Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

Siirt Valisi’ne arzuhalimdir

19.10.2012

Gerektiği için yazıyorum, Aksaray ilinde 1926 yılında doğup büyüdüm. Aksaray’ımın bölgeye Türkler yerleşmeden önceki ismi de “Archelais Garsaura”imiş... Selçuklular buraları fethedince bir müddet Taksara olmuş. Selçuklular, Türk-İslam devletlerinin en büyüğü imiş ve Oğuzların Üçoklar kolunun, Kınık boyuna “mensup” larmış 10. yüzyılın sonu ile 11. yüzyılın başlarında İslamı kabul etmişler.

II. Kılınçaslan’ın beyaz mermerden bir saray yaptırması üzerine AKSARAY olmuş. Görülesi yerler mi, Ağzı Karahan, Alayhanı, Sultanhanı, Nakkaşlı Camii Minaresi, Kılıçarslan Hanı, Hoca Mesut Kervansarayı, Bekar Sultan Türbesi, Yunus Emre Türbesi, Saint Michel Kilisesi, Nazianze Kilisesi, Zinciriye Medresesi’nde Aksaray Müzesi, Hasan Dağı’nın (Argaios) eteğinde ve kral yolu üzerinde, Roma ve Bizans dönemlerinden kalma Antik Nora şehri ve nice tarih... Hele asırlardır eğri duran, Aksaray’da da çok hissedilen Erzincan depreminin bile yıkamadığı Eğri Minare ya da Kızıl Minare.

HELE HELE “SOMUNCU BABA”MIZ...

Şeyh Hamid-i Veli... Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında Anadolu’da yetişen evliyanın ve alimlerin ulularından... Kilise Camii (Aziz Gregorius Kilisesi)... Ve kentin ortasında Ulu Camii, şadırvanı asırlık...

ŞU GÜZELİM CUMHURİYETİMİZ KURULANDA...

Aksaray ili de Cumhuriyet yapılarıyla donanmış, Hükümet/ Adliye/ Maliye... Vali Konağı... Milli Kütüphane okuduğum orta okul (Şimdi yine lise) unutamadıklarımdan...

Nice vali amcalar tanıdım, bir tanesi mi, Selahattin Gedik amca. Eşi, eczacıların bu küçük oğlunu çok severdi, kadifeden kısa pantolon dikmişti askılı ve askıları kocaman iki sedef düğme tutardı, seksen yıl öncesini pırıl pırıl anımsıyorum...

Elimde, üzeri yoğurt sürülü ekmeği yavaş yavaş yiyerek babamın eczanesine, okul dağılmış, herkes bir yana gidiyordu n’olduğunu anlamadım koca meydanda tek başıma kalakalmış etrafımda geniş öğrenciler, amcalar da bana bakıyorlardı ki burnundan soluyan iri boynuzlu bir manda ya da başka deyişle camız bana doğru hızla geldi bir aralık havadaydım sonra toz toprak içinde, bu sefer koca boynuzlarıyla yerde sürüklüyordu bir daha havalandım.

Gözlerimi açtığımda eczanede doktor amcaların hastaları muayene ettiği, üzeri beyaz muşamba kaplı karyoladaydım, kafam, kollarım, diz kapaklarım sargılar içinde. Etraftakiler azgın mandayı zorla uzaklaştırmışlar yerde sürünen bu candan ve bir polis amca tabancasıyla vurup öldürmüş azgın yaratığı!

O ÇİRKİN DÜKKANLAR ÇARŞISI!

Selahattin amca, birbiri üzerine yığılı çirkin yapılardan oluşan çarşıyı adam etmek istiyor, esnaf ise direniyormuş... Sekiz on yaşlarında mı neydim, dayanamayan Selahattin amca ekibe bastonuyla işaret verdi, şuradan şöyle, buradan böyle gibilerine ve ilk sıradan yıkım başlayınca esnaf dükkanları boşaltmak için “mehil” istemişti.

Aksaray’ın çağdaş çarşısı Selahattin amcanın unutulmazlarındadır.

‘ERVAHIMIZDA YETMİŞ BİN EVLİYA...’

Çocukken mezarlığa götürülmüştüm, elimden tutan bir amcanın “Ervahımızda yetmiş bin evliya yatıyor”u da kulağımdan çıkmayanlardan...

HİÇBİR CUMHURİYET VALİSİ... HİÇBİR CUMHURİYET KAYMAKAMI, BU ASIRLIK TARİHİ KENTİN GİRİŞLERİNE “EVLİYALAR, ŞEYHLER, SULTANLAR CAMİLER KİLİSELER DİYARINA HOŞ GELDİNİZ”Lİ TABELALAR ASMAMIŞLARDI!

