PERİNÇEKLERE YAPILAN BU ZULÜM, BU KASIT, ARTIK TAM İNSANLIK DIŞILIĞA DÖNÜŞTÜ!..
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yani onurumuz ordumuza sessiz sedasız bir saygısızlık daha üstelik bilerek, hiç çekinmeden, en kaba deyişle “al sana” dercesine bir uygulama yapıldığını halkıma haykırıyorum, isyan ediyorum kısaca!..
“TBMM'DE GENERAL PROTOKOLU DEĞİŞTİ”
Başlıklı haber aynen şöyle:
"MECLİS’TE GENERAL DÜZENLENMESİ"
"Askeri taburun kaldırılması için düzenleme yapan TBMM Başkanlığı, bu kez askerlerin Meclis’e giriş ve çıkışlarını rütbelerine göre ayırarak protokol sırasını değiştirdi. Buna göre, daha önce orgeneral ve oramirallerle birlikte giriş ve çıkış yapan “korgeneraller-koramiraller, tümgeneraller-tümamiraller, tuğgeneraller-tuğamiraller" artık valiler ve belediye başkanlarından sonra yer alacak.
"TBMM Başkanlığı, 12 Ekim’de gerçekleştireceği toplantısında “Hizmete Özel” olan ve kamuoyuna açıklanmayan “Güvenlik Yönetmeliği” değişikliğini karara bağlayacak. Yapılan değişikliğe göre, yönetmeliğin, "TBMM’de kapılardan giriş ve çıkışlara ilişkin genel hükümler” başlıklı 10. maddesindeki ek-9 protokolü, askerler açısından rütbelere göre sıralanacak.
DİYANETİN ARKASINDA
"Yeni yapılan düzenlemeye göre orgeneraller ve oramiraller yine söz konusu protokolün ilk sırasında yer alacaklar, ancak diğer rütbelerdeki general ve amiraller ise rütbelerine göre ek-9 protokolünde kendilerine verilen sıralamaya göre hareket edecekler. Buna göre korgeneral ve koramiraller ek-9 protokolünde 18 . sırada , 'tümgeneraller-tümamiraller' 28. sırada ve “tuğgeraller-tuğamiraller” de 29. sırada yer alacak. Böylece korgenaraller ve koramiraller valiler ve belediye başkanlarının ardından, tümgeneral-tümamiral ve tuğgeneral-tuğamiraller de Diyanet İşleri Başkanı, RTÜK Başkanı, Emniyet Genel Müdürü, AB Genel Sekreteri’nden sonra yer alacak.
İŞTE O LİSTE
1- Orgeneral, oramiraller, 2.YÖK Başkanı, 3- Yargıtay Cumhuriyet Savcısı, 4-Türkiye Barolar Birliği Başkanı, 5-Danıştay Başsavcısı, 6-Anayasa Mahkemesi Başkanvekili, 7-Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı, 8- HSYK Başkanvekili, 9- YSK Başkanı, 10-Yüksek Hakem Kurulu Başkanı, 11-Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, 12-Başbakanlık Müsteşarı, 13- DDK Başkanı, 14-İl Valileri, 15-Üniversite rektörleri, 16-Ankara Garnizon Komutanı, 17-Büyükşehir belediye başkanları, 18-Üniversite rektörleri, 16-Ankara Garnizon Komutanı, 17-Büyükşehir belediye başkanı, 18-Korgeneraller- Koramiraller, 19- MGK Genel Sekreteri, 20-Bakanlık müsteşarlıkları, 21-AB Genel Sekreteri, 22-Başbakanlık ve bakanlıklara bağlı müsteşarlıklar, 23- Emniyet Genel Müdürü, 24-Dil veTarih Yüksek Kurumu Başkanı, 25-RTÜK Başkanı, 26-Diyanet İşleri Başkanı, 27-YDK Başkanı, 28-TÜMGENERALLER- TÜMAMİRALLER, 29-TUĞGENERALLER- TUĞAMİRALLER …" (Korhaber)
TBMM Başkanı, düzenlemenin bakanlıkça yapıldığını kendilerinin de uyacaklarını söyledi!
Başka söz yok!..
