Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

Emevi camiinde kılacağın namaz şer’an caiz mi?

14.09.2012

Şaştım kaldım, muhterem Başvekil konuştu:

“...Kısa zamanda Şam’a gideceğiz ve Emevi Camiinde namazımızı kılacağız.”

Bu tarihi konuşmayı 5 Eylül Salı 2012 tarihinde yaptı. Bu yazıya 11 Eylül sabahı başladım. (her zaman ki gibi...) Perşembe öğlene doğru, eşim gökten gidene atıverir, yani internete... Geçen Perşembe başımıza geleni anlatsam sayfalar tutar heyecan, merak, sinirlenme, geç kalma kuşkusu nasıl anlatsam, güya en iyisine abone olmuştuk ey göktanrım!.. Ama çare tükenmez imiş! Eşim atlayınca arabaya kırk beş kilometre ötede bir “İnternet Cafe”ye! Aydınlık Dergisi’nde ve şu gazetede kahrımı çeken Özlem Konur Usta’nın bilgisayarına bir dakikada ve 1 Türk Lirası karşılığı atıvermişyazımı!

90 kilometrenin mazot parası bizden, abonesi olduğumuz ünlü firmadan değil. Bu yaşta o heyecan o merak o sabırsızlık da bizden, ünlü internet firmasından değil!

Yazının başlığında ‘Sayın Başbakan’yazacaktım ‘Muhterem Başvekil’ yazmışım, kafamı kaldırınca gördüm!

Evet, ‘kısmet edilirse’ Başbakan Erdoğan, eşi Eminanımı, kızını, Suriye’nin şeyi için çoook emek veren Hariciye Nazırı, yani Dışişleri Bakanı Davutun oğlunu, kimi bakanları, namaz meraklısı meb’us beyleri atınca hususi tayyaresine ver elini Şam, kazasız belasız.

NEDEN EMEVİ CAMİİ?

Recep Tayyip bey boşuna demedi Emevi Camii diye, elbet bir bildiği vardır dedim kendi kendime...

Emevi Camii on beş kubbeli, sekiz minareli falan mı, hayır... İslâm tarihinde ‘Dört Halife Devri’nden sonra İslâm Devleti’nin başına gelen hanedana verilen ad ya Ümeyye... Emevi iktidarı Doğu ve Batı Emevi diye ikiye ayrılırmış, Doğu Emevi’lerine Suriye ya da Şam Emevileri denirmiş.

İşte sayın Başbakan namazını eda etmek için Doğu Emevilerin olduğu Şam’a uçacak, kısmet edilirse.

CAMİ ÇIKIŞI DEMEÇ N’OLACAK?

Başbakan her cami çıkışı gazeteci milletine alışıktır, orada gerektiğinde ülkenin gündemini değiştirecek demeçler patlatır, neyse uçakta artık “yandaş basın” adlı matbuat milleti var, rahatladım...

İki de bir de “kısmet olursa” kısmet edilirse” deyip durmuşum, gizlibir bilgim mi var, haşa! Bu canın bildiğini dünya alem biliyor! BOP Eş Başkanıolarak sayın Başbakan Suriye ile ipi koparmış, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na gereken buyruğu vermişti, uzatmıyorum, geçen zaman içinde Davutoğlu ve patronu büyük bir hezimete uğratılmış/uğramıştı, tüm çıkışlarda yapayalnız kalmışlardı, Suriye başta, uzakta yakında ne kadar dost ülke varsa artık tam yok gibi!.. İşte “...bu ahval ve şerait içinde“ Şam kentinde bir Emevi Camiinde namazlar nasıl eda edilir ki? Şu Amerika var ya şu Amerika, şu Amerika var ya şu Amerika!

CAMİ KAPILARI NE İŞE YARAR?

