MÜJDELER OLSUN LİSELERE MESCİT GELİYOR GÜL VE ERDOĞAN AMCALARI GİBİ VATANSEVER EVLATLAR OLACAKLAR İYİ Mİ?
EYVAAAH, SARIGÜL CHP'DE! İLK İŞİ GENEL AF İSTEMESİ!
NAMAZ KILMAYANA SÜRGÜN!
KONYA TAPU VE KADASTRO MÜDÜRLÜĞÜ’NDE NAMAZ KILMAYAN VE ORUÇ TUTMAYAN MEMURLAR SÜRGÜNE GÖNDERİLİYOR! BUNLARDAN MUSTAFA TEVFİK KOÇ, 10 YILDA 6 KEZ BAŞKA İL VE İLÇELERDE GÖREVLENDİRİLDİ!
Türk Hava Kuvvetleri’yle ilgi haberi okurken inanın kahroldum! Çocukluğundan bu yana havacılık sevdalısı bu satırların yazarı 10 yaşında Kütahya’da yaz tatilini nerede mi geçirdi, Kütahya Hava Üssü’nde uçanlar/uçuranlar arasında...
1937 yılında Komutan Yarbay Muzaffer Göksenin amca da Trakya Manevraları’na Albay olarak katıldı; törenle uğurlandılardı. Bir aralık gökyüzüne baktık bir uçak!Merakla inmesi beklendi meğer Göksenin amca bavulunu unutmuş!
O, sivil arabasıyla üsse giderdi, yanında otururdum. Yazdım daha önce, arabanın kornasının sesini unutmadım aradan yıllar yıllar geçti. İstanbul’da arabalıdayım baktım Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muzaffer Göksenin, nasıl sevindim anlatamam, dayanamadım ön koltukta oturan yaverinin camını tıklattım şaşırarak açmıştı, “Komutanım” dedim “Paşam çok sevinecek, ona bi şey soracağım” dememle kornası gibi öttüm üç beş kere... “Üsse giderken götürdüğünüz çocuğum ben, paşam” Şaşırdı sonra “vay ufaklık” dedi sevinçle. Vapur iskeleye yanaşırken Ankara’da buluşmak üzere kavilleştik tam ayrılırken eğilip gülümseyerek öttüm, “daditta daa”.
BİR TARİH VECİHİ HÜRKUŞ AMCA
“Çift satıhlı” bir uçaktı, Aksaray Sinne Çayırı'na indi Aksaray üzerinde dolandıktan sonra. Biz çocuklar nefes nefese oraya... Uçağın bir lastiği patlamış, uçağın yanında bir adam... Sonunda anlaşıldı, arkadaşımız Gönül’ün babası Vecihi amca... (Gönül, acaba bu yazıyı da okuyacak mısın?)
Anne, Aksaray Devlet Hastanesi’nde ebeydi...
Yıllar sonra Vecihi Hürkuş ile Yeşilköy’den Zonguldak Çaycuma Havaalanı'na uçtum döndüm...
Bu bir tarih anısıdır, çok yazdım...
NEDEN BU KADAR KAHROLDUM, KAHROLDUM!
Bir gazete haberi Barkın Şık imzalı...
Sadece ana başlığa göz atmak yeter kahrolmak için!
“... Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın 2035 yılındaki hedeflerini gösteren ve “Kıtasında Etkin Bölgesinde Lider” sloganı ile hazırlanan 'Vizyon 2035' adlı dokümanında özellikle eğitim ve personel konularında ATATÜRK’TEN TEK SATIR SÖZ EDİLMEMESİ DİKKATİ ÇEKTİ.”
Nasıl çekmesin ki, Atamız bu. Bugünkü Hava Kuvvetleri’nin de temelini atan, ölene dek sahip çıkan Gazi Mustafa Kemal Atatürk O! Velev ki 2035 yılına ait çalışma dahi olsa Atatürk’ten söz edilmemesi, “Atatürk’ü silme” sözüm ona , yok edilmesi modasına “uyumlu değildir inşallah” diyorum ve bu çalışmayı yapanları Ata’ya vefasızlık, Ata’ya saygısızlıkla suçlamama kimse alınıp kırılmasın rütbesi ne olursa olsun!
