Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

Erdoğanı tek başına anayasacı etmeyen canlara...

17.06.2011

ERDOĞAN’I TEK BAŞINA ANAYASACI ETMEYEN CANLARA EZ KURBANE... (Kurban olayım)

Üçüncü kez seçim almak, başarı mı? Başarı. Amma ülke bu üçüncü başarıdan “şimdilik” sağ salim kurtuldu, çünkü Erdoğan tek başına anayasacı olamadı, başarı buysa eyvallah!..
Kimse alınmasın/kızmasın, bu olamamayı sağlayan canlara eyvallah!.. Ülkeye bu kadar güzel, yararlı bir armağan olamazdı. Bunu sağlayanlara “ez kurbane” yani kurban olayım... Sizleri Kürtçe’ye alıştırıyorum!..
Bin dokuz yüz elli yedi yılından bin dokuz yüz yetmiş dokuz yılına kadar TBMM’de gazetecilik ve uzun yıllar Parlamento Muhabirleri Derneği Başkanlığı da yapmış bir can olarak, “Bu Meclis’i dikkatle izleyin” diyorum.
İnanın öyle şeyler yaşanacak ki “Erdoğan keşke tek başına anayasacı olsaydı” diyesiniz gelecek! Çok yazdım “bi daha, bi daha, bi daha” yazayım; Apo’ya şimdilik hiç olmazsa ev hapsi istekleri gündemde olacak, birisi “Kırmızı çizgiyi geçmek yok” diyor ya seyreyleyin gümbürtüyü!..
Diyarbakır merkez, bayrak çoktan hazır, 36 çoktan hazır... 36 çoktan hazır... 
“Silivri yurtseverleri, diyelim İşçi Partisi Genel Başkanı Doç. Doğu Perinçek, diyelim Doğan Paşa, diyelim ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’nden esir’ subaylar, tüm aydınlar, diyelim Tuncay Özkan’a, Halil Nebiler’e ve nice adaylara oy verip Meclis’e sokaydık” diye dizlerinizi dövesiniz gelecek!

NE İSTİYORDU ‘ONLAR’, ‘BİZLERDEN’?


“...Meclis’te bütün yurtsever milletvekillerini Türkiye halkının birlik, aydınlık ve insanca yaşama özlemiyle birleştirmek...” Ne istiyorlardı, “yurtseverlik ve emekçi bilincini
TBMM’ye taşımak ve hep birlikte yalancıların, dolandırıcıların mumlarını söndürmek” diyelim...
Diyelim “ABD güdümlü mafya-tarikat diktasını yıkmak” ve dahi “bağımsız, özgür, aydınlık, çalışan, üreten, başı dik kardeşlik Türkiye’sini kurmak”... Ve nice yararlılıklar...


AH BU KOCAMIŞLIK AH!..


Seçimler yapıldı, “Erdoğan başarılı bir seçim kazandı” diyor “yedi düvel”, eyvallah! Ama kafasındaki istemler dolu Anayasa’yı tek başına beceremeyecek, siz bunu az şey mi sanırsınız? Eskiler “Rivayet muhtelif” derlermiş, Cumhuriyet Güçbirliği Meclis dışı kaldı, kaldırıldı; yazık oldu o istemlere... Bunları yazarken aklıma bir öykü geldi, aklımda nasıl kaldıysa “anadavereyim”!: Askerin birisinin babası ölmüş, Allah gani gani rahmet eylesin, eylesin de kolay mı “kara habar” vermek; o kara haber ki “telegıraftan tez gelir” imiş, gelmiş de. Komutan çavuşa buyruk vermiş: “Alıştıra alıştıra duyur.” N’apsın, diyelim Ali Çavuş başlamış alıştırmaya:

“Eee bizim Mıstık, köyde tarla taban var mı?”

“Var çavuşum.”
“Avrat marvat?”
“Var çavuşum.”
“Çocuk mocuk?”
“Var çavuşum.”
“Anaaan?”
“Var çavuşum.”
“Ya bubaaan?”
“Var çavuşum.”
“Nah var, öldü lan o öldü!”

