‘Alevilerin sağdan soldan toplanarak, ilçeyi karıştırmak için Soma’ya götürüldü’ yollu söylemi bedeninde yürek, kafasında beyin taşıyan her insanı isyana sevk eder. Bu kadar yersiz, çirkin, insanlık dışı suçlama ülkeye huzur getirmez
27 MAYIS 1960 AK DEVRİMİNE MERHABA...
EY BAŞBAKAN BAŞBAKAN, ALİ EVLATLARININ
YAKASINDAN DÜŞ ARTIK! SİZ DE EY CANLAR ALİ AŞKINA
DİKKAT, TUZAKLAR YEZİT İŞİ!
Bugün 27 Mayıs 2014 Salı. Bilgisayarın başındayım sağ yanımda gazeteler başta Aydınlık gazetemiz.
Ana başlık üstü, sekiz sütun şu var:
‘DEVRİM’İN HAREKÂT PLANI 27 MAYIS’IN TEK YAZILI BELGESİ AYDINLIK ARŞİVİNDE’
Çilekeş Aydınlıkçı arkadaşımız kulakları çınlasın, Hikmet Çiçek’in tarihsel bi yazısı/ belgeli.
İçim bi hoş oldu.
Elli dört yıl öncesine dönüverdim.
Dönüverdim de, tarihe karışmış bi benzetme acı tatlı anılar “üst üste çekilmiş fotoğraflar gibi”.
Nereden başlamalı?
Hangi birisini anlatmalı?
İnan olsun içinden çıkamadım!
Acep dedim şundan mı başlasam?
Yazdım bin kere, utancım sürüyor başımıza Bülent Ecevit’in getirdiği Genel Yayın Müdürü’nü maddi manevi çileler çeken vefalı çalışkan arkadaşlarımızı tembellikle suçladığı için tepem atmış (demek ki o zamanlarda da şekerim varmış) dövüvermiş, istifamı Müessese Müdürüne vermiştim. Bu canı gerçekten seven Müdür, yurt dışında olan Ecevit’i beklememi rica etti. Hiç bi şey olmamış gibi çalışmalarımızı sürdürüyordum, istihbarat şefi olarak.
Geziden dönen Ecevit “Çok müessif bir olay” dedi. “Evet Bülent bey” dedim. “Üzgünüm Genel Yayın Müdürü arkadaşımızı dövdüm!”
Şimdi nasıl çalıştığımızı sordu “Hiç bi şey olmamış gibi Bülent bey” deyince çok sevindi, “Sensiz Ulus’u düşünemiyorum” dedi.
27 Ak Devrimi’ni destekleyen bir dergi çıkarmaya başladık, en büyük haber kaynağımız Albay Alpaslan Türkeş... Gece, ünlü Karpiç’in bar bölümünde zıkkımlandıktan sonra ver elini Başbakanlık. Adnan Menderes’in Müsteşarı Ahmet Salih Korur’un odasında Albay Türkeş var haber kaynağımız.
Yazı İşleri Müdürümüz sevgili Beyhan Cenkçi ve öteki gazeteci arkadaşlarımızı 27 Mayıs sabahı bi subay eşliğinde resmen ve dahi alenen cezaevini basmış Beyhan ve öteki arkadaşlarımıza özgürlük kapılarını açmıştık...
Bu ziyaretlerde Asteğmen Beyhan elbette vardı. Ve asteğmen Beyhan/ 27 Mayıs 1960 sabahı Türkiye radyolarından ak devrimi duyuran Kurmay Albay Alpaslan Türkeş’le arkadaş gibi konuşuyordu ve bi keresinde bazı olayları anımsatıp “Albayım” demişti:
“Bi gece burayı Tomson’lular basıp tarayacaklar bizler de bu yüzden canımızdan olacağız”
Hep gülüşürdük lâf delisi Beyhan’a...
CHP GENEL SEKRETERİ İSMAİL RÜŞTÜ AKSAL ÇAĞIRDI!
