GAZİ MUSTAFA KEMAL VE İNANMIŞLARININ KURDUKLARI TÜRKİYE CUMHURİYETİ / TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN TARİHİ KÜRSÜSÜNE YOKLAMA EDERCESİNE GERİYE DÖNÜŞ SİMGESİ TÜRBANLI, KONU MANKENİ KIZ ÖĞRENCİYİ ÇIKARTMA UYGUNLUĞUNU GÖSTERMENİZİN ADI NEDİR BAY CEMİL ÇİÇEK?
UYKULU UYANIK BİR AN!
TBMM kürsüsünde tesettürlü bir kız siyahlar içinde, her halinden belli konu mankeni!
Heyecanı da her halinden belli oluyor. O başındaki türbanın karası, geriye dönüş simgesi...
Bu kılık kıyafet, TBMM’de yerleşebilme provası, resmen alenen!..
“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın bölünmez, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma, toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan hakları ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsü ve Anayasa’ya sadakatten ayrılmayacağıma...”
AKP bir daha seçim kazanmış, muhakkak türbanlı kızlar ayrı, oğlanlar Ömer Efendi riyasetinde ayrı “mektep”ler de tedrisata başlatılmış. Birinci ders Kur’an okumak, ikinci ders Peygamber Efendimizin hayatı ve eserleri, üçüncü ders Devlet Reisi Abdullah Efendi ve dahi Başvekil-i Muazzam Recep Tayyip Efendi Hazretlerinin Nutukları. Mektep Camiinde öğle namazı. Karavana kuru fasulye, pilav, hoşaf... Yemekten sonra hep bir ağızdan ilahiler okuma falan...
“...Büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim...”
ALKIŞ KIYAMET YIKILIYOR O SAYGIN YAPI, GÖZLERİMİ DAHA AÇIVERDİM!
Alkışlar alkışlar... Bu alkışlar ne mi?
“...DEMOKRATİK VE LAİK CUMHURİYETE VE ATATÜRK İLKE VE İNKILAPLARINA BAĞLI KALMAYACAĞIMA!” olmasın?
Aklıma ULUS Gazetesi’nde beş yıl birlikte çalıştığım Bülent Ecevit düşüverdi...
Neden mi? Neden olacak, o saygın yapıya koca kafasına koca bir türban sarmış gözlüklü bir konu mankeni milletvekili olmuş yemin edecek ki.
ECEVİT DELİRMİŞ GİBİYDİ...
“Neden mi? Neden olacak”... Demokratik ve laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı KALMAYACAĞIMA” ihanetini görmüş ve CHP’lilerin yalansız dolansız tavırları bu ihanete izin vermemişti, hey gidi günler hey!..
N’APİM ANLAMADIM!
Ünlü Bülent Arınç’ın TBMM Başkanlığı döneminde başlatılan ve imam hatipli öğrencilerin başkan seçilmesi nedeniyle tartışma konusu olan Türkiye Öğrenci Meclisi’nin, TBMM’deki birleşiminde evet “türbanlı vekil” provası yapılıverdi! Van’dan gelen türbanlı konu mankeni, alkışlar arasında(!) milletvekili yemini etmiş/ ettirilmişti!
Konu mankeni türbanlı Vanlı bu yemini bilerek mi/ içeriğini sahiden anlayarak mı etmişti?
SADECE BİR SORU
“Atatürk ilke ve inkılaplarında” geriyi simgeleyen türban var mı?
Yanıtın hayırsa kafandaki kara şey de ne be kız?
Sormazlar mı “...Büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim” Van Gölü’ne mi düştü?
Bu yıl sonuncusu yapılan 9. Dönem Türkiye Öğrenci Meclisi özel birleşimini TBMM Başkanı Cemil Çiçek açtı tüm bu soytarılık huzurunda yapıldı ve tarihe geçti!
AYDINLIK GAZETESİ’NİN BAŞBAKAN VE GENELKURMAY’A AYNI KONUDA, BU CANIN GENELKURMAY’A SORULARI NEDEN YANITSIZ?