Bi kez daha “yazıklar olsun!”
TAHTACILAR İZZETULLAH’A MEYDAN OKUYOR!
Ankara’da yapımına başlanan F tipi Cemevi projeyi “Alevilere kefen biçme” olarak değerlendiren tahtacı canlar “Nurcularla Tahtacılar kardeş olamaz” diyorlar ve birlikte sesleniyorlar:
“Alevileri asimile etmeye çalışmak da bir başka insanlık suçudur... Fethullah Gülen ve İzzettin Doğan’ın Cami- Cemevi-Aşevi projesini de bu kapsamda değerlendiriyoruz.”
“İZZETTİN DOĞAN TARİH BİLMİYOR”
Eski AKP Milletvekili yazar tanışım Alevi canlardan Reha Çamuroğlu “Uyarmıştım proje yanlış” diyor ve nedenlerini açıkladıktan sonra şunları söylüyor:
“İZZETTİN DOĞAN TARİH BİLMİYOR”
“İzzettin Doğan’ın 'Bin yılın projesi bu, 1517 öncesinde Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaş Veli’lerinzamanına dönme projesidir' sözleriyle ilgili olarak 1517 tarihi nereden çıktı anlamadım.
İzzettin Hoca’nın tarih bilmediğine veriyorum. İbni Batuta, İbni Bibi tarihlerini okusun, Alevilerin camiye falan gitmediğini görecektir.”
Bu girişim bütün yurtta protesto ediliyor, protestolar dinmiyor...
GELECEK YIL ORHAN KEMAL 100 YAŞINDA
Hastaydı, parasızdı, oysa Sovyetler Birliği'nde eserlerinin karşılığı yığınla parası vardı ne ki bunları almak için oraya gitmesi gerekiyordu. Öğrendim ki Çalıkuşu romanı için aileye para geliyor. Büyükelçilikte Basın Ataşesi dostumdan rica ettim bunların listesini istedim bir süre sonra liste geldi, dört buçuk sayfa!
“SAYIN BÜYÜKELÇİ AMİRAL FAHRİ KORUTÜRK”
Moskova Büyükelçimiz Amiral Fahri Korutürk’e bir mektup yazıp oraya gelemeyen Orhan Kemal’e de Reşat Nuri’nin Çalıkuşu telif haklarında olduğu gibi ödeme yapılmasının sağlanmasını rica ettim ve listeyi de ekledim.
Orhan’dan bir mektup, Moskova’dan biraz para gelmiş, bütün borçlarını ödemiş falan...
VER ELİNİ MOSKOVA!
Fistülden yakınıyor iskemleye yan oturuyordu, tedavi görüyordu, bir mektubuma “öğrendiğime göre muhterem kıçınızda...” diye başlamıştım.
“-ULAN AYI…”
Anında yanıt geldiydi:
“Ulan ayı” diyordu, “Ona 'Kıç' denmez 'Uzv-u nazik' denir.”
MOSKOVA’DAYIZ
Kremlin Hastanesi’nde yeri hazırdı, yatmadan önce üç dört gün kaynattık/ gülüştük. Kremlin önündeyiz üşüyor gibiydi, üzerimdeki pardösüyü çıkarıp giydirdim, çevirmen Vera’ya makineyi verdim, Nazım’ın çok yakın dostu, hayatını ve başka güzel kitaplar da yazan ünlü Rus yazarı dostum “Radi Fiş” poz verdik, üzerindekinin bana ait olduğunun pozuydu bu, gülüştük…
HASTALIĞI BÜYÜK ACILAR VERİYOR...
