Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

Ercan Akbulut'u dinliyorum

18.01.2013

Kamil Yazıcı, Aksaray’dan mahalle arkadaşım, onlara “Nevşehirliler” derler idi...

Nahl Suresi 67’yi yerine getirirken o günlerde vardı sofrada... Hesap ettik şöylemesine arkadaşlığımız rakamla 80, yazıyla seksen yıllık oluvermiş, iyi mi? Tabi iyi... Yerken içerken kıkırdayıp durduk seksen, seksen yıl bu...

KESİP BİÇME VE DE FOTOĞRAF USTASI, DOĞA SEVDALISI DOSTUMUZ ERCAN AKBULUT’U DİNLİYORUM YEŞİL GİYSİM İÇİNDE VE BAŞIMDA DA BİR TAKKE, TEPEMDE KOCAMAN AMELİYATHANE IŞIĞI SABAH SABAH!..

1979’dan beri “müdavim”iyim o yapının, adı SSK Hastanesi... Şimdi mi, adı da güzel Antalya Atatürk Devlet Hastanesi. Sağ kolumdan haftada üç kez iki yerden damara iğneler giriyor ve o kocamış damar nitsin, “benden bu kadar arkadaş” diyende Filiz kaptığı gibi Acil kapısından Atatürk’ün bağrına tekerlikli oturgaçla yedinci kat... İkinci kat... Kimlik kartı için hastane karşısındaki fotokopiciye uçuyor!.. Tekerlekli oturgaç ne benzinle ne mazotla çalışıyor, illa arkadan itilecek ve bu iş sürgecim Filiz Otyam, sağolası.

Ameliyathaneye girerken portre çekiyor Filiz telefonla o takkeli halimi görünce, gülerek yatırılıyorum kesme biçme döşeğine usulca, duyumsuyorum sadece göğsümün sağ yanında acıcık tenim açık her taraf türbe yeşili... Ercan, bölgesel uyuşturma için iğneyi sokarken durmadan “ustam acıdıysa affet” diyor, üstelik acım macım yok, bir anlık oldu bitti...

SEVENLERİM SAĞ OLSUN

Ercan konuşuyor işlem yaparken kimle mi, hayır kimlerle.. Dr. Sn. Özgür Cengiz göğüs kesip biçme uzmanı. Dr. Sn. Aygün Gülçeken uyuşturucu, anlayacağınız anestezi uzmanı...

ARKADAŞIM KATETER...

Damar işe yaramaz olunca boynun sağından ya da solundan adı çok yaşasın “kateter” takılıyor, vücuttaki kan buradan işlem görüyor vesselam!

NE SAĞLIKLI NE SAĞLIKSIZ HALLERDE DE HİÇ SAĞCI OLMADIM...

Konuşuyorlar, bana ne diyorum duyduklarımdan, gerekli damarlar bulunacak ve kanı alıp verecek o cihaz yani kateter takılacak.

Ercan’ın damarda bir yer bulması için hayli zorlandığını duyumsuyorum zira damara sokulu iğne gezinti yapıyor, “usta sana acı vermemek için inan çok özen gösteriyorum” deyip duruyor, yanıtlıyorum “Ercan, n’olur sen işine bak”.

Bakıyor elbette ve rapor veriyor, “damar kapalı,çalışmıyor!”

“N’olacak ?”

“Solu deneyeceğiz...”

Hünerli, deneyimli eldeki iğne giriveriyor uyuşturmak için, ilki girince biraz sonra duyumsama yok...

Konuşmalar... Konuşmalar... Konuşmalar... Neden mi? Neden olacak bu damar da işlem yapmıyor, yapmıyormuş, iyi mi? Vay kocamış damar vay!

Çare mi? Hani bir deyim var, “çare tükenmez” çare de aynı işlemin kasıktan da yapılmasıymış!.

“Ercan kakala gitsin, kasığı masığı boş ver!”

Duyumsuyorum kakalamayı ve bir müjde “çalıştı”. Mutluluk, rahatlık konuşmaları bu sefer daha gür...

O OLMAYAN SAĞDA...