...BU ZULÜM, BU MADDİ MANEVİ İŞKENCE, İNSANLIK DIŞILIK NE ZAMAN, NE ZAMAN BİTECEK EY UYGULAYICILAR?
Birisi birisine “şey yap” dedi, o birisi de birilerine “şey yap” dedi, o birisi de birisine “şeyi yap” dedi, yaptılar!.
Birisi de 21 Mart 2008'de, otomobile bindiriliyorken haykırıyordu:
“KANUNSUZLAR... KANUNSUZLAR”
21 Mart 2008'de bunu haykıran kişi İşçi Partisi Genel Başkanı Sayın Dr. Doğu Perinçek idi.
21 Mart 2008'de tarihinden bu yana ne kadar zaman geçti varın siz yapın hesabını! Neden, neden, neden?
Nedenini “cezalandırmak” için dört yıl geçti, ey vicdanlar, ey insanlık, hele hele EY HUKUK, EY HUKUK bu bitmez tükenmezlik daha ne kadar sürecek, evet dört yıldır belli bile değil! Bu mu HUKUK?
EY HUKUKÇULAR! EY ADALETÇİLER? EY SAVUNMANLAR NE DİYORSUNUZ?
Bin yıllık tanışım dostum CHP eski bakanlarından Ali Topuz şöyle diyor:
“SİLİVRİ’DE YATANLAR AKP’NİN ESİRİDİR”
İşte bir gerçek çıkıverdi:
“TUTUKLUYORUZ AMA KANIT YOK
Wikileaks’ten bomba: ‘AKP’li Meclis Başkanı’nın ABD Elçi’sine ‘Balyoz gözaltıları için tatmin edici kanıt yok’ dediği ortaya çıktı.”
Haklı söz çok, Perinçek’e/ Perinçeklere yapılan/ yapılanlar maddi manevi İŞKENCE’dir dört yıldır, inkârdan gelen var mı?
Yasal yol, milletvekili adayı oldu. Yılların gazetecisi, boyun eğmeyen çilekeşi eşi Şule Perinçek ile elbette bunu konuşacak, yazışacaktı. Yıldırım gibi indi ceza, yüz yüze de konuşamayacaktı, telefonla da! Haftalarca... Hücre cezası mı, artık şaşırdım verilen cezaları sıralamaktan/ yazmaktan!.. Hücredeydi “odası”nda!.. İçme suyu musluğundan paslı sular inen, içinden lâğım sularının aktığı, pencere aralığı 5 santim açık! Neredeyse bir yıl önce Silivri'deyken doğan ilk torun sevgisinden yoksun, bu ne acı bir cezadır, bilir misiniz? Her şeyi sansürlü. Getirilen ya da elinde olan herşeyin didik didik arandığından bıkmıştır Şule Perinçek, ama yıllardır yıllardır çektirilmektedir bu..!
İŞÇİ PARTİSİ GENEL BAŞKANI DOĞU PERİNÇEK: “ÇOK YAKINDA SANIK SANDALYESİNE HANEFİ AVCI’NIN SÖYLEDİĞİ ÖRGÜTÜN ADAMLARI OTURACAK"
"...Danıştay ve Cumhuriyet Gazetesi’ne yönelik saldırılara ilişkin dava ile birleştirilen birinci Ergenekon davasının 154. duruşmasında Salih Kurter’in çapraz sorgusuna devam edildi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Cezaevi’nde kurulan duruşma salonunda görülen davada, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in sorduğu sorularla Salih Kunter arasında şu ilginç diyalog yaşandı:
Doğu Perinçek: Şeriata göre hırsızın cezası nedir?
Salih Kunter: Hırsızlık yapanın eli kesilir.
Doğu Perinçek: Şeriata göre türban takmamanın cezası nedir?
Salih Kunter: Onun cezasını Allah bilir.
Doğu Perinçek: Tesettür konusunda yanlış karar veren Danıştay üyelerinin cezası nedir? Şeriatın cezası geçerli olur mu?
Salih Kunter: O eskidendi. Uygulamıyorsa Allah onun cezasını verir.
