Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

NEDEN ŞU 45 AYDIR “İÇERİDE OLMANIN ESBAB-I MUCİBESİ?” VE YETMEDİ Mİ BU ZULÜM?

02.12.2011

“Tevkifatlar” dökümüdür ey millet, yüreğine kazı:
1-12 Mart 1971 darbesinden sonra Mayıs 1972’de tutuklandı TİİKP davasının 1 nolu sanığı olarak yargılandı. Mamak’ın “arka hücreleri”nde kaldı. Temmuz 1974’de 26 AY sonra tahliye oldu (Ey millet, ey millet!) 
2- 12 Eylül 1980 Amerikancı faşist, darbeden sonra Aralık 1980’den Temmuz 1982’ye kadar 20 AY Mamak Dil ve İstihbarat Okulu’nda kaldı. Mayıs 1980’de tekrar tutuklandı. Mayıs 1985’e kadar 24 AY Mamak B ve E bloklarında kaldı. 12 Eylül döneminde toplam 44 AY tutuklu kaldı (Ey millet Ey Millet!.) 
1980 sonbaharında Diyarbakır’da 3 AY kaldı (Ey Millet!.)
Andığım kişi “2000’e Doğru Genel Yayın Yönetmeni olarak, Turgut Özal’ın “SS Kararnamesi” olarak anılan “Sansür ve Sürgün Kararı” nedeniyle mahpus damına giren tek gazetecidir”  (Ey Millet, Ey Millet !)
3- Eylül 1998’den Ağustos 1999’a kadar 11 AY Haymana mahpusdamında kaldı (Ey Millet Ey Millet yemin kasem ederim ki buna şahidim... Hasret ve dahi ziyaret nedeniyle Antalya’nın son ilçesi adı da kendi de güzel Gazipaşa’dan atlayınca arabaya ver elini Mustafa Kemal’in Ankara’sına dur durak bilmeden ve dahi orada bir evden onun ayalini ve küçük oğullarını  alırken, TBMM’den tanış Sadık baba bizlere el sallıyordu ve dahi Haymana’ya sağ selamet varanda mahpus damına yani Cezaevine girdik aramalarla, nihayet demir parmaklıklar tel örgüler ardında o aksaçlı, özlenen kişi...  Oğulcuk baba kucağına varmak ister ister de “istemezler” kucaklaşmalarını bi türlü! Baba nihayet zapt edemez isyanını bağırır/ haykırır. “Tarafeyn”den ise tıs çıkmaz!
Bu, O’na “zulümdür”, “işkencedir” sadece O’na mı? Ömrü aylarca, yıllarca mahpus damı kapılarında beklemekle geçen eşedir aynı zulüm/ işkence! Oğul da alır nasibini o yaşlarda!
İnsanın içini acıyla/ isyanla dolduranlar hükümdar idi.
PROF. DR. YALÇIN KÜÇÜK
O da apayrı bir mahpushaneler kralıdır...

Bir doğrucu Davut... Aynı çatıaltındaydı, Doğu’nun isyanına hürmeten, isteyince onunla da konuştuk, halhatır sorduk neyleyelim? Eşim taa Amerikalardan tanışı Yalçın’ı da oralarda görünce üzüntüsü katmerleşti...