Bir Genelkurmay Başkanı Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait arazileri, tarihi yapıları Başbakanla anlaşıp kaşla göz arasında demeyelim, Maliye’ye de olsa nasıl devreder ey millet?
Bunu yazdım beklemek yiğit başına derken!
Nasıl zaman bulsunlar? Milli Güvenlik Kurulu toplantısı erken bitmiş onca konu içinde... Artık yanıt gelir derken al sana beklenmedik bir haber, ikisi ani olarak kavilleşmişler tastamam üç saat on dakika konuşmuşlar!. Ne konuştular kimseyi ilgilendirmez demokratik sosyal hukuk devleti sınırları içinde vesselam! Diyesim, o ki hayra gele!
AMAN GÖKTANRIM POLİTİKA BU MU? BARZANİ’NİN AYAKLARINA KIRMIZI HALI DÖŞENDİ!
“Barzani soytarısı” der dururdum, şimdi asla diyemeyeceğim çünkü o sövdüğü, hakaretler yağdırdığı, tehditlerin daniskasını savurduğu, bir yönüyle PKK’lı Barzani, büyük devlet başkanı “ikramı”yla kürsüye çıkıyor beşuş çehreyle, sanki işte ben adama kırmızı halı serdiririm edasında!
Artık o, Irak Bölgesel Kürt Yönetim Başkanı, denenler unutulmuş iş kırmızı halı düzeyine ulaşmış! Nasıl Mustafa Mesut Barzani’ye peşmerge, aşiret reisi soytarısı derim? Asla ve kat’a! Karşılıklı çıkarlar adama kırmızı halı döşettirir, adam yerine koydurur!. Ah şu Irak’taki yurtsever adam, neler yazdırdın başımıza? O Barzani’nin ettiklerini, o hakaretlerini/ tehditlerini ulusunun saygınlığını yere düşürmeyen birisi olarak unutamam...
BİR PARMAKTIR GİDİYOR!
ABD Başkanı Karaoğlan Obama bir yana dünya bir yana dostumuz ya, bizim yüzü her daim öpücüklü sevimli Dışişleri Bakanımızın dünyada tutmadığı el kaldı mı? Yakında dünya barışı görevlisi olarak Kuzey Kutbu’na da gitmesini merakla gözlüyorum...
Beyaz Saray’dalar hepsi “tekmili birden”... Başbakanımızla Obama yan yana!Taaaa Antalyalardan yüreğime inecek neden mi? Neden olacak ya Hu, Obama Türkçe bilmez, Başbakanımın İngilizcesi “van münit”...
Çaresiz Obama, Başbakanımın arkasından kibarca kolunu uzattı birisine parmakla gel gel çekti, kendi kendime bu parmak kime derken kim gelsin koşarak? Bir kez daha yazayım Dışişleri Bakanımız o sevimli yüzlü Davutoğlu!
BAŞBAKANIN PARMAĞI!
Başbakanıma haddim olmayarak doktora görün diyorum heyhat! Belki de gidiyor ama çaresiz, öfke küpü... Kızmadığı/ öfkelenmediği canlı yok gibi ve her konuda ama her konuda bilgi küpü olduğunu ispatlamak için ellerini göğsüne tutarak ya da bağıra bağıra ortaya koyuyor!..
DA DEVLET TİYATROLARI...
Başbakan tepesi atmış haykırıyor:
“...Artık kimse mürebbiye gibi parmağını sallayıp bizi tedip etmeye kalkmasın.”
“...Siz kimsiniz? Siz her konuda söz söyleme, her konuda otorite olduğunuzu iddia etme ehliyetini nereden alıyorsunuz? Bu ülkede tiyatro sizin tekelinizde mi? Bu ülkede sanat sizin tekelinizde mi?”
“...Siz kimsiniz? Siz her konuda söz söyleme, her konuda otorite olduğunuzu iddia etme ehliyetini nereden alıyorsunuz”, buyuruyorsunuz?