Bu diyaloğun ardından Doğu Perinçek, 'Bunların hepsini yanlış öğretiyorsun... Cinlerle, şeytanlarla Türkiye’yi ne hale getirdiniz. Saraylar, yalılar cebe indiriliyor. Millete kurşun dökmek, cin çıkarmak, muska yazmak... Ormanlarımız, fabrikalarımız, denizlerimiz elden gidiyor. Fethullahçı gladyoya soruyorum. Türkiye’yi ne hale getirdiniz?' diye konuştu."
ERMENİSTAN'A GİDEN FRANSIZ CUMHURBAŞKANI SARKOZY “TÜRKİYE TARİHİYLE YÜZLEŞMELİ, SOYKIRIMI KABUL ETMELİ” DEDİ
Mehmet Perinçek oğul bunun tersin, başta Rusya arşivlerini didik didik ortaya koyandır ama Perinçek ailesine yeni bir acı için o da baba Perinçek’in yatırıldığı Silivri çağdaş zindanında!
Yeni araştırmaları böylelikle durdurulmuş ve ana Perinçek’in “mahpushane” ziyaretleri ikiye çıkarılmıştır! Sarkozy’nin o sözlerine karşılık, Dışişleri Bakanı Davutoğlu: "Aynaya bak” demiş!. Mehmet Perinçek’i zindana atarsanız bakana da böyle yanıt düşer, iyi mi?
YETTİ Mİ, HAYIR! EN SONUNCUSU: "PERİNÇEK’İN AVUKATINA '16 DURUŞMAYA GİREMEME’ CEZASI!
Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, davanın 196. celsesinde duruşmanın ertelenmesine sebep olan tartışmalarla ilgili Doğu Perinçek’in avukatı Hasan Özbey’in 16 duruşmaya girmesine yasak getirdi.”
(Zaman gazetesi)
Özbey aynı zamanda İşçi Partisi Genel Sekreteri'dir.
Yazımı okuyunca bir türkü tutturdum:
“Kara gündür gelir geçer, aldırma gönül aldırma”
HEY AKP!.. HEY AKP!.. HEY AKP HEY!..
Bunlar Türkiye Cumhuriyeti’ne dayatılanlardan son iki örnek:
“DİYANET’İN ardından MEB de benzer çalışma başlattı. Ailelerle toplantı yapılacak, ev ziyaretleri yapılacak.
İKİNCİ ‘AİLE İMAMLIĞI'
Hele şu işlere bakar mısınız?
Mersin’de Nevit Kodallı Lisesi’nde kız ve erkek öğrencilerin birbirlerine 45 santimden fazla yaklaşmalarının ardından; dünyanın her şeyine hayran kaldığı, ilerci, devrimci Antalya’mızın bağlı olduğu ve olduğunuz Muratpaşa İlçesi Milli Eğitim Müdürlüğü de “bonkör” davranıp, kız ve erkek öğrenciler arasındaki yakınlaşma mesafesini 1 metre olarak belirlemiş!
Çok sevindim, iyi ki “kızlar çarşaf ve peçeyle gelecek” dememişler! Bundan böyle kızlar, ceplerinden çıkardıkları şerit metreyle erkek (hatta kadın) öğretmeninin, arkadaşının arasındaki mesafeyi ölçecek, vay 110 santim gelene! Evdeki mutfaktan alıp getirdiği büyük bıçağı hart diye yüz onluğa saplayacak örneğin!
Şu “ Sayın Bayanlar Sayın Baylar” sözleri tarih oldu, yerine “Muhterem Hanımefendiler, Muhterem Beyfendiler” demek dillere yapıştı!.. Ama bu satırların yazarı, tarih öncesinden kaldığı için, “Sayın Bayan ve Sayın Bay” okurlarım diyeceğim “bu olanlara sizlerden özür dileyerek sadece bir sözcük kullanıyorum:
Çüş!
Mahkemeye başvurmak mennuniyetle kabul buyrulur!
BU NE GÜZEL KÖPEK BÖYLE, O BOYNUNDAN ÖPERİM...
Atatürk Devrim ve İlkeleri'nin naciz bir evladı olarak, sözcüğümüzde “AYRINTI” varken “DETAY” diyen dillere, ellere artık ne diyeceğimi bilemiyorum!
