İSTEMEYE İSTEMEYE GİTMİŞTİ
‘‘Ne Türkler Türk olduğumu inanın söylemezlerdi, ne de şu gavurlar beni Yunan isimletiyorlar. Türkiye'de herkes bana gavur derdi, burada ise episi Türk diyor. Hiç olmazsa burada gurur duyuyorum bana Türkolos, Türk tohumu derlerken. Çünkü ben halis Türk vatandaşıyım ve daima böyle kalacağım.’’ İstanbullu ressam Pavlos Moshakis 1964 yılında vatanını terketmek zorunda bırakılan Rumlardan biriydi. İstemeye istemeye gitti Atina'ya. 34 yıl boyunca hiç durmadan çalıştı. Yaşadığı İstanbul'u anlattı tuvallerinde...Ve 34 yıl sonra Pavlos Moshakis kolunun altında resimleriyle yeniden geldi sevdalısı olduğu bu şehre...