Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

EY MİLLET EY MİLLET, SINIR OYUNLARIYLA ÜLKE BÖLÜNMEYE GÖTÜRÜLÜYOR UYUMA UYUMA! HELE HELE SEN AKP!

02.08.2013

Dost bellediğimiz ABD, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en büyük, en büyük düşmanı, en büyük düşmanı..

Bir bücür herif var, zamanında ülkemize etmediği küfür, hakaret, tehdit bırakmayan Barzani gün geldi, şuAKP iktidarı bu fırıldak, bu Türk düşmanı, hele hele ülkemizde gözü olan satılmışı adam yerine koyup Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çağrılısı etti ve yoluna kırmızı halı döşetti, unuttunuz mu, unuttunuz mu?

KİM İSTEDİ DE OLDU BUNLAR?

ABD!.. ABD!.. BİTTİ Mİ, HAYIR..

En tazesine bakınız, ABD, ABD istedi diye PKK’nın Suriye kolu PYD’nin lideri Salih Müslim ülkemize “resmen davet edildi”.

Aydınlık gazetemizin şu sekiz sütunluk haberini aynen alıyorum:

“AKP, ‘PKK DEVLETİ’Nİ TANIDI”

Gizlice hazırlanan ve uygulamaya konulan ‘Suriye’de PKK Devleti’ni biz saklayaduralım PKK kaynakları hepsini açıkladı. Müslim, PKK haber ajansı (!) ANT’ye açıkladı, Suriye’deki Kürt bölgelerinde ‘geçici bir hükümet’ kurulmasını Türkiye kabul etti!”

RECEP TAYYİP SULTAN HAZRETLERİ DE YENİ BALYOZLAR, ERGENEKONLAR PEŞİNDE İŞTE SON BUYRUKLARI:

Erdoğan “Hatay’ı durdurmak lazım” dedi ve on iki saat geçmeden operasyon başlatıldı!

32 kişi ‘adam öldürmeye teşebbüs’ suçlamasıyla gözaltına alındı!

MÜBAREK RAMAZAN AYI, İÇERDEKİ VE DIŞARDAKİ OLAYLARI YOK ETTİ, ÖRNEĞİN HARP OKULU BU YILIN MEZUNİYETİNİ İLK KEZ

İFTARLA KUTLADI!

Haberi yarı uykulu yarı uykusuz izliyorum diyalizde, hele not mot alacak hiç halim yok, bermutat Başbakan ve yanındakiler, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özel ve Kuvvet Komutanları iftar için top patlamasını gözlüyor ve top patlıyor, yeni mezun olmuş yiğit bir asteğmen koşarak geliyor hazrola geçip yürekten bir “Destuuuuur” çekip “Top patladı orucu bozmaya hazırız komutanım” diyor ve de sayın Genelkurmay Başkanı yan gözüyle Başbakana bakıyor, o da işaret verince gür sesiyle haykırıyor:

“Bozduuuur”

RECEP TAYYİP SULTAN HAZRETLERİ MÜBAREK ORUCUNU KARADA, HAVADA, DENİZDE BELKİ DE DENİZ ALTINDA, EVLERDE, RESMİ KURULUŞLARDA EDA ETTİ, OL NEDENLE BOŞ BULUP ÇAT KAPI GENELKURMAY BAŞKANINA GİDEMEDİ, İKİ KERE DE POLİSLERLE OLDU..

İki kere polislerle.. Söylemesi ayıp polisler daha dindar sanki..

Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri “mahvı perişan eyleyen” akıl mantık almaz düzmece şeylerle zamanın Genelkurmay Başkanından astsubayına kadar içeri aldırtan Recep Tayyip, kendisine yeni bir ordu kurdu, “Polis Ordusu”.

Polis Ordusu en modern giysilerle, en iğrenç, insanlık dışı silahı “Biber Gazı”..

Sırası gelmişken bikez daha sorayım, bu gazı ülkeye kim ya da kimler ithal ediyor? Bu insanlık dışı ölümde gazın çıkış yeri İsrail mi? Ve ilgililer neden neden suskunluk içinde..

Recep Tayyip sultan hazretleri polisinin ikinci silahı, biber gazı eşliğinde çok basınçlı su, o su ki kızdı, kadındı, erkekti demeyip yerlerde sürükler atar..

