7 Mayıs sabahı, 11 Mayıs Cumartesi günü çıkacak yazım için kaynaklar geldi, ülkemize ve dünyaya ayna tutan gazetemiz Aydınlık’ta korkunç / insanlık dışı bir iddialı haber:
‘KİMYASALLAR ERDOĞAN’DAN’
Donakaldım...
“Erdoğan” dedikleri Türk ulusunun Başbakanı... Haydi bu ulusun en büyüğü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü günahları kadar sevmez, sanki şu yurdu kurtarman şart mıydı havasında... Sadece O’nu mu? Yurdun dört yanında tüm resmi dairelerin başta valilik yapılarının kapılarında örneğin “T.C. İstanbul Valiliği belirtisi vardır yani”, “TÜRKİYE CUMHURİYETİ VALİLİK” gibilerine... İyice anlaşıldı ki bu ülkenin Başbakanı Erdoğan Bu T.C.’den nefret ediyor, ol nedenle kimi resmi dairelerin kapılarında T.C.’li tabelalar işgüzarlarca söküldü!.. Neredeyse Atatürk adı paralı parasız yok ediliyor... İstanbul Atatürk Havalimanı, öbürü yapılanda 2.sınıf bir liman! Paralı parasız dedim 3.havalimanı tahminen 40 milyon Euro! Aklı erenler Atatürk Havalimanı’nın genişletilmesini öneriyor dinleyen var mı?
SIRASI GELMİŞ İKEN!
T.C.’den nefret edene yaranmak isteyen kimi Vali ve başka ilgililer, tabela sökme yani sırtlarından
T.C.’yi atmak isteyenlere sesleniyorum siz o kentin en büyük mülki amirisiniz yani T.C. ....... Valiliğindesiniz diyelim, o zaman nerenin mülki amiri oluyorsunuz? İsrail’in mi, ABD’nin mi, yoksa Barzani’nin mi yoksa komşu Yunanistan’ın mı? T.C. tabelaları söktürenler bunu yaparken hiç mi yürekleriniz sızlamadı ve halkın tepkisiyle T.C.’leri yerlerine astırırken o halktan hiç mi utanmadınız yazıklar olsun, daha doğrusu halk deyimiyle “yuh olsun ervahınıza!”
ELLERİM VARMIYOR YAZMAYA!
Bakın, BM uzmanı Del Ponte, Suriye’nin terör gruplarıyla ilgili ‘Sarin gazı’ iddiasını doğrulamış.
“Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Suriye’de yürütülen soruşturmada, terör grupların ‘Sarin gazı’ adlı kimyasal silahı kullandığı belirlenirken Suriye Enformasyon Bakanlığı kimyasal silahı teröristlere BaşbakanTayyip Erdoğan’ın verdiğini belirtti.”
Halen BM Bağımsız Soruşturma Komisyonu üyesi olan eski BM Savaş Suçları Başsavcısı Carla Del Ponte, İsviçre’nin RSİ (Radiotevisione svizzera) Televizyonu’na yaptığı açıklamada, komisyonun yerel sağlık görevlileri ile mağdurlardan aldığı numuneler ve topladığı tanıklar doğrultusunda, Suriye’de terör gruplarının sarin gazı kullandığı sonucuna varıldığını söyledi.
BU KADARI BİLE!
Erdoğan’a hiç yakışmadı, sarin gazıyla çoluk çocuk, kadın erkek, asker ölüyor ve bu gazı T.C. Başbakanı Recep Tayyip’in verdiği dillerde, bir T.C. vatandaşı olarak yüreğiniz kaynamıyor mu, iddia korkunç...
BAŞBAKANA SESLENİYORUM
BİR T.C.VATANDAŞI OLARAK, ALLAH AŞKINA, PEYGAMBER AŞKINA, DİNİNİZ İMANINIZ AŞKINA, ONURUNUZ AŞKINA BUNU YÜREKTEN YALANLAR MISINIZ, BİR RAHAT NEFES ALALIM!