KİMİLERİ “TANRI TÜRK’Ü KORUSUN” DERLER İDİ, ŞİMDİ “TANRI TÜRK’Ü DE KÜRT’Ü DE KORUSUN” DENİLECEK!
Olacak “korkunçlukları” yaşıyor
gibiyim...

TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ
Onlar on beş kişi mi ne Aybarlar, Behice Boranlar, Sadun Arenler, Rıza Kuaslar, Çetin Altanlar neyim TBMM’deler, haaa rahmetle anayım, Ecevit’in altı ay dayanamayıp attığı acar milletvekili can dostum Celal Kargılı da aralarına katılıvermişti...
BİR MASAL GİBİ...

Bizim Tarsuslu Celal Kargılı TBMM’de yazılı soru önergesi kralı olduğundan namı “Önerge Celal”e çıkmıştı ve yazılı-sözlü soru önergeleriyle  Başbakan Demirel’i dellendirirdi. İkinci kez Ankara’dan bağımsız aday oldu, çok az oyla yitirdi. Kasım Gülek ile Olay Gazetesi’ni çıkarmaya başladı ve gazeteci olarak ilk kez Demirel’in
basın toplantısına gitti. Benim gömleğimi giyip Demirel’e soru soruyordu, çok ama çok heyecanlıydı ve bir mumun söndüğü gibi sönüverdi. Tüm aile erkekleri
gibi o da genç yaşta kalbine yenilmişti. Hastanedeydim; Demirel, bakanı Ekrem Ceyhun ve Ulus Gazetesi’nden dürüstlük, dostluk, çalışkanlık simgesi muhabirim zamanın
TRT Genel Müdürü Doğan Kasaroğlu’nu göndermiş cenaze için ne gerektiğini sordurmuştu, Tarsus’ta toprağa verilecekti ve tüm istemler yerine getirildi. TBMM’deki törende etraf çelenk doluydu. SadeceCHP’den ve Bülent Ecevit’ten çelenk yoktu!

ÇETİN ALTAN’A KÜRSÜDEYKEN!
Türkiye İşçi Partisi yepyeni bir anlayış, konulara yepyeni bir yaklaşım getirmişti ki bunlardan habersiz ya da yanaşmak istemeyenler hop oturup hop kalkıyorlardı. Bir örnek vereyim; o yılların yıldızı gazeteci/ yazar ve konuşma ustası Çetin Altan kürsüde... Bağrışmalar, masalara vuruşlu tepkiler derken, baktık ki AP’li kimi milletvekilleri
kürsüde Çetin’e neresine gelirse vurmada!
TİP’li TBMM bambaşka bir TBMM’ydi. BİR BAKTIK Kİ AP’Lİ “HAMİDO” SENATÖR SITKI ULAY PAŞA’YI KÖŞEYE SIKIŞTIRMIŞ, KULAĞINI ISIRIYOR, ETRAF KAN REVAN!
Ne mi yapıyorduk; ne yapacaktık yahu sadece seyrediyorduk, polisler dahil! Bu, yasa gereğidir! Asla karışılmaz! Yineliyorum, bu TBMM hiçbir TBMM’ye benzemeyecek. Türkiye Cumhuriyeti polisine sille tokat girişen hatunlar şimdi burada ve niceleri... Kürt kardeşler daha güçlü buradalar, şu satırların yazıldığı tarihte TBMM’de yeminler edilmemişti, bakalım Kürtçe yemin edecekler yine çıkacak mı, sanmıyorum ve diliyorum... Leyla Zana adlı hatun o yıllar doğru dürüst yemin edeydi “bu günlere” asla gelinmezdi ve sorunların çoğu çözülmüştü, üzülmek neye yarar? Hazırlanın bu TBMM’de “çok şeyler” olacak, “Keşke ama keşke şu CUMHURİYET GÜÇ- BİRLİĞİ yüceliğine oyları vereydik” deyip dizleri döveceksiniz, yazın bir yere! TBMM’de Cumhuriyet Güçbirliği var mı? Oldurulmadı, ah yok ah yok! Antalya, Beydağları Geyikbayırı Köyü.

Kaynak : Aydınlık Gazetesi