HALKI BİRBİRİNE DÜŞÜRTECEK, ÜLKEDE HUZUR BIRAKMAYACAK YENİ PROJENİN GÖREVLİ POLİSLERİ!

Mahallelerde kutular, bunlar ispiyonlarcılar kutusu. En yakınındakine kafan bozuldu, bir suç uydurup adres, ad mad yazmadan kutuya at, oldu bitti! Recep Tayyip’in polisi gerisini getirecek!

İnanılmaz değil mi?

Bu inanılmaz gerçekten yaşama geçirilirse, o ülkede huzurdan zerre kadar kalmayacak değil mi? Tam olarak bakın şuna:

“Emniyet Genel Müdürlüğü ‘Sırdaş Polis’ adlı bir projeyle her mahalleye ihbar kutuları yerleştirecekMİŞ!”

Sevgili vatandaşlarımız kutulardan birine ‘yazılı ihbarlar’, öbürüne ‘sözlü ihbarlar’ bırakacakmış, ihbarı yapan muhbir vatandaşın kimlikleri kesinlikle gizli kalacakMIŞ!

Prof. Dr. Adnan Gümüş, Sırdaş Polis Projesi için “İhbar kutusu cadıavı başlatır. Toplum kamplaştırılıyor” diyor.

Artık Türkiye Cumhuriyeti Recep Tayyip Polis Devleti’nde mi sıra resmen? Bu resmen açıklanmasa bile böyle olduğunu dünya alem biliyor değil mi?

BU ARA ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI N’OLDU ?

N’olacak iftar sofraları altında kaldı!

***

RAKAMLA 5, YAZIYLA BEŞ AĞUSTOS “SİLİVRİ 3O AĞUSTOS” OLMALI, ULU ÖNDER GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK GÖKYÜZÜNDEN MUTLULUKLA BAKMALI EY MİLLET EY MİLLET! HEDEF SİLİVRİ’DİR İLERİ İLERİ...

EDEBİYAT DÜNYAMIZDAN BİR YILDIZ KAYDI: LEYLA ERBİL..

İstanbul Fındıklı’da yan yana iki saray, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi..

Bin dokuz yüz kırklı yıllar.

Öğle paydoslarında Fakülte bahçesine geçilir sıkı voleybol maçları yapılır.. Maç bahane, birbirinden güzel oyuncuları izlemek ve onlardan birisi, en güzel gözlü belki en güzeli fakültenin İngilizce Dili ve Edebiyatı’ndan Leyla Erbil..

Zamanın en ünlü fotoğraf ustası arkadaşımız “Limasollu Naci”, Leyla’ya âşık, bu aşktan Leyla’nın zerre haberi yok! Şair Metin Eloğlu başta, bunu duyurmak için çare/çareler aramaktayız, aynı zamanda adı olan bir şair “Limasollu Naci” bizlere yazdığı bir şiirini okumakta:

“Halâ Yağmur Yağıyor Leyla”

Nedense bizler geberircesine gülmedeyiz ve karar verildi ki tek sayfa, haftalık bi edebiyat dergisi çıkaracağız. “Halâ Yağmur Yağıyor Leyla” tek yaprak derginin en görülen yerine kocaman konulacak..

NE Mİ OLDU?

On adet basılan dergi piyasaya (!) çıktı.

Ne mi oldu, aradan yarım asırdan fazla zaman geçti, hiç ama hiç bi şey yok aklımda, olan sadece, “Halâ Yağmur Yağıyor Leyla” tek dize beynime kazınmış!

Bizim 1931 doğumlu Leylamız bir de baktık ki öyküler yazıyor ve ilk öyküsü bizim Ankara’nın ışığı “Salim Amca”nın (Şengil) “Seçilmiş Hikayeler”de yayınlandı. Ve yetmedi, artık öyküleri, düz yazıları dönemin ünlü dergileri Yeni Ufuklar, Yeditepe, Papirüs, Ataç, Yelken’de basılıyordu. Yepyeni bir anlatım getirmişti edebiyat dünyamıza artık o adısayılır bir yazardı, zaman roman yazmaya götürdü, sosyal faaliyetleri ihmalden gelmiyordu, Türkiye Sanatçılar Birliği ve Türkiye Sanatçılar Sendikası’nın kurucuları ve PEN Yazarlar Derneği üyeleri arasındaydı.

