Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

Ey BOP Eşbaşkanı Başbakan

28.06.2013

EY BOP EŞBAŞKANI BAŞBAKAN, ÜLKEYİ İKİYE BÖLME ÇABALARINIZ  HALKIN GÖZÜNÜN İÇİNE BAKA BAKA SÜRÜP GELİYOR, YAZIKLAR OLSUN!

Yattığım yerde dehşete düştüm, Başbakan Recep Tayyip dolanı dolanı bişeyler söylüyor ne mi söylüyor yalan olduğu iyice kanıtlanmışları bir İmam Hatipli’ye de asla ama asla yakışmayacak şekilde koca sahnede söylüyor ve gerçek dışı iddiaları gerçekmiş gibi anlatıp halkı kışkırtıyor ve yeri göğü yuhlarla inletiyor!

Dinimizde yalan söylemek mübahsa mesele yok ve izliyorum her gittiği yerde aynı serbest atış... Yorumlarına can gözüyle bakıyorum tüylerim diken diken oluyor, bu kadar gerçek dışılık olur mu ey göktanrım!

İçimi yine de acıma duygusu sarıyor...

PERŞEMBE SABAHLARI AH PERŞEMBE SABAHLARI!

Kimi zaman taa Pazar gününden başlarım yazmaya, bu Perşembe sabahına sürer ve saat on beş sularında eşim Filiz İstanbul’a ulaştırır.

NEDEN Mİ YAZIYORUM BUNLARI?

Perşembe sabahı yine aynı işkence!

Yazıma devam etmek için açıyorum, o da ne beş sayfalık yazım yine allak bullak! Bu kaçıncı, bir keresinde teknik arıza (!) yüzünden yazısı elimize ulaşamadı denmişti, zira o haftaki yazım olduğu gibi sırra kadem basmıştı!

Yaş gereği ellerim titriyor, “baba” yazarken “babaaa” oluyor ve çare tükenmez, tek parmakla yazmak ne güne duruyor?

Evet o allak bullak edilmiş yazıyı yazılanları akla getirerek yeni baştan yazmak ve yetiştirmek bir yazım işkencesi ama inanın yılmak yok, bunun ispatı bugünkü yazım! Bu allak bulakçılara yedi yaşından beri öğrendiğim tüm şeyleri sıralamak da en büyük keyfim/ ferahlamam...

ŞU DEVR-İ İKTİDARDA ATATÜRK VE TC DÜŞMANLIĞI!

Bu, tam tamına bir vefasızlık örneği ve ayıpların ayıbı!

Anıl Işık arkadaşımızın “ATATÜRK’SÜZ YEMİN KRİZİ” başlıklı haberi bu vefasızlığa en belirgin örnek! Hem de nerede, acıların acısı yılların, yılların “İlim irfan yuvası” İstanbul Üniversitesi’nde!

İ.Ü. Senatosu niceleri gibi “ATATÜRK’E BAĞLILIK” ve “T.C.” ibarelerini diploma yemininden çıkarmış!Aydınlık gazetemiz haber yapınca Üniversite’de kriz çıkmış!.. Bu vefasızlığa karşı çıkan hocalara saygılar sevgiler desem yeterm’ola?

BİR ATATÜRK DAHA GİTTİ, DOĞRUSU GÖTÜRÜLDÜ!

1979 yılında sağlık yuvamız Antalya SSK Hastanesi idi. Bir gün baktık ki Antalya Atatürk Devlet Hastanesi olmuş ama artık Atatürk’ü yok, çünkü satılan ilk hastane bu olmuş ya da oldurulmuş!

ATANIN YADİGÂRI “AOÇ” ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ

Adıyla konumuyla, yemyeşil ağaçlarıyla, binbir çeşit çiçeğiyle, elvan elvan kuşlarıyla süt ürünleriyle hele hele dondurmasıyla, ünlü lokantasıyla, kısacası tarifsiz doğasıyla AOÇ Atamızın Ankara’ya eşsiz armağanı, üzerinde titizlikle durmamız gereken, evet Ata yadigârı!..

Evet devr-i iktidarda burası da allak bullak!

Uzatmaya gerek yok, Ata’nın yadigârı bu tarihi topraklarda BOP Eşbaşkanı Başbakan sultana Başbakanlık binası! Sanki koca Ankara’da başka yer yok!

Var da olmazlanıyor! Neden mi, önünde ATATÜRK yok!

Haydi haydi bu tuhaf iştaha içimiz kan ağlasa da ya buna ne demeli? Atatürk Orman Çiftliği arazisinde “Amerika Birleşik Devletleri”! Hakaretin böylesine ne demeli?

Başbakanlık konutu, ABD Büyükelçiliği’ne yakınmış, yani Amerika Birleşik Devletleri toprağına!

Hakaretin böylesine ne demeli?

Ankara halkı bunların hesabını seçim sandıklarında sormazsa başka ne yapılır öyle değil mi?

TAYYİP YILLARIN DÜŞÜNÜ YAŞAMA GEÇİRİYOR: 15 BİN KİŞİLİK POLİS ORDUSU, ÜSTELİK MİT İLE AKRABA!

