Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

Üzülmemek, kahrolmamak elde mi?

11.06.2011

Ey canlar, Harp Akademileri Komutanı Org. Balanlı yine yaştı kuruydu bir kağıt parçasıyla yallah Silivri 5. Ordu Hasdal Karargâhı'na! 
Onurlu/ yiğit/ gözüpek/ yetiştirilmesi uzun zaman alan havacılara sıra geldi, apaçık!
Ortam seçim gümbürtüsüyle çalkalanıyor, davullar, zurnalar, müzik çalanlarla donalı arabalar her yerde, ama her yerde; gürültü kirliliği içinde seçim destekçisi!
Harp Akademileri Komutanı bir orgenerale üniforması çıkarttırılıyor, cezaevine sevk ediliyor, havacı milletinden alınan onbeş ediliyor, kahrolmamak elde mi?
Gök tanrı beklenmedik bir savaştan esirgeye...

TARİHİ BİR DİLEKÇE
Tarihlere geçmek kolaydeğil,ama bakarsınız mahpus damından yazılmış bir dilekçe tarihe geçer...
Örnek mi?
Neden vermeyeyim hem de taptaze!

13 Mayıs 2011
İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na                                     
"ABD yetkilileri, geçen hafta basına açıklamalar yaparak 'Kürt sorununu acil olarak çözmezseniz, Güneydoğu’da kalkışmalarolacak' diye Türkiye’yi açıkça tehdit etmişlerdir. (Cumhuriyet, Leyla Tavşanoğlu, 27  Mayıs 2011)
Abdullah Öcalan, ABD’deki kumandamerkezinden aldığı işaretle, bir süreden beri '15 Haziran gününden sonrakıyamet kopacak' diye gazetelere iç savaş ilanları vermektedir.    
Türkiye, bugün fiilen bölünmüştür. Diyarbakır’ın merkezine Şeyh Sait heykeli dikilmiştir. Güneydoğu’da ABD ve İsrail’e bağlı hükümetçikler kurulmuştur.
İşte bu koşullarda dün Harp Akademileri Komutanı Org. Bilgin Balanlı tutuklanmıştır.
Bu uygulama, çok açıktır ki, ABD’ninTürkiye’yi bölme operasyonu kapsamındadır.
Türkiye’ye ve Türk Ordusuna karşı yürütülen Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Islak İmza operasyonlarını şiddetlendirmişlerdir.
26 Şubat 2010 ve 26 Mart 2010 tarihli duruşmalarda, 'Arkanızdaki kılıç kimin kılıcı' diye sormuştum.
Bir kez daha ispatlanmıştır.
Beşiktaş’ta özel olarak BOP Eşbaşkanlığı tarafından kurulan örgütlenmenin arkasındaki kılıç Amerikan kılıcıdır.
Bu mahkemelere Türkiye’yi bölmek için Türk Ordusu’nun savaş yeteneğini tahrip etme, komutanları hapse atma ve Türk Ordusu’nun moralini yıkma görevi verilmiştir. Ve 4 yıla yaklaşan uygulamalar bütünüyle bu yöndedir.
Türkiye’nin yaşadığı olay, iç savaştır.
ABD’ninTürkiye’ye ve Türk Ordusu’na karşı yürüttüğü bu savaşa alet olmakhukuken büyük suçtur.
Ayrıca ahlâki ve vicdani açıdan da büyük suçtur.
Sizlerden bu düşman operasyonuna, bu savaşa alet olmamanızı, cübbelerinizi kürsüye bırakıp çekilmenizi talep ediyorum."
Acep dedim, talep edilmekle mi kalacak bu çok önemli tarihi dilekçe?

"ŞEYH’ÜL İSLAMEBUSSUUT EFENDİ’YLE KONUŞMUŞUM"
Mannheım Alevi Kültür Merkezi’ne (Almanya) telif hakkını armağan ettiğim ve onlarca bastırılan Cancana adlı kitabımı karıştırıyor, konulara dalıp gidiyordum ki, Alevi kültürü, yaşamı,töreleri ve inançlarıyla yüklü Nefes Dergisi’nde 30 Nisan 1996 tarihli sayısındaki yer almış FETVA başlıklı uzun yazımı içim neşe dolu olarak okudum, buraya "azıcığını" alıyorum :
"Soru: Sayın Şeyh’ül İslam Bay Ebussuut Efendi Hazretleri, ülkemizin 3 tarafı deniz, birçok yeri göllerle bezeli olup, buralardan karidesti, ıstakozdu, midyeydi, istiridyeydi, pavuryaydı bir takım kabuklu deniz mahsulleri çıkmaktadır, bunların yenmesi caiz midir?"
"El cevap: Mekruhtur, yenmesi şer’an caiz değildir. Ancaaak levrek namlı balık yaratanca hususi olarak halk edilmiştir, yenmesi pek caizdir, hatta bunun turşusunu bile kurabilirsin. Yeterince levrek balığı alıp temizle ve doğra, tuzla, halis muhlis sızma zeytinyağında pişir. Bi dirhem tarçın, bi dirhem karanfil ve kakuleyi ince ince dövüp elekten geçir, şimdiki ademler bilmezler bi dirhem 3.2 gramdır. Defne ve de mersin ve de tazesinden limon ya da turunç, bi kaç parça sarımsak, kuşüzümü, çamfıstığı, siyah biberi hazır edesin. Önce bi toprak kaba yaprakları kat kat döşeyesin ve de balıkları üzerine dizesin; bunun üzerine dövülmüş baharatları ekesin ve de üzümü ve de fıstığı ve dahi biberi serpeleyesin, tekrardan yaprak, balık ve dahi diğerleri koyasın. Sirke ve de sofra suyunu birkaç kaşık bal ile kaynatıp balıkların üzeri örtülene kadar dökesin taş ile basturup kapatasın, birkaç gün böylece tutasun, kış günlerinde 1 ay, yazları 20 gün boyunca bozulmaz; zinhar unutmayasun bi tabak da bizim eve salasun.”
"Soru: Efendimiz, refikan cariyeniz, her gün dişlerini frengistan malı bir aletle büyük gürültüler çıkararak yıkamaktadır. Ne yapmam lazım gelir?
"Elcevap- Bre zındık, neden durdun şimdiye kadar bregafil, gavur icadı ağza sokulur mu? O karıyı  derekap boşa, eğer bunu yapamayacaksan karnından sıpayı sırtından sopayı eksik etmeyesin ki yüce kadıların kararlarıyla sabittir sen hiç ceride okumaz mısın bre nadan, bre cahil daha 2-3 sene evvel vuku bulmuş karara geçirilmiştir”  
Hazret haklıydı bir yargıç "Karnından sıpayı,sırtından sopayı eksik etmeyeceksin" buyurmuş zapta geçmişti!.
Hey gidi günler hey!

Kaynak : Aydınlık Gazetesi