Başbakanın bu haykırışımı yabana atmayacağını umuyorum! Bir Cumhuriyet evladı olarak şu iktidarı kabullenemiyorum...
BAKIN ŞU ZAVALLILIĞA!
“Bebek katili” rivayet olunur ki Türk’dü, Kürd’dü demeyip otuz bin insanın yok olmasına neden olan Abdullah Öcalan, bu ülke için hiç utanmadan en ağır sözler etmedi? Pazarlığı kazanangillerden sanırım bir istek var ki, bir zavallı AKP’li rica ediyor:
“Öcalan’a artık bebek katili demeyelim!”
Sanki okudu üfledi de ölü bebeler canlanıp yuvalarına döndüler!
Utanmam yerlerin dibine geçmem neye yarar? Yarayanı okuduklarınız...
ABD kucağında oturan Fethullah Gülen hazretleri Erdoğan’ı uyarıyormuş yani otur oturduğun yerde diyormuş, bir bildiği veya bir bildirildiği varmış!
İŞTE ÜSTÜ KAPALI BUYRUK!
Bu buyruk haşa Aydınlık yazarı Fikret Otyam’a değil zira Çankaya’ya aday değilim, aday olanlar düşünsün bakın üstü kapalı şu sözlere:
“...Bazen kuvvet insanları küstahlaştırabilir. Hatta mümkün bile olsa ahlaken firavun olur. Bazen nimetlerin sağanak sağanak baştan yağması o da insanı böyle nemrutlaştırır, firavunlaştırır dediğim dedik, şirazeden çıkarır... İnsan gaflete dalar...”
BU DA YAZILI!
Gülen cemaati sözcülerinden Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce de Başbakana Erdoğan’a Cumhurbaşkanlığı’na aday olma mesajı verdi son yazısında... Ne diyelim ‘rasgele’!
Yıllar yıllar önce Harran topraklarındaydım. Harran köyü de susuzluktan yanıyordu, nereye uğradıysam bu gazeteciden tek istekleri vardı, su. Acılarıyla kıvançlarıyla Harran’ın bucak olduğunu da yaşadım. Atatürk Barajı’nın yapımı bütün hızıyla sürüyordu. Gün geldi Harran ilçe oldu, bunu yaşarken bir güzellik daha yaşattılar, ilçede yaptırılan kitaplığa Fikret Otyam Halk Kütüphanesi adını verdiler 2001 Nisan’ında. Şenliği unutamıyorum.
Bu ayaklar artık bana ait değil tekerlekli sandalye ve koltuk değneği kullanıyorum.
Sevgi ve şükranlarını bildirmek isteyen Fikret Otyam Halk Kütüphanesi müdavimleri bu adıtaşıyan insanı görmek isterler. Haftalar süren bir çalışma ve mayısın haftasında kız ve erkek 40 öğrenci Antalya Büyükşehir Belediyesi Çarşıiçi Fikret Otyam Sanat Galerisi’nde birlikte olmanın kıvancını yaşadım. Harran Kaymakamı M. Selami Yazıcı’nın gönderdiği bakır tabakta “FİKRET OTYAM, HARRAN İLÇEMİZE YAPMIŞ OLDUĞUNUZ HİZMETLERİNİZ ANISINA HARRAN KAYMAKAMLIĞI 2013” bunlar yazıyordu. Bunu yüreğime astım sayın kaymakam.
Bu gezinin gerçekleşmesi için unutulmaz ilgi gösteren belediye başkanı sayın Mehmet Özyavuz’a da binlerce teşekkür yeter m’ola ve dahi kitaplık müdürü sayın Murat Başkan’a da. Çok mutluyum Atatürk Barajı’nın babası Süleyman Demirel, üvey babası da benmişim.
Bu gezi için ta Antalya’dan ilgi gösteren Hasan Karasoy ile eşi ‘Ulusal’cı Devrim’e teşekkür ederken konuklarımıza Parla bahçesinde verdiğimiz ortak yemekten sonra sevgili öğrenciler eller sallayarak aramızdan ayrıldılar.
Kaynak : Aydınlık Gazetesi