Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

YETTİ ARTIK YETTİ!..

10.01.2014

YETTİ ARTIK YETTİ!.. UZATILMAYA  DÜŞÜLMESİN! ... DÜNYANIN TÜM ‘KULAK BOĞAZ BURUN’ UZMANLARINA ÖNEMLİ BİR SORUM VAR

Bazı anlaşmalar görüşmeler var bu işin/ işlerin çözümü için, sevinmemek elde mi? Ama yıllardır tanık olduğumuz nice benzeri olay/ olaylar var onlar düşende akla, yeise düşmemek elde mi?

12 YILDA 144 AY VAR...    144 AYDA 576 HAFTA VAR. 576 HAFTADA 4032 GÜN VAR. 4032 GÜNÜN YARISI 2016 EDER BU DA UYKUYA GİDER... BİZİM İMAM HATİP’Lİ BAŞBAKAN RECEP TAYYİP HOCA SULTAN 12 YILDIR, YANİ 144 AYDIR, YANİ 576 HAFTADIR, YANİ 2016 GÜNDÜR KARADA, DENİZDE, HAVADA DURMADAN, AMA DURMADAN KONUŞUR DURUR DA BUNLARA KARŞILIK İMAM HATİP’Lİ CUMHURBAŞKANI BAY GÜL’ÜN SESİ NEDEN KISILIYOR?
Ah bu diyaliz yatağı!    “Uyku girmez gözlerime”...
Ah nasıl girsin? Karşımda bakana özel büyücek televizyon... Ekranda Ulusal Kanal... Ulusal Kanal’da Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Sayın Metin hoca (Feyzioğlu) konuşuyor, “Silivri 5.Ordu”nun kapısında... İçerden yeni çıkmış. İnsan buna darısı içerde kalanlara demez mi? Dedim elbette.
Azimli Başkan, içerde Başbuğ, Perinçek, Balanlı ve Özkan canları ziyaret etmiş bi aralık hepsinin selamı var deyince “Aleykümselam” deyiverdim içten. 
8 Ocak Perşembe sabah...
‘BU İŞİ ÇÖZECEĞİZ’
Feyzioğlu, cezaevinde görüştüğü isimlerin “Yolsuzluk soruşturması sonuna kadar devam etsin. Ancak Yolsuzluk soruşturması yapılıyor diye birileri bizi burada unutmaya veya takasa kalkmasın” dediklerini vurguladı.
Anhası minhası “Bu işi çözeceğiz” diyor, Feyzioğlu tüm hukuk kurallarına ışık tutup inançlı/umutlu inanılır/güvenilir bi hukukçu olarak.
‘KARA HABAR TELEGIRAFTAN TEZ GELİR’
“Ben haddimi bilirim... Ben haddimi bilirim” asla yorum yapmadan bi haberi buraya alıyorum hatıra kabilinden: 
‘MAHKEMELERDEN İLK YANIT BAŞBUĞ’UN İSTEMİNE RET’
Her şeye doyduk yolsuzluk, rüşvet, irtikap, hırsızlık hariç! Ey Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu mahkemelere doymadık! Bu nasıl bir sevdadır (!) örneğin yukardaki başlık!
“Bu işi çözeceğiz” iyi niyetine eyvallah! Eyvallah da bakın içerdekilerin kuşkusuna “Ancak yolsuzluk soruşturması yapılıyor diye birileri bizi unutmaya veya takasa kalkmasın!”
“Birileri bizi unutmaya” veya “takasa kalkmasın”. Demek ki yıllardır içeride yatan değil yatırılan canların burada “unutulmak” kuşkusu var ya da “takasa tabi tutulmak”.
Bİ HUKUK SAVAŞI, SAVAŞI DA OLAN İÇERDE YATIRILANLARA OLDU/ OLUYOR YETER     ARTIK YETER, YETER!
Bazı anlaşmalar görüşmeler var bu işin/ işlerin çözümü için, sevinmemek elde mi? Ama yıllardır tanık olduğumuz nice benzeri olay/ olaylar var onlar düşende akla, yeise düşmemek elde mi?