İlk açılan yere dört dikiş atılmıştı, oldu bitti yani sağ gömüldü!..

YAŞASIN SOL...

Her zaman söyler, yazar dururum, ne varsa solda var vesselam!

Şimdilik soldan yaşıyorum/ yaşatılıyorum...

O sabah bunu sağlayan:

Op. Uz. Dr. çok ödüllü usta fotoğrafçı ve doğa sevdalısı Sn. Ercan Akbulut’a,

Göğüs Cerrahı Op. Uz. Dr. Sn. Özgür Cengiz’e,

Anestezi Uz. Dr. Sn. Aygün Gülçeken’e...

VE...

Bu yaşananlarda da, koşturup durup, yakın ilgi, unutulmaz yardımları ve sevgiyi yine gösteren eşim Filiz Otyam’a şükranlarımı nasıl anlatsam acep?

BİR “VE” DAHA!

Saat 19.00’da haberleri dinlerken, Nahl Suresi 67’yi yıllardır, ama yıllardır, iyi bir mümin olarak elhamdülillah, yerine getiririm ve de getirmekteyim yatay üç parmak doktor izinli...

Karışık güzel bir çorba varmış, bir usul tartışması “çorbayı sonra içerim” ve sayın Özgür Cengiz’e durum vaziyetleri anlatılanda Mersinli Özgür can yarım saat sonra karşımızda!. Göğüsten ve sırttan çok sıkı bir dinleme, ulan diyorum kendi kendime, Nahl Suresi canım 67 ile ne ilgisi var bu titiz dinlemelerin?

Haklı çıkıyorum, şu arkadaşım kateter takmada akciğere yakın su toplanması görülürmüş de ondan dinleyip durmuş Özgür can...

Sonuç: Bir tas karışık çorba, karışık salata, bir ufak tavuk budu haşlama! Gel de ertesi akşamı arama!..

“YİYİYOR SANMA!”

Tutuklu iki de bir de ameliyat oluyor, bir yerleri eksiliyormuş... Gardiyan dayanamamış “Yiyiyor sanma, yavaş yavaş tüyüyorsun!”

Gardiyan haklı...

GERÇEKTEN BİR KÜLTÜR SARAYI ÇIRAĞAN SARAYI ARTIK “KÜLTÜRSÜZ”!

O kültür sarayında üç yıl önce Filiz Otyam Dokuma-Fikret Otyam Resim sergimiz açılmıştı... Tavanlara duvarlara bakarken yıllar öncesine dönü dönüyordum...

Nasıl dönmeyeyim, 1943 yılında Haydarpaşa’dan trenden inip vapurlar varken, yatak yorganımı bir sandala atıp Ortaköy’deki yakınlarıma giderken, sandalcı nerede okuyacağımı sordu, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde deyince burnunla işaret eyleyip “nah işte senin mektep “dedi... Bu bir saraydı, biraz ötelerde de sanırım yanık bir saray enkazı...

Kimi zaman tramvaydan atlar o enkaza iner futbol oyunlarına katılır havuzuna da girer idim... Hey gidi dünya hey, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde iki yıl hocaların hocası saygıyla andığım Çallı İbrahim’in daha sonra hocam, arkadaşım, dostum Bedri Rahmi’nin atölyesinde orta daha sonra yüksek resim bölümünü bitirmiştim 1953 yılında... Ve şimdi o yanık artığı saray aynen ama her şeyiyle aynen yapılmış ve orada sergim/ sergimiz açılmıştı ha!.. Nasıl duygulanmayayım?.. Daha sonra 4 Objektif 4 Yürek Fotoğraf sergisi biz Otyamlar ve yurt içinden/ dışından renkli, akıl almaz güzel çekimleri olan Yüksek Mühendis Tunç Ulusoy ile Fotoğrafçı Adnan Polat...

