Tüm okullar, öğrenci yurdu yerle bir, hele onlar hele onlar! Gençlerin, ışık saçan kadınlı erkekli öğretmenlerimizin/ katilleri kim/ kimler? Bunlar da mı toprak altında saklanacak? Bunları ortaya çıkarmayanlar geceleri nasıl uyuyacak ve insan yüzüne nasıl bakacak?
AYDINLIK DERGİMİZDE HAFTALARCA YAZDIM DURDUM, PKK’NIN YARATTIĞI HER ALÇAKLIĞIN, HAİNLİĞİN KAN DÖKÜMÜNÜN ALTINDA “APO’YA ÖZGÜRLÜK” YATAR!
Aydınlık Gazetemizde ise yeni eki, “İmralı ile çözüme gidilebilir” istemini yazmaya durdum!.
PKK da aynı şeyi istiyor! Bunca can gitti en son 24 can birden düştü/ düşürüldü toprağa “imralı ile çözüme gidilebilir”e ulaşmak için!
Bunun ardından “Apo’ya ev hapsi” istemi neden gelmesin?Bunlarla bitecek mi sanılır? Ülkeye yepyeni ağır bir sorun, dirlik, düzenlik, ağıztadı bırakmayan istekler... İstekler... İstekler ardı kesilmeyen!.
Böyle olunca da bu ülkede huzur kalır mı?
RESİMSEVER GENEL BAŞKAN SN. KILIÇDAROĞLU, BANA DARILMADINIZ DEĞİL Mİ?
CHP PM toplantısında “Barış için İmralı ile görüşülür...” demişiniz de!..
FIRSAT BU FIRSAT DENDİ!
24 can toprağa düşürüldü 24 yuvayı evlat acısısardı ağıtlarla ki yürek dayanmaz! Ve hep bir ağızdan“Şehitler ölmez vatan bölünmez!” Siz öyle bilin!..
Al bayraklar sardı ülkeyi... Şehitler ölmez vatan bölünmez! 24 vatan evladı kahpece öldürüldü. Öldürmeler bitsin diye “öldür” emrini veren binlerin katili cani ile görüştü AKP! Şimdi CHP'ye mi sıra geldi?
Ve bu ara kaynayan bir haber:
‘BİR AMİRAL DAHA TUTUKLANDI’
Balyoz tertibi kapsamında tutuklanan Tümamiral İsmail Taylan, Hasdal Cezaevi’ne gönderildi! Tümamiral Taylan’ın tutuklanmasıyla birlikte Hasdal’da tutuklu bulunan amiral sayısı 24’e yükseldi!
Türk Deniz Kuvvetleri’nde toplam 56 amiral bulunuyor. Son tutuklamayla birlikte denizci komutanların yarıya yakını hapse atılmış oldu. Ayrıca çok sayıda gemi komutanı albay da Hasdal’da tutuklu.”
Utanç ve acı duyuyorum...
Onurlu/tarihler yazmış, Türk Deniz Kuvvetleri’mizin yurtsever subayları Hasdal mahpushanesinde... Ama şu habere bakın:
‘KONUŞURUZ TEHDİDİ TAHLİYE GETİRDİ’
Kimlere mi?
“Deniz Feneri’ndeki altı tahliyenin perde arkasında AKP’ye yapılan şantaj mı var?”
ŞEHİTLER ÖLMEZ FALAN DERKEN DENİZ FENERİ SÖNDÜRÜLDÜ!
Korkunç bir olay şu Deniz Feneri, hem de uluslararası! AKP’nin de ilgisi olduğu iddia edilen...
Bir aralık içeri alındılar ne ki savcıları neyim beğenmediler, yargıçları beğenmediler, onlara davalar derken işin ucuna gelinmişken, “Allahın hikmetinden sual edilmez”miş, yargının da öyle! Türkiye’nin ayağı falan derken içeri alınanlar dışarı alınmasınlar mı? Yukarıda azıcık yazıverdim... Hoş geldiler safalar getirdiler, örnek bir çıkış bahşettiler!..
BİR AMİRAL DAHA!
Ona ve içerideki 24 amirale henüz sıra gelmediğine binaen Hasdal’da hücrelerinde istirahat buyurmaları uygun görüldü!
Ve hücreler dolusu general! Hücreler dolusu amiral! Hücreler dolusu Türk aydını!.. Hücreler dolusu emekli asker! Hücrelerde gazeteciler... Yazarlar... Bilim adamları... Rektör... Öğretim görevlileri!.. Ve bir siyaset adamı; hücresinden lağım suları geçirilen, musluğundan paslı su akıtılan, adı Doğu soyadı Perinçek... Evet bir siyaset adamı, İşçi Partisi Genel Başkanı!
