Fikret Otyam, yeni bir sergisi için Ankara’da.
“Boyalarla 65 Yıl” adını taşıyan sergi, 21 Mayıs 2009’da “Galeri Polart”ta açıldı.
Sergi öncesinde, onun da benim de ağabeyim olan Nusret Kemal Otyam’ın evinde buluştuk. Nusret Kemal Otyam, Sevim Otyam, Fikret Otyam seksenin üstünde üç kardeş. Bu üç kardeşin söyleşi denizinde biz de kulaç alıştırmaları yaptık.
45 yıldır yazılarını okuduğum, uzun yıllar yazıştığım, resimleriyle soluk aldığım, “Gide Gide”leriyle ufkumu zenginleştirdiğim sevgili Fikret Otyam’ı dinlerken, kendimi bir yüzyıl ötelerde duyumsadım.
Bu güzel insanlar, zengin insan atmosferi içinde birinci sınıf bir yürekle yaşadılar. Binlerce on binlerce anı biriktirdiler; sevdiler, sevildiler, sevdiklerini yitirdiler, acı çektiler, hüznü de sevinci de özümsediler.
Evdeki söyleşimizi Hollanda Caddesi’ndeki “Galeri Polart”ta sürdürdük. Söyleşimizde, onun resimleriyle eşi, değerli sanatçı Filiz Otyam’ın bin emek, bin bir nakışla var ettiği dokumaları, bir gökkuşağı olarak sağılıverdi göğümüzden.
Filiz Otyam’ın el emeği, göz nurunda, kilimin keçeyle halayının sanatın büyülü gücüyle bir güzel harmanlandığını görüyoruz. Hele bu iki nesnenin, üç boyutu yüklenmesi hayli ilginç. Fikret Otyam’ın tavuskuşları bir yerlerden uçup konuyorlar Filiz Otyam’ın dokumasının kırlarına.
Fikret Otyam’ın sergisinde yörük kızları, tavuskuşları ve keçiler önde. Doğu’yu ve Güneydoğu’yu yıllar öncesinde adım adım gezmiş; o coğrafyanın insanlarıyla günler geçirmiş, onların yaşamını uzun röportajlarla kamuoyuna duyurmuş bir gazeteci olan Fikret Otyam, 80’lerden sonra kendini alabildiğine resme vermiş.
Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Bedri Rahmi Eyuboğlu Atölyesi Yüksek Resim Bölümü’nden mezun olan Otyam’ın, kısacık zaman dilimi içinde Çallı İbrahim’den Zeki Faik İzer’e, Yaşar Kemal’den Orhan Kemal’e, Orhan Peker’den Nevzat Üstün’e, Kemal Aydar’dan Falih Rıfkı Atay’a onlarca kişiyle yaşadığı ilginç anıları dinleme olanağı bulduk.
Kendine özgü biçemini yakalamış bir ressam olan Fikret Otyam; resimleriyle, kentlerin kirli atmosferinin çok ötesindeki doğaya, daha doğrusu gizemli bir dünyaya yolculuk yapıyor. Karlar, dağlar, ovalar, buğdaylar, keçiler, Anadolu insanının bin yıllık yaşama mekânını bir yoğun hüzünle koyuyor önümüze. Otyam’ın kimi resimlerinde semah dönenler de katılır aranıza, bir özgün ritmin akışıdır renklerle biçimlenen. Resimler arasında bir resmin önünde durursunuz. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal Paşa’nın büyük “duruş”udur sizi etkileyen. Sonra günebakanların ışıltısı vurur yüzünüze, bir atın dingin yürüyüşü eklenir yaşamınıza. Atın terkisinde bir çocuk, dizginler bir ananın elinde.
Fikret Otyam’ın resimlerinde kadın figürü tüm görkemiyle çıkar öne. Bu kadınların kocaman gözleri vardır; aklı, güzelliği, sevinci, hüznü, yalnızlığı, aşkı gözlerindedir hep.
Bir röportaj ustasıdır Fikret Otyam. Kim bilir kaç kişinin dünyasına sefer eylemiştir sorularıyla. Bu kez bizim sorularımıza yanıt verdi uzun uzun, 83 yaşında pırıl pırıl bir bilinçle. Akademi yılları, Nevzat Üstün, ünlü sinema ve tiyatro sanatçısı Ayfer Feray bu resmigeçitte yerlerini aldılar. “Dünya” gazetesinde, “Ulus”ta, “Cumhuriyet”te boy veren emeği, şimdilerde “Aydınlık”la okuru buluşturuyor. Ülkesinin sorunlarına yüreğini yatıran, insanı mutlu olsun diye kendi rahatına kıyan bir güzel insan Fikret Otyam.
Otyam, canı ciğeri, kardeşi ressam Orhan Peker’i, yüreğinin bir parçası olarak değerlendiriyor; Orhan Kemal’le dostluğunu öne çıkarıyor; Sait Fak’in son yıllarının bir tanığı olmayı yaşamının bir kazancı sayıyor.
Doğu ve Güneydoğu’yu yıllar öncesinde bütün ayrıntılarıyla gezip inceleyen Otyam, o yıllardaki sorunları dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e bir güzel anlattığını da sözleriyle ekliyor; dünkü Doğu’nun bugünkünden çok farklı olduğuna vurgu yapıyor.
Ressam, gazeteci, yazar, söz ustası Fikret Otyam’ın insanlık tarihini özümseyen emeği, yazı ve resimleriyle ufkumuzu renklendirmeyi sürdürüyor. Bir masal kahramanıdır yanı başınızda, sevecen, coşkulu, güngörmüş, hünerli…
Sanatımızı bir mızrak boyu yükselten bütün Otyam’lara selam olsun!
Kaynak: Karadeniz gazetesi, 28 Mayıs 2009, Ahmet Özer