Özür dileyerek konuşuyordu, anhası minhası şu:
‘YA ULUS YA SÖZ’
6. DERGİMİZ VEDA SAYISI OLDUYDU!
Aynı yılın Aralık ayıydı, herkes yılbaşı telaşındaydı CHP Genel Merkezi’nden bi görevli kocaman zarf getirdi, zarfı imzalamamı istedi, bastım imzayı, zarfı açmamı rica etti açtım, içinden bi zarf daha çıktı onu da imzalattıydı, mektup adıma geliyordu:
“Sayın Fikret Otyam
...Tarihinde verdiğiniz istifanız kabul edilmiştir, yeni işinizde...”
Bu işlem üç dört gün sonra olaydı yeni çıkan yasayla o zamana göre hallice bi “Tazminat” alacaktım, eski yasayla çok az bi şey, kapattığımız dergimiz için ödünç aldığım bi bobin kağıdın parası da haklı olarak kesilmişti...
Çocuklar dellendi, “hemen Paşa’ya gidiyoruz” buyrukları. Ne mi oldu hepsiyle tek tek kucaklaştım daktilomu alıp çıktım, bi yılbaşı akşamı Rüzgarlı Sokak Otto Wöber Han’dan!
NAZIMI/ÇİLEMİ ÇOK ÇEKEN 27 MAYISÇI KOMUTANLAR...
Hikmet Çiçek’in belgesinde kimlerin nerelerde görev yapacağı dökümünü okuyorum, içim bi hoş yine, nasıl olmasın o yılların yaşamımda yeri var, Kurmay Albay Alpaslan Türkeş/ hele hele Yarbay Suphi Karaman (Suphi ağabey)/ Kurmay Yarbay Sami Küçük/ Kurmay Yarbay Muzaffer Yurdakuler/ Kurmay Yarbay Turgut Alpagut/ Kurmay Yarbay, hep “Suphi ağabey” dediğim Suphi Gürsoytrak ve Kurmay Binbaşı Fazıl Akkoyunlu... Aklıma düşen, belgesel öykülere konu olacak güzel dostluklar bi iki düşmanlıklar cabası!
FOTOĞRAF SERGİME GELİP GİDEN Bİ BAYAN!
Fotoğraflara bakarken çaktırmadan gözyaşı döken bu bayana bi gün yaklaşıp neden ağladığını sormuştum... Önce bi süre yanıtlamadı, sonra “bu sergiyi eşimin görmesini isterdim” dedi. N’olmuştu eşine, vefat mı yoksa?
KİMMİŞ?
Konya cezaevinde yatan, 27 Mayıs 1960 öncesi devrim görevlilerden;
“3. Sefaretler (Büyükelçilikler)
Komutanlar:
Kurmay Yarbay Reşit Çölok,
Kurmay Yarbay Turgut Alpagut.”
Kurmay Albay Alpagut, yeni bi başkaldırı olayına karıştığı iddiasıyla yargılanıp mahkum olmuştu. Eşi Nevin hanıma hemen sergi fotoğraflarının ufaklarından yığınla verdim.
Bir hafta sonra Konya’dan güzel bi mektup...
İşte, ölene dek yalansız dolansız bi dostluk böyle başlamıştı.
Mahpushane çilesi bitmiş, bi yoğurt firmasının başına geçmişti. Saat beş sularında Cumhuriyet bürosunda bi güzellik, aktör Kerim Afşar müdavimlerden. Albay sözü geçince Kerim “hangi albay bizim yoğurtçu albay mı” der durur... Gülüşmeler, günün yorumu ve ülkenin geleceği üzerine tartışmalar, şef Kemal Aydar’ın da katılımıyla...
Oğlunun nikah şahidi de olmuştum,
Derken amansız bi hastalık bu güzel insanı, bu yurtsever insanı aramızdan alıverdiydi...
Gözyaşları neye yarar?
BU GÜN 27 MAYIS SALI 2014, SEVGİLİ TURGUT ALPAGUT YAZIMA DÜŞÜVERDİ, YAZDIM SANKİ İLAÇ REÇETESİ, AZICIK!
Bu gün de 28 Mayıs Çarşamba...
27 Mayıs Ak Devrimi’nin nesini çok özlüyorum? Yanıtı hemen hazır:
1961 ANAYASASI’NI...
Merhaba, merhaba 1961 Anayasa’sı yatırıldığın yerde rahat mı duruyorsun, seni seven çoktu...