Bir sergim daha “Hoşça Kal İstanbul”... Filiz Otyam sarayın tüm duvarlarını bu cana bağışlamıştı, ilk sergim mi, ilk sergim 1952 yılında yine rahmetle andığım Adalet Cimcoz’un Maya Sanat Galerisi’nde açmış yıl içinde neler neler oldu, İstanbul’a ondan Hoşça Kal İstanbul dedim. Sergimiz nedeniyle bir hafta konuk olduğumuz Çırağan Palace Kempinski’nin kapısında Pazarlama Müdiresi Ayşe Sipahioğlu ve yardımcılarının çiçekleriyle karşılanmıştık, sevgi ve ilgiyle..

Yakın ilgi ve sevgisini unutmayacağımız Ayşe Sipahioğlu, 2007 yılında açtığı Sanat Galerisi İstanbul’un sanat ve kültürel alanında büyük bir kazanç olmuş, sanatsal sohbetler süredursun 2008’de Tarih Galerisi, ertesi yıl Klasik Müzik Konserleri, 2010’da Heykel Galerisi’nin açılması kültürel ve sanatsal yaşama renk katıyordu.

SEVGİLİ FAZIL SAY’IN “HATIR” KONSERİ!

Fotoğraf sergimizin açılışında unutulmaz bir anı, Fazıl Say’ın bir saate yakın konseri bir eserin bitiminin ardından Fazıl konuştu, doğaçlama bu canı anlatacakmış, gözüm buğulandıysa kime ne? Baba, kadim dost Ahmet Say da dalıp dinleyenlerden, güzümün önünden gitmez...

Genel Müdür Henri Blin’in bir vefa borcunu yaşadık, dünyada başka hiçbir otelde olmayan ‘Kültür Ateşeliği” Ayşe Sipahioğlu’na resmen verilmesi...Başarılı çalışmaları içinde ‘Hoşça Kal İstanbul” sergim de vardı ve şu rastlantıya bakınız sergimden sonra, 3 Ocak 2013’de canım hocam Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “İstanbul Destanı” sergisinin tüm hazırlıkları hazırdı bu da ayrı bir kıvancımız oldu...

BÜTÜN BUNLARI NEDEN ANLATIYORUM

17 Aralık 2012’de Çırağan Sarayı Yönetim Kurulu’nun, ani bir kararla “Kültür ve Sanat Departmanı”nı kapatmasıyla İstanbul da sanat ve kültür dalında bir kayba uğramış oldu!.

YA AYŞE SİPAHİOĞLU N’OLDU?

N’olacak? İşsiz bırakıldı, iyi mi?

UNUTULMAZ BİR GECE...

Yazarken gerilere dönme tutkunuyum... Satılmış bir çalışmama imza atmamışım, alan haklı olarak imza istiyor. Cumartesi sabahı erkenden İstanbul’da olacağımızı duyan arkadaşım Kamil, telefondan seslendi “Gece için kimseye söz verme” Vermedim, verir miyim hiç?

BUNLARI NEDEN Mİ ANLATIYORUM MEMLEKETİN BİR DERDİNE PARMAK BASACAĞIMA? İZNİNİZLE, Bİ DEFACIK OLSUN 80 EVET 80 YILLIK BİR ARKADAŞLIKTAN SÖZÜM OLSUN!

Kamil, Aksaray’dan mahalle arkadaşım, onlara “Nevşehirliler” derler idi...

Nahl Suresi 67’yi yerine getirirken o günlerde vardı sofrada... Hesap ettik şöylemesine arkadaşlığımız rakamla 80, yazıyla seksen yıllık oluvermiş, iyi mi? Tabi iyi... Yerken içerken kıkırdayıp durduk seksen, seksen yıl bu...

İKİ AKSARAYLI

Kamil Yazıcı, ulusal ve uluslararası ünlü bir iş adamı, Anadolu Holding diyeyim, hani şu Efes de var minik bilgi babında. Bu satırların sahibini tanıyorsunuz... O gece Filiz’i de çok güldürdük... Otelin asansörüne kadar geldi, orada sarmaş dolaş olduk sıkı sıkıya... Ve göz göze geldik, gözleri dolu duluydu, ödeştim.

Antalya, 17 Ocak 2013

Kaynak : Aydınlık Gazetesi