Valla seksen altı yıl önce doğduğum Aksaray Vilayeti’nde babam, taa Karamanoğullarından kalma (1409) bir hazine

Ulu Camii’ne götürürdü bayramlarda, yine tarihi Şadırvan’da yunardık biz çocuklar amcalara baka baka, altı yedi yaşlık papuçlarımız elde, namaza duracağımız safa gelince namaza durma vaziyetine girerdik. Babam kilolu olduğu için otururdu.

En merak ettiğim şey hep eğilince eğilmeyen var mıydı? Bunu keşfetmek için kalkınca şapladığı yediydim babamdan...

Önümde bir yaşlı, hoca amcayı dinlerken önündeki papucunu aldı başladı altını üstünü incelemeye, dayanamayıp kıkırdayınca ikinci şaplağı da yediydim...

CAMİDEN ÇIKINCA...

Çoğunluk bayramlaşılırdı... Kapı yanlarına dizilmiş ve şapkalarını ters çevirmiş dilenci amcalar, dilenci teyzeler anlaşılmaz dualarla dururlardı... O zamanın ne Başvekilinin ,ne Reisicumhurunun Cuma namazı camiden çıkışında kapıda bekleyen muhabirlere beyanat verdiğini babamız hiçbir gazete okumamıştı bizlere...

4+4+4 UYGULAMASININ TARİHİ ÇOK ÖNCELERE DAYANIR...

Yeni bir nesil yetiştirmek amaçlı/ beş yaşındaki bebeleri Kuran-ı Kerim/Peygamber efendimizin hayatı konularıyla boğmanın “menşei” nereden mi?

ARTIK KISACA AÇIKLIYORUM!

“İslâm tarihinde ‘Dört Halife Devri’nden sonra İslâm Devleti’nin başına gelen hanedana verilen ada ‘Beni Ümeyye” de denirmiş” (Nokta)

‘DÖRT HALİFE=4+4+4= BENİ TAYYİP’

Tarihi bilgi özetle bu kadar...

GELECEĞİN KURBANLARI BEŞ YAŞINDAKİ BEBELER N’OLACAKMIŞ BİKEZ DAHA DUYUN EY ANALAR, EY BABALAR!

Yenilemekte yarar var, kafalara çivi gibi çakılsın diye!

AKP Muğla Milletvekili Ali Boğa açıklamıştı, neyi mi? Şunu:

“...BÜTÜN OKULLARI İMAM HATİP YAPMA ŞANSINI ELDE ETMİŞ BULUNUYORUZ!”

Ey analar! Ey babalar işte beş yaşındaki evet beş yaşındaki güzelim bebelerinizin şansı!

Beni Tayyip şu sıralar Başbakan değil, tam Kasımpaşalı... Artık sinirlerine asla hakim olamıyor. İki elini açıp göğsüne tuttuktan sonra başlıyor hırsla konuşmaya... En kibarı:

“Utanmazlar!..”

“Vatan hainleri!..”

“Alçaklar!”

Sayın Başbakandan çok rica ediyorum, şu “utanmazlar”ı bir yana bırakınız ama “Vatan hainlerini...”, “Alçakları”, bir Başbakan olarak hemen açıklayın, salt siz bilmiş olmayın! Üstelik hem bileceksin hem de gereğini yapmayacaksın a sayın Başbakan bu nasıl çelişki? Bunları açıklamamak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne büyük kötülük değil midir?

Şimdi bir yurttaş olarak soruyorum, neden?

Neden? Neden? Neden açıklayamıyorsun?

MERAKLI OKURLARIMA TEŞEKKÜRLE...

Epey telefon aldım, geçen yazılarımda Çermik Cumhuriyet Savcısı, eşsiz bir insan Doğan Öz’e, öldürülen jandarma onbaşısı Muğlalı Yılmaz Tahir Öncel ile ilgili dayak yiyenlere verdiğim kartımın “akibeti” soruldu durdu. Olay yeri civarında bir köye geldiğimizde Tercüman Diyarbakır muhabiri arkadaş, komutana tanıştırdı komutan hemen buraya neyle geldiğimi sorunca “ciple” derdemez yarbay komutan “cipine el koydum” deyivermiş sonra dürbünle uzaklara bakar olmuştu! Yanında çok uzun boylu bir köylü vardı, köyün muhtarı imiş o da dürbünlüydü!.