AH KEŞKE AH KEŞKE ÇOK ÖNCE ÇIKAYDIN SİNGAPUR/ MİNGAPUR VE DE JAPONYA MAPONYA GEZİSİNE      A RECEP SULTAN!
“Bu işi çözeceğiz” umuduna katılan Recep ağa Uzakdoğu gezisine çıkmadan önce Ergenekon ve Balyozdavalarının yeniden ele alınması için Bakanlığa talimat verdi. Bunların eski savcısı olarak mı bilemem! Hayırdır inşallah, sultana bi şeyler oldu, olanlar hayırlara vesile olsun diyelim...
‘TAYYİP SULTAN’IN EN BÜYÜK DEVLET UÇAĞI ‘TC AIR FORCE ONE’ AIRBUS A 330-200. ÖNCE SAYIN EŞİ, KIZI KENDİSİ HARİÇ 87 YANDAŞ ALIR. ÇOĞU BEŞ VAKİT ABDESTLİ NAMAZLI DİNİ BÜTÜNLERDİR KONUKLARIN... KİMİ GAZETECİ MİLLETİ HARİÇ...
Gövde içinde cami yok ama şadırvanından şakır şakır su akan minyatür kubbeli bi mescit var sanırım. Sanırım da namazcılar kıbleyi nasıl şeşliyor? Çok bilgili uçakta kıbleyi gösteren bir cihaz muhakkak olmalı.
YOLCULARIN KAZA NAMAZLARI N’OLUYOR?
Malumlarıdır farz... Bi namazı vaktinde kılmaya eda, vakit geçtikten sonra kılmaya kaza, bozulan bi namazı tekrar kılmaya da iade deniliyor. Bi vaktin namazı kaza edileceği zaman önce bi ezan okunuyor, sonra ikamet getirilerek kılınıyor. Birden fazla kaza namazı kılınacağı zaman da hepsi için bi ezan yeterliyken her farz namazı için ikamet getirmek sünnet oluyor...
Yani uçak yolculuğunda namazı zamanında eda etmek cidden sorun, sorun ama hepsinin de çözümü var çok şükür. Çok uzun uçuşlarda abdest almak, namaza durmak falan aynı zamanda uçakta hoş vakit geçirmeye de vesile olur vesselam!
9 OCAK PERŞEMBE SABAH
Ah şu diyalize yatmak tastamam 4 saat 15 dakika. Dün karşımda televizyon... Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sayın Prof. Metin Feyzioğlu’nun görüşleri olumlu ve olumsuz olarak karşılandı! Ve ortalık karıştı... Bi de iddia Feyzioğlu Cumhurbaşkanlığına oynuyormuş! Öyle mi? Varsın oynasın n’olmuş yani ülkemiz yani TC, kendine yakışan bir başkana kavuşur.
Bi de F tipçiler harekete geçmiş. Geçer, Aziz Atamızın partisinin bi kısmına n’oluyor, acıya bakın F cilerle görüş birliği ha! Ah bu oy telaşı ah, lanetler sana!
BAZI SUNUCULAR!
Artık ezberledim, bazı sunucuların ne zaman kocaman bi “eeeee” ile sorusuna veya konuşmaya başlayacağını! Tansiyonumu en yükselten de sunucunun görüş almak için davet ettiği kişiden çok konuşması, illallah!
İNSANA KIYMAK KATİL SINIFINA GİRMEZ Mİ EY MİLLET? BU SORUM İÇİNDE ADALET BAKANI VE CUMHURBAŞKANI BAY GÜL DE VAR!
Aydınlık Gazete’de 8 sütun fotoğraflı bi haber:
ÖLDÜRÜYORLAR
“Koğuş arkadaşı Tuncay Özkan’ın anlattıkları vicdanları daha da sızlattı. Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, Silivri Cezaevi duvarlarında oğlunun hayalini görmeye başladı. Karaciğer kanseri olmasına rağmen yıllardır tedavi edilmeyen Hilmioğlu, adım adım öldürülüyor...  Artık yeter! Hilmioğlu’na özgürlük!”
Katılın ey millet katılın, katılın...

