Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

Haftadan haftaya...

20.05.2011

****EY ADALETİN BAKANI ADALETİN BAKANI, DEVLET YURTTAŞINA KAN KUSTURUR MU?
****ÜÇ BUÇUK YILDIR SİLİVRİ ZİNDANINDAKİ YURTTAŞ PERİNÇEK’E DE YAPILANLAR TASTAMAM İNSANLIK DIŞI DEĞİL Mİ EY ADALETİN BAKANI ADALETİN BAKANI?
****KİNLE YOĞRULMUŞ BİR BEDEN...

Silivri zindanı, tastamam zindan olmuş, devlet oradaki yurttaşına kan kusturtuyor!
Güzel Sanatlar Akademisi’nde okurken sanat yazıları yazmak için başvurduğum gazete günler sonra bana iş verdi “Adliye –Polis” muhabiri oldum bin dokuz yüz elli yılında! Saygıyla andığım Falih Rıfkı Atay’ın Dünya Gazetesi Yazıişleri Müdürü canım ağabeyim –göktanrıma yakarıyorum iyiliği için- Ali İhsan Göğüş’ün Yardımcısı oluncaya kadar iki buçuk yıl burnuma kan  koktu!. Sayısız cinayet izledim, hep düşünürdüm “neden öldürmeli/ sevmeli değil” der oldum!..
Cinayet, eşittir bahane olmuştur hep! Bahane de eşittir cinayet!.. N’apalım yurdum insanları çözümü böyle bulmuş!


Bakın şu devletin de yaptığına!

Sapasağlam yurttaş Kuddusi Okkır, devletin cezaevine sapasağlam sokuldu ölüsü çıkarıldı!
Devlet, yakalayıp cezaevine attığı ve onun güvencesindeki yurttaşını orada nasıl öldürür, “gıdım gıdım!” işte Kuddisi Okkır da olduğu gibi...


'Prostat kanseriyim, tedavi olmak istiyorum'

Ergenekon şeyi duruşmasına ilk kez katılan tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Levent Ersöz kanser olduğunu açıklamış “Ölüm riskim yüzde 80 tedavi olmak istiyorum” demiş...
Yürekten dileyelim sonuç Kuddisi Okkır gibi olmasın yani orada tutup “gıdım gıdım!”
EN DEĞERLİ TIP ADAMLARIMIZ AYDINLARIMIZ EN KÜÇÜĞÜNDEN EN BÜYÜĞÜNE ASKERLERİMİZ ORADA, BAKIYOR MUSUN ORALARA EY ADALETİN BAKANI AL SANA EN ACI BİR ÖRNEK DAHA: ”DEVLET KAN KUSTURUYOR!”
Sevgili Emre Kongar hocanın Cumhuriyet Gazetesi’ndeki “Aydınlanma” köşesinde “ADALET KAN KUSTURUR MU?” başlıklı yazısını anlatılmaz acılar ve isyan içinde okudum.(*) 
İkinci Ergenekon şeyinin 119. duruşmasında tutuklu bir aydınımız Malatya İnönü Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, bir hekim olarak ettiği Hipokrat yemini nedeniyle konuştuğunu belirtmiş, geniz kanseri olan sanıklardan avukat Yusuf Erikel’in durumuna değinerek bakınız ne demiş ey millet, ey adaletin bakanı: 
"…Hekim meslektaşlarım üzerinde bir korku ortamı yaratıldı. Adalet kan kusturur mu? Ben Yusuf Erikel’in kan kustuğunu gördüm. Bu korku ortamı devam ettirildiği sürece adalet kan kusturur.” 
Silivri zindanı hasta dolu askeri sivili. ”Erikel ölüm yolculuğuna çıkmış” diyor sayın Hilmioğlu. Genizdeki tümörün çapının 6-7 santim olduğunu, bir yıl boyunca şikayetlerine rağmen Silivri Devlet Hastanesi’nden daha büyük bir yere nakledilmediğini dile getirmiş, Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın da ventriküler taşikardisi nedeniyle doğrudan ölüm riski altında bulunduğunu da vurgulamış.


Ya Hilmioğlu'nun kendisi?

Yazıdan öğreniyoruz ki Hilmioğlu da ağır hasta! “…Düzenlenen raporlara göre 2 ayda bir kere MR, tomografi gibi tetkiklerini yapabilmesi için İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde polikliniğe gitmesi gerekiyor ama, sanıklara kan kusturan adalet acaba onu Cerrahpaşa’ya sevk edecek mi” diyor Kongar hoca.
Prof. Hilmioğlu’nun konuşmasından bir alıntı daha:
“...Yusuf Erikel duruşmada kan kustu. Adalet kan kusturuyor. Bir hukuk insana kan kusturuyorsa diyebilir miyiz ki içinde adalet var?”