Doğan Öz candan mektup geldi. Muğlalı onbaşıyı şehit eden, komutan yarbayın yanında dürbünle ileriye bakan o uzun boylu köylü, muhtarmış! Dayak yiyenler dışarı, dayak attıran içeri katil olarak, yıllarca..

***

“Olancası bir tutam can

Kadasına belasına sunduğum

...

Kirvem hallarımı aynı böyle yaz

Rivayet sanılır belki

Ahmed Arif

‘KURŞUN, SEFER’İN KALBİNİ PARÇALAMIŞTI’

DİYARBAKIR, 6- Çermik İlçesine bağlı Sarsap köyünde başlayan ve iki gün devam eden silahlı çatışma dün bastırılmıştır. Köy muhtarı ile bir toprak meselesinden araları açık bulunan Mustafa, tehditler karşısında, bölgenin azılı eşkiyalarından olup jandarma tarafından aranan Sefer Yeldemir’i kiralamıştır. Nihayet önceki gün muhtar Süleyman ile Mustafa taraftarları arasında başlayan tartışma kısa zamanda silahlı çatışma halini almış, buna kadınlarla, çocuklar da katılmışlardır. Çatışma bütün köy ve civar mezralarına yayılmış, kadınlı erkekli, ihtiyarlı, çocuklar yüzlerce köylü av tüfekleriyle çarpışmaya katılmışlardır. Çarpışmanın kurbanı eşkıya Sefer olmuş, aldığı yaranın tesiriyle derhal ölmüş, Hanıl Demir adlı 7 yaşındaki kız ise başından ağır surette yaralanmıştır.”

Sarsap olayı şehit onbaşı Tahir Öncel’den dört gün sonra olmuştu.

SAVCI DOĞAN ÖZ’DEN MEKTUP

“Fikret, Müsademe dolayısıyla köye giremedik ve ancak bugün ölüm muayenesini yapabildik! Kayalar üzerinde bol bol düşündüm, müsademe kelimesini sevmiyor idareciler. En az 500 bağ (her bağ 5 mermidir) mermi yakıldı. Netice eşkıya Sefer Yeldemir’in başına. Kurşun, kalbini parçalamıştı.

Vurulan Sefer, katilden firari idi. Sarsap köyünün ağalarının adamı idi. Her toprak mücadelesinin yarattığı kölelerden biri ve kendini köle yapanlara bilahare silahını satan bir zavallı.

Muhteşem bir fizyonomisi vardı ve otopsi yapılırken yüz, bıyık ve umumi çizgileriyle size çok benzediğini düşündüm. (Affedersin kardeşim) Sarsap köyüne komşu Konaki köyünde bundan iki yıl önce vuku bulan toprak kavgasında iki kardeşini ve babasını öldürmüşlerdi. Evli, bir çocuklu ve dağlarda da güzel metresiyle dolaşıyordu. Bütün akrabalarıyla Siverek’e sürülmüş.

Yolda, karısının ağıtını tercüme ettirdim:

Oğlum da bir gün ormanı yakıp ısınacak

Onun ateşini, düşmanları uzaktan görüp

korkacaklar

Ve bir gün hepsini öldürecek

Ve Sefer’in benden başka karısı yoktu.”

Bİ KEZ DAHA...

Bikez daha o yurtsever Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz, can dostumu saygı/sevgi ve özlemle andım... Ölene dek sürecek...

Alıntı Kitap:

(Kara Sevdam Anadolu/ Türkiye YazılarıYayınları/ Sayfa 140/ İkinci Basım/ Mart 1978)

Antalya/ Toroslar/ Beydağları/ Geyikbayırı Köyü

13 Eylül 2012

Kaynak : Aydınlık Gazetesi