Yeni bir gezi hazırladım, Sofya, Bükreş Moskova, trenle... Cumhuriyet Gazetesi'nin sahiplerinden sevgili “Nadir Nadi Bey” çalışanı Fikret Otyam’dan ilk kez bir ricada bulundu, acaba Erzurum’a kadar gider miymişim, bi üniversiteli öğrenci yaşasın sosyalizm deyip kendini yakmış!
Gitmez olur muydum? Ve döndüm gece yarılarına kadar röportajı yazıyorum ve bir gece geç vakit ortanca eczacı oğul Kemali’den bir telefon “Fikret amca Sofya’da babama herhalde bi şey olmuş...”
Sofya uçağı uçmuyor gibiydi..
“NE YANİ İNSAN DEDİĞİN CART DİYE ÖLMELİ”
“Altına oturak falan sürülmeden... Her şey birdenbire olmalı be Fikret... Böyle ölmek isterim. Kime kimseye muhtaç olmadan... Cart diye ölmeli ölebilmeli insan... Aman be... Hazırım, hazır be Fikret...”
Orhan altına oturak sürülmesine razı kişi değil... Hasta yatağında kımıldamaması sıkı sıkı tembihlenmiş.
Ve Orhan altına oturak sürülmesin diye ayağa kalktı...
Odanın sağ köşesindeki tuvalete doğru yürüdü.
Oda arkadaşı Büyükelçi pat diye bir ses duydu ve açtı gözlerini.
Orhan Kemal yerdeydi.
Zile bastı.
2 HAZİRAN 1970, SAAT 21.15’TE O CANIM YÜREĞİ ORHAN KEMAL’İN ‘EMEĞİNE SON VERDİ’
Sofya Tıp Enstitüsü pataloglarından Doçent Sivko Sivçev bisturiyi bi kez daha attı, Orhan’ın yüreği çıktı ortaya.
Anlatıyorlar anında çeviren var;
Doktor Toti Gılabov, hastanenin İkinci İç Hatalıkları Şefi, konuşmalara katılıyor:
“…Kalp nasıl çürümüş? Nasıl çalışmış bunca yıl tekleyerek... Nasıl direnmiş böylesine yıllar yılı ve nasıl tıkanmış kılcal damarlar beyne giden...”
HAYIR!
“Sizin çok yakın dostunuz olduğunu biliyoruz, Orhan Kemal’i iki ay için tahnit ettik ve sadece size gösterebiliriz.”
YANITIM “HAYIR...”
Ne güzel...
Orhan önümüzdeki yıl eserleriyle 100 yaşına basacak. Az şey mi bu, acılı tatlı 500 sayfa “Arkadaşım Orhan Kemal ve Mektupları”nı kimi zaman gülerek kimi zaman gözleri dolu dolu yazdım, salt edebiyatçı Orhan değil baba Orhan da kitapta, Nazım Yüksek Petrol Mühendisi... Okul biter bitmez yabancı petrol şirketleri yarışa girdi büyük paralarla, ama o Türk şirketi TPAO’yu seçti, zaman geldi petrol de buldu, ne ki Orhan göremediydi ve Nazım aynı şirketten emekli oldu... Yıldız ev hanımı, Kemali çok sevilen bi eczacı... Tekne kazıntısı Işık Öğütçü’nün haberini alır almaz ilk otobüsle istanbul’a... Mesleğini sorarsanız Kimya Mühendisi... Babası için çok zengin bir müze kurdu Orhan Kemal Müzesi ve Işık Öğütçü’nün takdir edilecek çabalarıyla Orhan Kemal yedi iklim dört köşede okunur oldu. Çeviriler birbirini izliyor ve Orhan gelecek yıl yüz yaşına basacak... Göreceklere ne mutlu bir de Beyoğlu Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’li Işık Öğütçü’yü...
Bu da nereden mi çıktı, yıllardır Beyoğlu’nda yaşayan Işık, CHP'den aday adayıymış ey millet!
Antalya Geyikbayırı Köyü, 19 Eylül 2013
Kaynak : Aydınlık Gazetesi