Bugün yarın tanış olunacak!

POLİS HER YERDE/ EVLERDE/ YURTLARDA PANSİYONLARDA GENÇLER AVINDA!

Anımsar mısınız yakıştırma adıyla “Arabın intikamı” adlı (Othello) çok eski bir film için yazarken söz etmiştim keşke öte dünyaya gideceğimi de bileydim, birisi azıcık kendine gelince kuvvet gösterisine geçiverdi, Balyoz davası ve niceleri solda sıfır kalacak yeni davalarla, pırıl pırıl üniversite/ yüksek okullu öğrenci yarının gülleri, yaşamları rezil olacak ve birisi gücünü/ kuvvetini yedi düvele gösterip mutlu olacak! AB Senatosu, Merkel neyim hadlerini bilecek, anlatanın yalancısıyım, Obama da homurdanıyormuş!

“AYAKLAR NE ZAMAN BAŞ OLDU?”

Bu soru birisinin. Valla yaşlılık, tam bilemedim, aklımda yanlış kalmadıysa on, on iki yıl falan...

BİBER GAZI ZİYAFETİ KURALLARA BAĞLANDI!

Recep Tayyip sultanın polisleri biber gazını artık “kurallarına göre” sıkacak, bu konudaki uyarıları ciddiye alan hazretin buyrukları bu yolda!

BU KARAR BİBER GAZI İTHALATÇISININ ALEYHİNE!

Bu ithalatçı kim? Kaçtır yazıyorum sakıncası yoksa açıklansın diye, demek sakınca ki açıklayan olmadı, ama olsa olsa hazrete yakın bir zat diyelim, biber gazından azıcık sıkı sıkı verelim...

ÇOCUKLUĞUMDAN O ANIYI YİNE YAZIYORUM!

Bu ara Alevi canları “rencide” eden olaylar da sürüp geliyor... Çocukluk anılarım arasında o olayı hâlâ yaşıyorum... Aksaray vilayetinde babamın eczanesinin önünde pazar kurulurdu... Bizler misk gibi katıksız tereyağ çocuklarıydık, hile, katkı maddesi neyim daha keşfedilmemişti, seksen yıl falan öncesi! Babam “bir cingil yağ al” dedi. Makas değmemiş ve sigaradan sararmış bıyıklı birisi, üstü başı yırtık, ama yağ cingilinin üzerindeki bez bembeyaz, ucundan açıp azıcık aldım çok güzel ama tam o sırada bir el omzumdan yakaladı “Nörüyon yeğen” dedi. Babamın “yağ al” dediğini söyleyince “yürü” dedi ve kızgın kızgın “lan yeğen bunlar Kızılbaş, Ale-vi yaptıkları yenmez, içilmez mekruhtur” dedi beğendiği yağı aldı... Bu sözleri söyleyen rahmet ve sevgiyle andığım “Müezzin İbram” (İbrahim) amcaydı.

Çocukluk kafama takıldı ne demek mekruh! Ne demek Kızılbaş Alevi? Yaptıkları neden yenmez falan?.. Bu sorularla büyüdüm... Hasandağ teperindeki köylerinde yaşıyorlar. Çarşamba pazarına topluca inerler, satacaklarını satarlar, alacaklarını alırlar yine hep beraber köyün yolunu tutarlar!

Kitaplar yazar ki Yavuz Sultan Selim, kırk bin Alevi’yi kesip biçmiş, bunlar o katliamdan kaçıp Hasandağı’na sığınan Aleviler... Çocukluktan başlayan merak 1969 Üçüncü Hacı Bektaş Dostluk ve Barış Ödülü’ne götürdü, evimde üç raf dolusu ödül ve armağan da onurum... “Müezzin İbram amca” böyle demeseydi bu kadar ödüle layık görülecek miydim sanmıyorum, onun için her zaman rahmet ve saygıyla anıyorum. Eski kafa kâğıdında “Dini İslam mezhebi Hanefi” yazmasına karşın Alevi ve Bektaşi canların böylesine sevdiği bir can olmaktan onur duyuyorum, gurur duyuyorum

YAVUZ SULTAN SELİM KÖPRÜSÜ!

Hazret, boğazda üçüncü köprüye bu adı veri veriverdi, Alevi ve Bektaşi canları ta yüreklerinden vurdu!

Patavatsızlığından mı, gizli Alevi düşmanlığından mı bu kırk bin Alevi’yi kılıçtan geçirdiği tarih kitaplarında yer almış Yavuz Sultan Selim’in adı koca köprüye uydu mu? Bir Sünni vatandaş olarak isyan ediyorum, bu ad değiştirilmediği takdirde milyonlarca vatandaşa hep o acıyı anımsatacak, acılar verecek, bunu tüm kalbimle haykırıyorum...

NE Mİ OLSA? MESELA “GAZİ MUSTAFA KEMAL”

Biliyorum olacak iş değil, hem hiç değil illa kılıcından Alevi kanları akan padişahın adı! Tek adam böyle buyurdu!

Kaynak : Aydınlık Gazetesi