Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

Halk her yerde

24.05.2013

HAVADA, KARADA SALONLARDA, CADDELERDE ALANLARDA SIĞIŞMAYANLAR HER BİR YANDA ÇOĞALIYOR HA ÇOĞALIYOR EY MİLLET!

Kesip saklamışım, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ve 9 yönetim kurulu üyesinin 4 yıla kadar hapisle yargılandığı davanın ilk duruşması yarım saat falan sürmüş savunmayı yapacak yerli ve yabancı 5 bin avukat milleti salona sığmamış, azıcığı anca girebilmiş ol nedenle sayın yargıç Mustafa Egemen duruşmayı 12 Ekim Cumartesi gününe ertelemiş!

YERLİ VE YABANCI 5 BİN AVUKATI ŞİDDETLE KINIYORUM!

BU SAYGISIZLIĞI SAYIN YARGICA REVA GÖRENLERİN HİÇ Mİ EHLİKEYF TARAFLARI YOKTU? YAZIKLAR OLSUN!

Duruşma anına ait kısa bir bilgi:

“HAKİM TESPİHLE GELDİ”

Duruşma salonundan kısa bir süreliğine çıkan Hakim Mustafa Eğemen’in tekrar salona girdiğinde elinde tesbih bulunduğunu fark eden bir avukat “Ya sabır mı çekiyorsunuz Hakim bey” demiş!

Ne çekerse çeker kime kimlere ne? Bunun üzerine Hakim nitsin, sanırım başka zaman da elinden avucundan düşürmediği tespihini kürsünün üzerine bırakmak zorunda kalmış!

UNUTKANLIK HER MAKAMDA OLUR AVUKAT BEY!

Sayın yargıç tespihini odada unuttuğunu fark edince içeri girip bu yokluğu halledip gelmiş mi avukat bey, sen orada 5 bin kişiyi temsil ettin bu sorunla... Şimdi soruyorum bunun arkası yok muydu, nasıl, neden düşünmedin, hiç mi aile terbiyesi almadın ya da görmedin? Ne mi yapacaktım diyorsun, hemen dışarı çıkıp misk kokulu bir nargile getirecektin ve de az şekerli bol köpüklü bir fincan kahve!

EVET KULLANIR KULLANMAZ YARGIÇ KARAR VERİR VESSELAM!

Ve bir nargileyi bir fincan kahveyi düşünemediğin için seni avukatlığımdan azlediyorum bir vesselam daha!

UZUN SÜREDİR YURDUN DÖRT BİR YANINDA BÖYLE COŞKULU 19 MAYIS KUTLAMASI OLMAMIŞTI VE YİNE DÖRT BİR YANDAN “HÜKÜMET İSTİFA”, “BİZ BURADAYIZ BAŞBAKAN NEREDE” GİBİ PANKATLAR VE GÖZE ÇARPAN AY YILDIZLI ONURLU BAYRAĞIMIZ YEDİ İKLİM DÖRT KÖŞEDE DALGALANDI... HAYIRLARA VESİLE OLUR İNŞALLAH...

Halk her yerde, “Biz buradayız, Başbakan Tayyip nerede” diye bağıra durdu, hayret bişey onurlu 19 Mayıs, onu bu ülkeye kazandıranlardan yüce Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve inanmışların kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri bu ay atılmıştı değil mi avukat bey? Ama ne demiştim “Unutkanlık her makamda olur”. Alın size çok taze müthiş bir örnek... Halk ne diyordu yurdun dört bir yanında? Diyordu ki “Biz buradayız Tayyip nerede?”. Tayyip dedikleri şimdilik T.C. Başbakanı BOP Eşbaşkanı, görünürlerde ABD Başkanı Barak Obama’nın sanki Kasımpaşa’dan mahalle arkadaşı yüz yüze konuşurlar birisi Türkçe, birisi İngilizce bilmez, çevirmenler asla görünmez...

T.C. Başbakanı ve dahi BOP Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, T.C. ve ulu önder Atatük’le ilgili her şeyi unutur, unutur da unutur! Haydi Obama’ya gittin, ünlü uçağın arızalanmıştı da ABD ve T.C. vatandaşı torununla tamiri beklemek için San Francisco’da idin, herhalde ol nedenle bu kutlu tarih ve ay, yani 19 Mayıs’a katılmak suya düştü yani düşürüldü bermutat! Keza 23 Nisan da öyle... 30 Ağustos’un da yakadan düşmesi için deneyimler hazır. İş kalıyor 29 Ekim T.C. Bayramına...

Hasta olmasına zor inanacağım, ama şimdiden acil şifalar dilerim vesselam...

ALEVİ AÇILIMINDAN! ÖĞRETMEN ÖĞRENCİLERİ SIRALARA AYRI OTURTTU

Akdere Çağrıbey Anadolu Lisesi tarih öğretmeni Nuri Işık nicelerine ışık saçacak bir eylemde bulunmuş, okulda mescit açılması için hazırladığı dilekçeleri ailelere imzalatmaları için öğrencilere baskı da yapmış, karşı çıkan öğrencileri ise Alevi diyerek Sünni öğrencilerden ayrı oturtmuş iyi mi?Yetmemiş ve müthiş bir açıklama yapmış:

“KOMÜNİSTLER VE ALEVİLER KUCAK KUCAĞA OTURAN MİLLETLERDİR!”

Öğretmenin davranışından cesaret alan bazı öğrenciler de arkadaşlarını sosyal paylaşım sitesi üzerinden tehdit etmiş!

Bu ışıklı (!) hocanın Milli Eğitim Müsteşarlığına atanması arz ve rica ediyorum...