SON DAKİKA
SEVENLERİNE MÜJDELİYORUM    VECİHİ TİMUROĞLU İLE KONUŞTUM
Türk yazısının yüz akı araştırmacı yazar/ emekli öğretmen Vecihi Timuroğlu geçirdiği çok ağır rahatsızlıktan sonra evine döndürülmüş.
RÜYA GİBİ BİR GÜN!
10 yıl önce Ankara’da tanışıp dost olduğumuz İranlı Doktor Türk yurttaşı sayın Ferhat Ateş, hani akıl almaz güzel portremi yapan ressam Şapur’un babası elinde koca paketle Antalya’da evimizde. Pakette Şapur’un yaptığı resim harika bir çerçeve içinde.
Doktorun bir armağanı da Ankara’da evine uğradığı can dostumuz Vecihi Timuroğlu’dan getirdiği selam... Hepsini anlattı. Telefonlarımıza uzun süredir neden yanıt alamadığımızı öğrendik, Vecihi can çok ağır bir hastalık nedeniyle hastanelik olmuş. Filiz hemen telefona sarıldı Ankara’dan can yoldaşı Aysel’in sesi, Vecihi’yi anlatan. Telefon şimdi elimde bin yıllık can dostum, Türk yazınının yüz akı, bizlere nice güzel kitaplar kazandıran Vecihi hocanın sanki yaşamasız sesi, iyi duymuyormuş, bağıra bağıra takıldım durdum tıpkı eskisi gibi.
Yanıtları mı?
Sesini duyabilmek ne güzeldi...

ULU OZAN DOSTUM AŞIK VEYSEL...
Veysel ustayı aziz Atamızın ölümünün ardından tanıdım 78’lik bir plakta, Atatürk’e Ağıt...
Yıllar nasıl da geçiverdi. İstanbullu yıllarımda, geldiğini duyanda kaldığı Sirkeci’deki oteline koşardım. Sonra Ankara buluşmaları başlamıştı. Yıllar nasıl da geçiverdi, yani 60 yıl falan! 
Veysel can geldi mi bu canın da boynuna fotoğraf makinesi gelirdi her daim. Çok fotoğrafını çektim.Torunu Nazender Süzer ve gazeteci/fotoğrafçı Gürsel Gökçe ulu ozan için büyük bi belgesel sergi düzenlediler, taa 60’lı yıllarda edebiyat dergilerinde çıkan yazılarımı, fotoğrafları verdim. Bunlar kocaman panolara kondu izleyiciler okudu... Bir özlem ve bu ustayla dost olmanın duyguları içinde duvarda bir zamanlar çektiğim kocaman büyütülmüş fotoğrafa bakarken...
EY OKURLAR FOTOĞRAFTAKİ SOL ELİME DİKKAT EDİNİZ...
Veysel ustanın traşı gelmiş çenesini okşuyorum Gürsel Gökçe dost bu fotoğrafımı çekivermiş...
NAZENDER’İN HARİKA BİR ARMAĞANI
Ankara’da Peker Sanat’ın Onur Ödülü sunduğu törendeyim Nazender ve Gürsel de geldiler. Nazender’in de elinde uzunca bir kesim, üç fotoğraf var. İkisini biliyorum birisi hoş bi portrem... Veysel ustanın fotoğrafta çenesini okşuyorum sol elimle... Altta artık neredeyse uçmaya durmuş sütlü kahveye dönüşmüş bi fotoğraf...
EY OKURLAR FOTOĞRAFTAKİ SOL ELİME DİKKAT EDİNİZ...
Bi fotoğraf ki yarım asrı geçmiş yine bi sol el Veysel Usta’nın çenesini okşuyor sıra görmeyen gözlerde... Bu, gülümseyen, kıvır kıvır saçlı delikanlı da bu satırların yazarı!.. Nazerder bu fotoğrafı Karabük Üniversitesi’nin düzenlediği “Aşık Veysel Müzikali”nde kullanılırken bulmuş...
İçimde bi kıvanç ve hüzün harmanı, ağlamaklı...

Kaynak : Aydınlık Gazetesi