Hücreler dolusu televizyoncu, yönetici, konuşmacı!.. Bunun sonu nereye varacak?
Söyleyeyim mi? Bir hesap yaptım bu gidişle 2097 Temmuz’unda falan, kış bastırmadan paydos etmek hayırlara vesile olacak da...
YA TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ?
Bilinen acı/korkunç bir gerçek Türk Silahlı Kuvvetleri’mizin de dengesi bozduruldu buna ses eden pek çıkmadı!
27 ARALIK 1939...
Evimizin bahçesinde kuş lastiğimle kuş avlıyordum, durduğum yere bişeyler olduydu ve kendimi yerde bulduydum!
Karşımdaki evimiz sağa sola gittiydi.
Erzincan yerle bir, 40 bine yakın can da toprak olmuştu... Ülkemizin dünya tarihine geçen en büyük acılardan oldu Erzincan depremi. Depremle böyle tanıştım.
VAN TOPRAKLARINDA DA AYNI ACILAR!
Diyaliz yatağında televizyondan izliyorum acı haberi ve yitirdiğimiz canlara rahmet, Vanlı kardeşlere başsağlığı diliyorum.
1939’dan sonra gazetecilik mesleği gereği nice deprem sonuçlarına acılarla, gözyaşlarıyla tanık oldum ve ekranda yıkılan kadın doğum hastanesi, ötede kantin, bir ana burada doğum yapmış... Tüm okullar, öğrenci yurdu yerle bir, hele onlar hele onlar! Gençlerin, ışık saçan kadınlı erkekli öğretmenlerimizin/katilleri kim/kimler? Bunlar da mı toprak altında saklanacak? Bunları ortaya çıkarmayanlar geceleri nasıl uyuyacak ve insan yüzüne nasıl bakacak?
OTUR OTURDUĞUN YERDE BE ADAM!
Adama bakın, vatan edindiği Amerika’dan fetva veriyor Hakkâri olaylarını ordunun üzerine yıkıyor meğer gereken hassasiyet gösterilmemiş de ondanmış!
Epeydir general, amiral hasadı yapılıyor, bari sevabına şu 3. Ordu’nın başına geçiver!
‘NE ZAMAN BİR DOSTA GİTSEM/ EVDE YOKLAR’ (*)
Can dostumuz, işinin, arkadaşlığın, vefanın ustası Behruz Çinici de artık “evde yoklar” oldu! Bunu, gazetelerin fotoğraflı, çerçeveli “vefat” ilanlarından acıyla öğrendik...
Başta Ankara Orta Doğu Üniversitesi olmak üzere bu ülkeye çok güzel şeyler armağan eden büyük mimar Behruz Çinici ve eşi mimar sevgili Altuğ, biz Otyamlara da bir “lutufta” bulundular 35 yıl önce. “Behruz can, emekli olacağım” deyip ev isteğimi anlattım, iç mimar Filiz de ekler yaptı ve bu iki güzel insanın çizdikleri projeyi yeni yaşam yerimiz Gazipaşa’da oranın bir köyünden dört ustayla uyguladık ve 27 Mayıs 1979 akşamı ışıklarımız yandıydı.
‘EĞER BİLSEYDİM’
En yakın komşumuz Tanrıydı ve Selinus Kalesi’nin yamacında biz iki Otyam’dık akrepler, yılanlar hariç, sevgili Çiniciler orada da bizi yalnız bırakmadılar ve geldiler, sevgili Behruz gözleri dolu dolu “Eğer bilseydim” dedi, “Bu çizimi yapmazdım”. Doğru dürüst yol yoktu. Deliçay Köprüsü 4 kilometre uzaktaydı ve kente de 8 kilometre!
Bu”evde yoklar”lar var ya bu “evde yoklar” bunun acısı yetmezken, Van depremi acılara acı kattı.
Başsağlığı dilemek mi? Kime nasıl dileyeceksin? Gideni/gidenleri geri getirmez ki!
TORUNUN SORUSU
Çok sevdiği küçük torununa bu yokluk nasıl anlatılacaktı? Anne Ayşegül yavaş yavaş anlattı. Torun sordu:
“Anne, cennette telefon var mı?”
Antalya, Toroslar Beydağları,
23/26 Ekim 2011
Kaynak : Aydınlık Gazetesi