Örneğin, üç buçuk yıl esir Doğu Perinçek'e ve ailesine başka biçimde gıdım gıdım kan kusturma!



Ayrıntıya gerek yok, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve kimi parti arkadaşları
“çağdaş!” Silivri Zindanında, emir yüksekten!
Perinçek deneyimli bir zindancı, ülkede yapılan 12 seçimden 8'ini mahpus damlarında geçirdi.
Yine bir mahpus damında, Haymana’da. Arabayla Gazipaşa’dan Ankara’ya. Sabahın erinde baba evine uğrayıp pencereden bakan babayla selamlaşma, eşi Şule Perinçek ile bir can çocuk, yaş dört mü ne, adı Can, onu da alıp ver elini Haymana Mahpushanesi! Eşimle içeri alındık neden sonra Doğu güründü uzaktan kucaklaşma! Ne ki Şule ve Can çocuk yok!. Doğum günü varmış, ana pasta yapmış, ne ki pastaya “suç aleti” muamelesi yapılıyormuş!.. Demir parmaklar ardında Doğu’nun sabrı taşıyor, oradan duyuluyor ki cezaevi savcısına veryansın ediyor! Pastasız geliyorlar , Can çocuk “baba baba” diyor, ola ki babayı kaçırır, içeri alınmıyor, derken bir istemde bulunuyorum, "Yalçın Küçük’le de görüşmek istiyorum” Doğu’nun haykırışının  etkisi olsa gerek, ezeli mahpushanecilerden eşimin ABD’den, bu canın da ülkemden dostumuz Yalçın Küçük getiriliyor.
Daha önce de yazdım, konuşmasından bir cümle yurtseverleri anarak:
“Burada sizin için yatıyorum”
Şimdi de Silivri zindanında, yurdu ve yurdunu sevenler için yatırılmada!
Şule Haymana’da kaldı, Can’ı canımıza katıp döndük Ankara’ya. Bir süre sonra Doğu’dan bir mektup, yanımızda bağırdığı için özür diliyor...


Ey adaletin bakanı, ey adaletin bakanı var mısın? Varsan neredesin, neredesin?


Gözleri korkutan, yürekleri hoplatan, ABD’yi de dellendiren mahpushaneci Perinçek şimdi içinden lağım sularının aktığı hücre koğuşundan, Cumhuriyet Güçbirliği “Gâvur İzmir”in (!)  2. Bölge bağımsız milletvekili adayı...
SEN MİSİN ADAY SEN MİSİN ADAY!
EY ADALETİN BAKANI VAR MISIN? VARSAN NEREDESİN?
Zindan kapısında konuşan eş, İNSAN YÜREĞİNİN Şule Perinçek "Bizlere de dışarıda tutuklu muamelesi yapıyorlar, cezalandırıyorlar” diyor, ekliyor :
“…Doğu Perinçek’i dört duvar arasına koydular, yetmedi, her hakkımızı kısıtlamaya, sesimizi bastırmaya çalışıyorlar. Bu ne korku anlamıyorum.” 
Düşünün 12 Martları, 12 Eylülleri yine zından kapılarında geçiren Şule, bunları anlamıyormuş, gereğini siz düşünün. Kapıda yapılanlar her şey için gösterilen bahaneler, yurdum insanı için gereği düşünüldü tabanca çekile, o cinsten! Ama bu muameleyi çeken aydın bir insan, mahpus kapılarını iyi bilen bir sabırtaşı eş...
Ey adaletin, adaleti bakanı, var mısın? Varsan neredesin?
Bu yapılanlar hayat öyküne altın harflerle mi yazılacak sanırsın?


Bu ne kindir ey Göktanrım?


“...Erdoğan, 2004 ‘te Çanakkale’de yaşanan olayı hatırlattı, 'Bir başbakan bir anma törenine gider de bir korgeneral orada ayağa kalkmaz mı? Kalkması gerekir, kalkmazsa bedelini öder 'ZATEN BEDELİNİ ÖDEDİ' dedi” (*) 
Yardımcısı “topuk vurdurttu! Kendisi de “bedel ödetti”... Yıllar sonra “bedel ödettiği” de ayağa kalkmayan Türk ordusunun korgenerali Engin Alan! Epeydir balyoz şeyiyle Silivri zindanında!
“Bedel ödetme” buyruğunu hangi Cumhuriyet Savcısı, hangi Yargıç yerine getirdi merak etmez misiniz?
Anlaşıldı Silivri’nin kerrakesi !
EY ISMARLAMA NOBELCİ PAMUK, TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ İÇİN ETTİĞİN LAFLARA...
Yanıtım haftaya...
Antalya, Atatürklü nice 19 Mayıslara.

(*) Cumhuriyet 15 Mayıs 2011
(*) Hürriyet 19 Mayıs 2011

Kaynak : Aydınlık Gazeteci