Ve minik sayılacak oğulu emanet aldık, yanıma oturttular ve buyruğu verdim “Şimdi seni kemerle bağlayacağım yasaldır”...Hay demez komaz olaydım, hıncını izin vermeyen savcıdan  alacağına resmen alenen benden aldı kafatutarak o yaşta:
“Ben var ya ben” dedi sertçe “ben kendimi bağlatmam!”
Öyle yaptık, çok ama yavaş  yoldayız ve o uyuyup kalıverdiydi... Bu acıyı yine yazdım, tanık olarak!
3- 21 Mart 2008’den beri de önce Tekirdağ F Tipi sonra Silivri...
4- (Bu er kişi) “İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’tir” Ey Millet, Ey Millet!
45 AYDIR, 45 AYDIR içerdedir şu “ileri demokrasi”de, evet ileri demokraside!
5- İşbu dökümleri 28 Kasım 2011 tarihli Aydınlık gazetemizde Hikmet Çiçek’in köşe yazısından aldığımı beyanederim teşekkürlerimle... 
Başlığı “45 AYDIR İÇERİDE” idi... Bir de inadına güleç yüzlü Perinçek fotoğrafı şu alt yazıyla:
“Amerikancı darbe dönemlerinden daha fazla hapiste”
ŞU HİKMET ÇİÇEK’E DE BAKAR MISINIZ O DA YILLARDIR ‘İÇERİDE’!
Yazısının başında fotoğrafı var, Perinçek gibi o da gülmede!  
“HATIRLATMAKTA FAYDA VAR”
Başlıklı vefalı yazısına şöyle başlamıştı Hikmet Çiçek:
“Türkiye sosyalist hareketinin tarihi, aynı zamanda bir tevkifatlar tarihidir. Bu tarihi, Adalet Bakanlığı’nın adli sicil istatistiklerini sivil ve askeri mahkeme kararlarını, polis ve savcılık ifadelerini, mahkeme tutanaklarını inceleyerek yazmak mümkündür. Hatta doğru tarih oralardan çıkar.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in cezaevi hayatını, Türkiye sosyalist hareketinin  beş ayrı kuşakla hapis yatan tek devrimci lider olduğu için hatırlatmakta fayda var.”
İÇİN SIZLADI MI ADALET ANA? İÇİN SIZLADI MI ADALET BABA? İÇİN SIZLADI MI “İLERİ DEMOKRASİ” ADLI GÖRÜNMEYEN DEDE?  
Yetmedi mi bu baskı, bu zulüm, bu işkence bireye, topluma? Şu Silivri çağdaş zindanına bakınız aydın dolu, yazar çizer gazeteci dolu Ergun Poyraz beş yıla vardı mı acep?
86 yaşın belleğine göre bizim takımdan “içeride yaşatılan” başka meslektaşlarım da şunlar mıydı acep...Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Turan Özlü, Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım, Tuncay Özkan, Mustafa Balbay, Doğan Yurdakul, Soner Yalçın, Nedim Şener, Ahmet Şık ve daha niceleri... 
Asker dolu, emekli asker dolu, ötelerde de askeri cezaevi her rütbeden paşa dolu, paşa dolu! Bu artık resmen alenen “5.ORDU”dur.
Kim neden kurdu/ kuruldu bu kocaman “5.ORDU”? Bir acı durum, Deniz Kuvvetleri Komutanlarının yarıdan fazlası askeri cezaevinden denizi seyrediyor, neden, neden neden?
BABA DOĞU ÖZLEMİŞTİR DEDİM KENDİ KENDİME!      
Ülkeye nice gerçek kazandırmış, gepegenç bir bilimadamı Mehmet Perinçek de alınıverdi içeriye! Babası özlemiştir dedim, ne gezer koca Silivri zindanının bi ötesinde! Dışarıdayken ziyaret edip gördüğü babasını kim bilir ne zaman görecek öyle değil mi Adalet Ana?
Okurlara sunulan “Sovyet Devlet Kaynaklarında Kürt İsyanları” adlı çalışması Kaynak Yayınları arasından çıktı 551 sayfa. Tüm isyanlar belgelere dayalı bu çalışma da, kocaman övgüye değer... Baba oğul aynı koğuşa sandık... Peki neden bu alma Adalet Ana? Çözdüm, böyle ülke yararına kitaplar yazmasın diye olacak! Tam tersi yazsın, yazsın diye!.
Bu da Doğu babadan: Toplamda 41, cezaevinde 7 kitap! En yeni çalışmasının 2. baskısı  Kaynak’tan “Bilimsel Sosyalizm Ve Bilim”... Doğu, 21. yüzyılın yeni bir devrimler çağı olacağının göstergeleri olan olguları sayıyor ve yeni yüzyılın devrim teorisini açıklıyor. Kaynakçayı saydım, 263!
İNANILMAZ OLAYLAR... İNANILMAZ OLAYLAR! 
Savunman, yani avukat “müvekkilini” koruyacak, savunacak değil mi ey Adalet Ana, ama şu Silivri’de onlar da ardı ardına içinden lağım sularının akıp geçtiği koğuşlarda, sormazlar mı adama “Adaletin bu mu” diye? 
Avukatlar rahmetli Kozinoğlu’nun dosyasını 22 Kasım’da mahkemeye sunmuşlar ey Adalet Ana, evet mahkemeye sunmuşlar, ama ne olmuş Adalet Ana terazini sıkı tut, Mahkeme dosyayı kaybetmiş! Sormazlar mı, adaletin bu mu diye? 1000 sayfa bu 1000 sayfa nasıl ya da neden kaybolur ey ana ses ver ses!
“HAKİM BEYLER” 
Ergenekon davasından tutuklu yargılanan Fatih Hilmioğlu duruşmada yaptığı konuşmasında mahkeme heyetine sordu: “Şimdi sıra kimde? Mehmet Haberal’da mı? Levent Ersöz de mi? Hasan Atilla Uğur’da mı? Kim bilir belki de sıra bendedir... Peki adalet insanları öldürür mü Hakim Beyler?”
Bu acı soru,  üç yıldır ikinci Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunan Prof. Dr. Hilmioğlu’dan... O da hasta, ondan soruyor Hakim Beylere...
“Öldüren Koğuşlar” da geçti Silivri zindanı tarihine Hakim Beyler...
Not: Bazı yerde gördüğüm gerek üzere Arapça sözcükler kullandım, kimi okuyanlara yarasın diye...
“ZÖHRE YILDIZI AKIP GEÇTİ” IŞIKLAR SAÇARAK...
Ey Tanilli hoca, sen çok yaşa. Almanya’da tüm gün yanyanaydık orada çıkan kitaplarımızı imzalarken, unutulur gün müydü o... Yöremize ışıklar saçtıydın... Sen gittin kitapların kaldı yadigar... Saygı ve sevginin en büyüğü sanadır..
Başbakana da geçmiş olsun der, acil şifalar dilerim. 
Antalya, 1 Aralık 2011

Kaynak : Aydınlık Gazetesi