Geçenlerde bir televizyonun yarışmasına sahibiyle çok sevimli bir köpek çıktı. Yabancı dille komut veren sahibinin her dediğinin tersini yaptı, sonra ötesinde duran sepete kafasını soktu boynunda büyük bir yazı vardı:
“TÜRKÇE KONUŞ”
Acaba uyarı işe yaradı mı ey millet ?
HOŞ GETİRİLDİN KOCA HERKÜL...
ABD’den koparılan Yorgun Herkül heykelinin üst kısmı 12 gün uğraş sonucu alt tarafıyla Antalyamızın Müzesi’de birleştirildi. Bu kırk yıllık özlemi sağlayan Ankara Cumhuriyet Gazetesi’den inatçı dostum, arkadaşım bu işlerin ustası Özgen Acar’ın bu zaferini de yürekten kutluyorum. Kültür Bakanlığı bir teşekkür mektubu yazdı mı acep?
“ECEVİT” ARTIK “YOLLARDA” DEĞİL. NERDE Mİ?
Yılların gazetecisi güzel, vefalı, çalışkan dost Cumhuriyet Antalya Temsilcisi iken, değişim rüzgarıyla oradan ayırdılar. Rahmetli babası rahmetli Bülent Ecevit’i çok severmiş, oğlu olunca ona bir isim koymuş, Bülent Ecevit...
İçte bu bizim, herkesin dostu Ecevit, Akdeniz Hürriyet’te boynunda fotoğraf makinası, teypi her yerdeydi, ol nedenle yazı başlığı “Ecevit Yollarda” idi ve Antalya ilinin her derdi ondan sorulur oldu, ama bir acı haber geliverdi... Çıkarmalar rüzgarı Ecevit'i yollardan ediverdi! O artık yollarda değil... Nerede mi? Gönüllerde.
Onu da parasal yönden yollardan alıkoymak inşallah işe yarar...
ANTALYALI BİR ŞOFÖRÜN BİR BAYAN TRAFİK POLİSİNİ DÖVMESİNİ RİCA EDİYORUM!
Şu 6 sütun habere bakın:
“KABADAYI ŞOFÖRLERE OKKALI CEZA"
Afyonkarahisar’da bir minibüs şoförünün kadın polis memurunu dövmesinden sonra denetimleri artıran trafik ekipleri, araçta ceset torbası, tebeşir ve halatı olmayan sürücülere ağır ceza yazıyor...” Ve ayrıntılar.
Yazdım daha önce, haftanın üç günü Atatürk Bulvarı’ndaki diyaliz merkezine götürülüp getiriliyorum. Özetliyeyim, yol kimi yerde üç kimi yerde iki şerit... Bu yolun iki tarafında ağır araçlar olanca hızla geçip gidiyorlar, nereden mi? Kendilerine asla ait olmayan birinci şeritten! Trenimsi tırlar!.. On tonluk akaryakıt arabaları!.. Şey, yani “vidanjör”ler! En ağırından mermer yüklü araçlar çoğunun yanları açık... Çimentosunu kararak gidenle!.. Şu son yağmurlarda trenimsi bir tır, olanca hızıyla birinci şeritten gidiyor ve yolun solunda birikmiş suyu ön teker öteki yolun ortasına kadar kocaman atıyor! Antalya trafik ilgilileri aylardır uyarmama karşın bu trafik terörünün, dehşetinin değil önüne geçmek en ufak bir uyarıyı bile yapmaktan neden bilmem çekiniyorlar mı acep?
GÖKTANRIM KORUSUN...
O koca bulvarda on tonluk bir yakıt aracı kaza yapıp alev aldığını düşünün! Düşünmesi bile dehşet verici.
Dayak olayı gerçekleşirse belki trafik ilgilileri uyanırlar, afedersiniz ondan dayak dedim! Bu yol kabadayılarına, yolda terör estirenlere yaratanlara, dehşet saçanlara, yasa dinlemezlere karşı, bakarsınız Afyonkarahisar trafikçilerine özenir... Düşünmesi bile keyif verici vesselam!
Antalya, Toroslar Beydağları Geyikbayırı Köyü, 13 Ekim 2011
Kaynak : Aydınlık Gazetesi