Bu kadar vali... Bu kadar kaymakam düşüncesiz miydi, bilgisiz miydi, ayıptır söylemesi yazması, salak mıydılar? Haşa, onlar hepsine ama hepsine saygı ve ilgi göstermişler ama tabela marifetine düşmemişlerdi...

Siirt ilimizin hiçbir valisi ama hiçbir valisi diyelim taa İ.Ethem Bey, Halil Rifat Bey, Fahri Bey, Arif Bey, Halis Rifat Bey, Ali Sakıp Beygo, M.Kemal Algüloğlu, İzzettin Çağpar, Haluk Nihat Pepeyi, Cemal Dinç, Naci Kıcıman, Turgut Başkaya, Şevket Eker, Nihat Şenman, C.Tevfik Okyavuz, Eşref Ergut, Enver Kuray. Safa Poyraz, Sadullah Verel, Şevket Güreş, M.Fahri Contel, Turan Beyazıt, Rıza Akdemir, Sabri Yaşayan, A.Hüsnü Özkiper, İbrahim Şahin, Tevkif Başakar, Musa Atik, Erol Akdoğan, Recep Birsin Özen, Sabri Teker, Atilla Koç, Naci Parmaksız, Mehmet Süer, Osman Acar, Erol Arıkan, Nuri Okutan, Mehmet Yıldırım, Hüseyin Avni Mutlu, Necati Şentürk ve Musa Çolak, “EVLİYALAR DİYARINA HOŞGELDİNİZ”i kondurmamıştı!

Siirt’in girişindeki o kocaman, demir ağlarla örülmüş aziz, yüce Atamızın o güzelim, bağırlara kazınacak “TÜRK, ÖĞÜN, ÇALIŞ, GÜVEN” öğüdünün kaldırılmasının ucu, darılmasın ama “şimdilik bu kadar Atatürk düşmanlığına” varıyor...

EY CUMHURİYETİN BAŞI!

EY CUMHURİYETİN BAŞBAKANI!

EY CUMHURİYETİN İÇİŞLERİ BAKANI!

EY CUMHURİYETİN SİİRTLİLERİ!

EY SİİRTLİ BAYAN EMİNE ERDOĞAN!

Soyadı “Aydın” olan Vali’nin yaptığı bu saygısızlığa katılıyor musunuz?

Hele hele “Halkın bazı değerlerini gözönünde bulundurarak bu tabelanın kaldırılmasının uygun olacağını düşündük. Zaten çevreye yazılan yazılarla bir şey olunmayacağını bilmemiz gerekiyor” yollu demecine de ne demeli, vay ki vay şu Cumhuriyet Valisine bakınız!

EY VALİ... EY VALİ, SEN GÖKTEN ZENBİLLE Mİ İNDİN? YOKSA EVLİYALAR DİYARI’NDAN MI OTURDUN ORAYA?

Siirt halkına birinci saygısızlığın “Halkın bazı değerlerini gözönüne...” de yatıyor... Hangi halkın bazı değerleri, açıklar mısın?

Siirt halkı çok uzun süredir orada duran ve Aziz Atamızın “Türk, öğün, çalış, güven” sözlerinden bıkmış da bunu zat-ı devletliniz mi keşfetti (!) ve koca buyruk bu nedenle mi söktürüldü?

“...Zaten çevreye yazılarla bir şey olunmayacağı bilmemiz gerekiyor”muş! Türk vatandaşınız, Cumhuriyetin nimetleriyle açılımlarıyla, yüceliğiyle öğünmüyor musunuz? Çalışmıyor musunuz? Ve Cumhuriyetin tüm olmuşlarına güvenmiyor musunuz sayın Vali?

Buna, Cumhurbaşkanı/ Başbakan/ İçişleri Bakanı ve haricen Siirtli bayan Emine Erdoğan karışır diyorum ama bay Valinin “Evliyalar Diyarına Hoşgeldiniz” tabelasının hem aziz Ata’ya, hem Siirt halkına büyük saygısızlık olduğunu birkez daha vurguluyorum...

ASKERE DE DİN DERSİ İMİŞ!

Şu, ülkenin geleceğini karanlığa sokacak 4+4+4 tuzağıyla “askeri lise müfredatına da seçmeli dersler eklenecek”miş! Yani askere de din dersi, nasıl mı? Askeri liselere de Anadolu liseleri müfredatının getirilmesi bekleniyormuş! Bu kapsamda “Kuranıkerim”, “Hz. Muhammed’in hayatı” ve “Temel dini bilgiler” dersleri askeri lise müfredatına da seçmeli ders olarak girecekmiş...