Valla muhterem Başbakanım, onların zamanında İmam Hatipler yoktu o gerzekler de ülkede ve yedi iklim dört köşede her konudaki üniversitelerine gider oldular, kimisi Arapça dahil altı yedi dililen döner oldular, oluyorlar n’apim?
İLLA ŞU PARMAK İŞİ!
Başbakanım, kendilerine parmak sallamasına fena halde karşı haklı da yalnız bunları söylerken sağ kolundaki sağ elinin işaret parmağı dikine sallanır durur ne hikmetse parmağa parmakla yanıt... O parmağın yumulduğunu anımsamıyorum belki de romatizmal ve sinirsel bir vak’a, hayra gele...
GELİŞMİŞ ÜLKELERDE TİYATRO VAZİYETİ ÜZERİNE
Başbakanım, gelişmiş ülkelerin hemen hemen tamamında devlet eliyle tiyatroculuk olmaz, dedi ve bombayı patlattı, özelleştirecek şey kalmadı ki bunu da yapacağını ilan etti, buyurun istediğiniz gibi tiyatrolarınızı oynayın dedi!
BAKINIZ BAŞBAKANIM BU CANDAN DUYDUĞUNUZU EĞER BİRİSİNE DERSENİZ SİZE BİR DAHA BAŞBAKANIM DERSEM NAMERDİM!
Gelişmiş ülkelerin hemen hemen tamamında devlet eliyle tiyatroculuk olmaz dediniz doğrudur. Size, gelişmemiş ülkelerden Fransa’nın “Comedie Françoise” yine gelişmemiş ülkelerden İngiliz’lerin “National Theatre” devlet tiyatroları var nerdeyse asırlık... Özelleştirme koşullarını insanlık adına onlara da bildirirseniz hora geçebilir “diye düşünüyorum”...
BU SATIRLAR MUTLULUK/ KIVANÇ YAZISIDIR...
Bin dokuz yüz seksenlerden bu yana Aydınlık Dergisi yazanıyım. O dergi artık Aydınlık Gazetesi’dir bir yılı geçiyor yazmaya devam ne ki artık yazı günüm Pazar değil Cumartesi...
Aydınlık kadrosunda bir haftalıkçı daha var adı,Tarık Dursun K.
Bir günlükçü daha katıldı adı, Özdemir İnce...
Hey, hey ki hey!.. Bu üç kişi var ya bu üç kişi neredeyse yarım asırdır aynı dergilerde yazanlardır Ankara Rüzgarlı sokakta yetişenlerden... “Salim amca”nın (Şengil) Dost Dergisi sanki tekkemiz... O Salim amca ki bizi doksanlarda terk etti... Ve Nezihe Meriç Şengil sanki kaderine küstü Salim’siz... Yataklara düşmüş. Yemiyor içmiyormuş, elli yıllık dostum Nezihe’ye telefonda epey çıkıştım:
“Ölüme mi yattın be Nezihe?”
“Evet ölüme yattım be Fikret!”
Filiz aldı telefonu uzun uzun konuştular ona da “evet ölüme yattım Filiz” demiş... Ve sözünde durdu... Hey gidi günler hey!
İlk kitabım Ha Bu Diyar, Salim Amca’nın Dost Yayınları’ndan çıktı (1957) Sonra Gide Gide, gezi yazılarımın ikincisi. Dost yayınları romanlarının 4. kitabı Hasangiller, yazarı Tarık Dursun K.
Ey kadim dost Tarık Dursun... Ey kadim dost Özdemir İnce... Bu ne keremdir bilmez misiniz? Salim Amca’yı, Nezihe’yi anmak varmış bu yazımda... İyi ettim değil mi Özdemir?
HAFTAYA: Ey Can Perinçek kirven Otyam Dede söylemedi mi “Sıra sana getirilecek” diye...
Antalya, 3 Mayıs 2012
Kaynak : Aydınlık Gazetesi