1960’LI YILLARDA LEYLA ERBİL, TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ ÜYESİ..

Türkiye İşçi Partisi üyeliği yanısıra Partinin Sanat ve Kültür Bürosu çalışanı.

VE I979’DA ABD’DEN BİR ONUR ÜYELİĞİ..

Türkiye’nin ünlü kadın yazarı Leyla Erbil ABD Iowa Üniversitesi’nin çağrılısı olarak Amerika’ya gitti ve ilgiyle karşılandı, söyleşiler yaptı ve Onur Üyeliği verildi.

Yurt içinde ödüller gelir oldu.

HÂLÂ YAĞMUR YAĞIYOR LEYLA

N’APACAKSIN BU KADAR ÖDÜLÜ KIZ ?

Mutluluk veren bir rastlantı.

Ankara Edebiyatçılar Derneği 2000/2001 Onur Ödülü Leyla’nın, bu yazıyı yazarken duvara bakıyorum, bir belge ve kırmızı kadife üzerinde ‘Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülü 1998’ yazan bir altın madalya, alıp belgeyi okuyorum:

EDEBİYATÇILAR DERNEĞİ ONUR ÖDÜLÜ BELGESİ

Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülü Altın Madalyası Evrensel sanata ve edebiyatımıza getirdikleri katkılar dolayısıyla Sayın Fikret Otyam’a verilmiştir. 2011//Başkan Şükrü Erbaş

“GEREKÇE

Gözünü budaktan sakınmayan kimliği ile toplumumuzun bir kuşağını ilkokul yaşındaki çocuktan devlet başkanına kadar etkileyerek yetiştiren yılmaz bir gazeteci, coşkulu bir ressam ve hüzünlü bir fotoğrafçı olarak yorulmaz insan kişiliği için Fikret Otyam’a verilmesi uygun görülmüştür.”

Dalıp gitmişim, 88 yaşında bir faniyi mutlu etmesin mi bu gerekçe?

Leyla daha önce mutlu olmuştur gerekçesiyle..

PEN YAZARLAR DERNEĞİ NOBEL EDEBİYAT ÖDÜLÜ’NE...

Ülkemizden ilk kadın yazar adayı olarak gösterirken, “Türk Dili ve Edebiyata egemenliği, aynı zamanda insana, hayata ve dünyaya karşı sorumlu aydın tavrı” vurgulanmıştı..

NELER YAZMIŞ?

Hallaç 1961, Gecede 1968, Eski Sevgili 1977 öykü, Tuhaf Bir Kadın 1971, Karanlığın Günü 1985, Mektup Aşkları 1988, Cüce 2001, Üç Başlı Ejderha 2005, Kalan 2011 ve Tuhaf Bir Erkek 2013..

LEYLA, TUHAF BİR ERKEK İÇİN İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI EDİTÖRLERİNDEN RUKEN (Kızıler) İLE BU ROMANINI HAZIRLARKEN..

Telefonda Ruken, “Bak ağabey” diyor, “sana kimi vereceğim?” Ve veriyor karşıdan biri “Fikret” der demez basıyorum narayı:

“Halâ Yağmur Yağıyor Leylaaaa”

Ve karşılıklı kahkahalar yıllarca olduğu gibi, yaşama kıvançlı. Çalışma arası adım geçmiş, Leyla sanırım bi şeyler anlatınca Ruken “Arayalım” demiş ve doya doya konuştuk, sağlık sorunlarımızı bölüştük.

NE BİLEYİM?

Yıllarca olduğu gibi o dizeyi artık haykırmayacağımı nereden nasıl bilirdim?

Sabahın erken saatinde Ruken feryatlar içinde,

“Leyla” diyor hıçkırıyor, “Leyla ablayı yitirdik”, dayanamadım telefonu Filiz’e verdim.

Yakın dostluğumuz aklına gelmiş ki acı haberi ilk kez bize ulaştırıyor ve soruyor “hiç ölüm ilanı yazmadım ne yapacağım ne yapacağım?”

Telefona sarıldım eşi Mehmet Can telefona yanıt vermiyor değil, veremiyor...

Acınız, acınız acımızdır Mehmet.

Kaynak : Aydınlık Gazetesi