“SANKİ SÜNNETSİZ GÂVUR SIPALARI” MI BUNLAR?

Ne bileyim müfredat biliyor!

İNTERNETİ KURCALARKEN BAKIN NE BULDUM? “HARBİYE MARŞI”NI!

“Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız/ Tufanları gösteren tarihlerin yadıyız/ Kanla irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti/ Cehennemler kudursa, ölmez nigahbanıyız/ Yaşa varol Harbiye yıkılmaz satvetinle/ Göklerden gelen bir ses sana ne diyor dinle/ Türk vatanı üstünde sönmez güneşsin sen/ Kartal yuvalarında hürdür millet seninle”

Çok kez dinledim bu Harbiye Marşı’nı Harbiyelilerden o gepegenç gür seslerinden...Ankara Atatürk Bulvarı’ndan geçerlerken ve ulusal bayramlarımızda...

DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ EY CANLAR?

Yine onlar:

“Yüz senedir Harbiye bu orduya şan verir/ Çıkardığı dehalar semalara yükselir TEKBİİİR/ Baştan başa tarihtir mektebin her zerresi TEKBİİİR/ Sarsılmayan azminle çelik kaleler erir TEKBİİİİR”

Harbiye Marşı söylenirken araya başka şeyler katılmayacağına neden, neden inanmayalım/ inanmayayım ey canlar?

HAYIRLARA VESİLE Mİ OLACAK? “BU KEZ ÇOCUKLAR İMAMA GÖTÜRÜLDÜ”

“Miniklere ilahi eşliğinde mihrap, minber, vaaz kürsüsü, müezzin mahfili, minarenin anlamları öğretildi.”

Oh be! Adam olsun keratalar!

DERKEN CANLAR, HAYIRLARA VESİLE OLACAK BİR HABER!

Müjdesini aynen alıyorum:

“Emniyet Genelkurmay’dan önce davrandı

POLİSLER DE DİN EĞİTİMİ ALACAK

İmam hatip lisesi mezunlarına akademi yolu açılmasının ardından Emniyet; Kuran, peygamberin hayatı ve temel dini bilgiler derslerini polis kolejlerinin müfredatına aldı... Kuranıkerim dersiyle polis adaylarının lisede türban takmasının da önü açıldı.”

Hırsız kaçıyor polis kovalıyor ve üç dört kere uyarıyor ama nafile, narasını atıyor:

“Tekbiiir”

“Ergenekon davasına kuşku ile bakan Avrupa Konsey denetçisi Durrieu’nün, Silivri izlenimleri:

‘DAYANILACAK GİBİ DEĞİL’

Bu 8 sütunluk başlık Cumhuriyet Gazetesi’nde... Küçük masamın üzerinde epeydir duruyordu bu yazıyı yazarken baktım, 22 Haziran 2012 tarihli beş ay mı ne geçmiş! Neden aylardır orada duruyordu, eski ekmek teknem, tüm gazeteyi gözlerimle şıpınadak taradım, nedeni manşetti:

“Konsey kararlarında öne çıkacak

Avrupa Konseyi heyetinin başkanı ve Türkiye Raportörü Josette Durrieu, Silivri’ Balbay, Haberal, Alan, Başbuğ ve Hilmioğlu’nun durumunun çok kötü olduğunu söyledi. Durrieu’ “Diğerleri daha sağlam bir duruş sergiliyor. Orada daha ne kadar dayanabilirler?” Avrupa Konseyi kararlarında bu konuyu öne çıkarmakta yarar var sanırım.

A BU CANIN SARI SAÇLI, YAKIŞAN GÖZLÜKLÜ ALLI İRİ DUDAKLI JOSETTE DURRİEU HATUNU... BEŞ AY, BEŞ AY GEÇMİŞ “ORADA DAHA NE KADAR DAYANABİLİRLER” DİYORSUN VALLA SEN GİTTİĞİNDEN BERİ HEPSİ İYİ, SELAMLARI VAR, HOŞ YANAKLARINDAN ÖPÜYORLAR A HATUN EVET NE KADAR DAYANIRLAR MI? BUNU ŞİMDİLİK ÖNCE ALLAH, SONRA ERDOĞAN BİLİR MADAM...”

Sayın okurlarım, kişisel yığınla yükler yüzünden, haftaya boş zamanım olmayacağı için iş bu yazıyı 11 Ekim Cumartesi günü yazdım, bilgilerinize. Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim tüm mahpus damında olan siz Cumhuriyeti, yurdu, Atatürk Devrim ve İlkelerine bağlı asker sivil tüm canlara da selamım tabidir, aşk-ı niyaz ile...

Kaynak : Aydınlık Gazetesi