“OKULA, SİNEMAYA, PARKA, TİYATROYA, ALIŞVERİŞ MERKEZİNE DE İBADETHANE İSTEYEN AKP ÖLÇÜYÜ KAÇIRDI: GAZİNOYA DA MESCİT SPOR TESİSLERİ UNUTULMADI”

“Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yeniden gündeme getirdiği yasa taslağında işhanı, büro, yönetim binası, gibi umumi ve resmi binalarda, gazino, sinema, tiyatro, müze, kütüphane ve kongre merkezi, yurt binaları, spor tesisleri gibi sosyal ve kültürel yapı ve tesislerinde mescit açılması öngörülüyor”(*)

80 MİLYONLUK ÜLKEDE

Sabah, öğle, ikindi namazlarını eda etmek isteyen müminlerin bulundukları yerden derhal mescite koştuklarını gözümün önüne getirdim ve dehşete düştüm... Yazanlara bozdurulur inşallah...

İŞTE OL NEDENLE AKP’DEN KURTULMAK ZORUNLU EY MİLLET, EY MİLLET! HASTA DÖŞEĞİMDEN HAYKIRIYORUM ANLAŞILDI MI EY MİLLET? EY MİLLET!

Aydınlık ışığımızda bir baş haber:

“ERDOĞAN GELDİ

AHMET TÜRK GİTTİ”

Ya Hu dedim, ABD de yol geçen hanı mı oldu derken gazetenin sol üst köşesinde de üç satırlık bir başlık:

“ABD’YE BAĞLILIK TURLARI”

Bu sayın adamlar memleket turlarını ABD turu sanıyorlar! Ah ki ah birisi yolunu önce Reyhanlı’ya düşüremedi, heyhat!

“EY SAMANDAĞ SAMANDAĞ”

Eski ekmek teknem Cumhuriyet Gazetesi’nde bir dizi hazırlamıştım Alevi / Bektaşi canlarla ilgili bir aydan fazla dolaşmak sonucu, adı HÜ DOST idi.

Günler sürdü... Bitti. Ve Samandağ’dan Avukat Selim Zeybekoğlu imzalı gönül koyan bir mektup aldım, Hatay’a, ilçelerine neden uğramamıştım...

Yanıt verip durumu anlattım, oralardaki gönül komaları silmek için “İlk fırsatta geleceğim”, dedim ve fırsat gelince Antakya’da idik. Samandağ Belediye Başkanı Ganim Canpolat gelip aldılar ver elini Samandağ... Dört gün konuk olduk Zeybekoğlu ailesine ve dört gün sonra da ver elini Gazipaşa... Hayıflandılar kısaca konukluktan sanki tüm Samandağ ve kimi köyler... “Ya Hu” dedim “Bu bir ön ziyaret”...

HATAY’A DOYUM OLMAZ...

Bu ikinci geliş on gün sürdü zor ayrıldık zor... Yazı dizisi sonradan kitaplaştı. Diziden bir başlık:

“SÜNNİ ALEVİ MÜSLÜMANLARLA RUM ORTADOKS VE ERMENİLER BİR ARADA NASIL YAŞIYOR? KURAN DİNLEYEN HIRISTİYANLAR, KİLİSEYE GİDEN MÜSLÜMANLAR KENTİ SAMANDAĞ”

Bir başlık daha:

“ATATÜRK DENİNCE SAMANDAĞ, SAMANDAĞ DENİNCE ATATÜRK DÜŞER AKLIMA”

Atatürk sevgisi mi, Atatürk saygısı mı, O’na bağlılık mı bunu yaşamak soluklamak için buyurun Hatay’a... Reyhanlı’ya siz gidin birisinin yerine acılara tanık olun...

KİTABA BAKAR İKEN BİR SÖZÜMÜ ANIMSADIM YILLAR SONRA...

“YUSUF’CUK YUSUF”

Yusuf’cuk Yusuf, sevimli cin gibi bir Samandağlı bebe... O da nice Samandağlı çocuk gibi 23 Nisan’da fotoğrafçıya gidip poz vermiş, üzerinde bir Türk subayı giysisi var, hem de nasıl yakışmış. Altı yedi yaşlarında mı ne?

Gazeteci olduğu mu öğrenince babasına usulca demiş:

“Acaba şu subay elbiseli resmimi gazeteye basar mı?” Nedeni sorulanda da yanıtlamış:

“Şey, bir nişanlı arıyom da...”

Fotoğrafını almayı unuttuğum için kendi mi bağışlamıyorum bu defalık o bağışlasın beni, yazmakla haber vermekle yetindiğim için...

BAKIN ŞUNA BAKIN ŞUNA, BARİ O RESMİ YAZIMDA KULLANAYIM DERKEN!

Telefon çaldı karşımda babası gibi bir vefalı can çocuk kocaman Yusuf’cuk Yusuf!

Bayılayazdım!

Editör olarak çalıştığı bir yayınevinde yeni çıkan kitapları gönderecekmiş Filiz teyzesine Fikret amcasına ve Kayseri Karaözü Fikret Otyam Kültür Evi’ne...

YILLAR YILLAR SONRA SÖZÜMDE DURUP FOTOĞRAFINI KOYUYORUM GAZETEYE

Belki şimdi bir “nişanlı” bulabilir.

Samandağı’na döneceğim... Kalanlara da selam sevgi...

Ey sevgili Selim Zeybekoğlu, Yusuf , Yusufcuk evde kalmayacak değil mi?

Kaynak : Aydınlık Gazetesi