EY BAŞBAKAN BAŞBAKAN, DÜŞ ALEVİLERİN YAKASINDAN, DÜŞ!
Artık bıktınız biliyorum diyaliz yatağı anlatmalarından, haftada on iki saat; dile kolay on iki saat sırt üstü yatarken gözlerim Ulusal Kanal’da...
Son günlerde Başbakanı gözlemliyorum, n’oldu bu insana? Yüzü tekmil değişti, saçlar gitti gidiyor, yüzünü ekşitince, suratı alnına doğru bin bir kırışıklığa dönüşüyor burnunun yanındaki çizgilere bakınız, bi tuhaf derin çöküntü içinde!.
Konuşurken, alıcı gözle bakın, inceleyin bu bambaşka bi Recep Tayyip Erdoğan, nefret, hırs, kin yüklü bi surat...
Suratı değil derdim, evet derdim yine Alevi canlara bulaşması, bi Alevi Sünni çatışmasının çıkmasından çok mutlu olacak gibi.
Durup dururken yine iki can Hakk’a yürütüldü hem de nerede, tapınak Cemevi’nde bi sevene veda ederken üstelik!.. Alevi dostu (!) Başbakana soruyorum:
İstanbul sınırları içinde/ en kolay bulunacakları yerde , nerede,nerede bunların katilleri?
BU CANLAR ONA GÖRE ‘ALİ’SİZ ALEVİLER’DEN!
Gündemi değiştirmekte üstüne olmayan Sayın Başbakan Recep Tayyip, şimdi de Alevileri ele aldı yine! Hiç ama hiç şaşmadım, durun bakalım, altından ne çıkacak?
NE ÇIKACAĞI AYDINLIK MANŞETİNDE: MEZHEP ÇATIŞMASINI KÖRÜKLÜYOR!
Bundan doğru “teşhis” olur mu ey millet, ey millet?
Olurmuş meğer, geçiyoruz alttaki gazeteye/ Cumhuriyet durduğu yerde haykırıyor:
‘AÇIK AÇIK TAHRİK’
Sekiz sütundan!
KILIÇDAROĞLU ‘ÜÇ GÜN SUSSA HUZUR OLACAK’ DİYOR
Susmaz, susmaz çünkü susarsa “kimyasının bozulacağına” inanmış bi kere!Bağıracak... Çağıracak... Suçlayacak. Bi şey atacak ortaya, haydaaa gitti öteki ana sorun gayyanın dibine! Bu onun siyaset anlayışı, millet ezberledi! Ah diyorum, ah hiç olmazsa şunu, “Açılın kapılar Şaha gidelim”i bi bilse...
Hiç olmazsa şu kadarını Hızır paşaları bi bilse bi bilse!.. Bilmeye zerre kadar niyeti yok!
Haydi bunlara eyvallah, ama “Alevilerin sağdan soldan toplanarak, ilçeyi karıştırmak için Soma’ya götürüldü” yollu söylemi bedeninde yürek, kafasında beyin taşıyan her insanı isyana sevk eder. Bu kadar yersiz, bu kadar çirkin, bu kadar insanlık dışı suçlama ülkeye huzur getirmez. O Alevilerin ağulardan süzülmüş yürekleri var, asırlardır iki elleri arasındaki başlarında beyin var... Sabırları en saygılı taraflarıdır, bu hale gelinceye kadar sabır taşı çatlattıklarını da bilen yok.
Bi sevenden:
Ey canlar,
Tuzaklar Yezit işi!
Aşk-ı niyaz ile...
NOT: Canım ciğerim Orhan Kemal, 2 Haziran Pazartesi saat 10.30’ da Orhan Kemal Kültür Merkezi’nde anılacak. OKM Ordu Caddesi 19 (Eski 33) Beyazıt.
SEVİMLİ ARKADAŞIMIZ
ADNAN VARINCA YANİ ‘GAUGUİN
ADNAN’IMIZ’, 96 YAŞINDA
SEVGİLİ BEDRİ RAHMİ
HOCAMIZIN YANINA GİTTİ.
ONA RAHMET AİLESİNE
BAŞSAĞLIĞI DİLERİM.
Kaynak : Aydınlık Gazetesi