Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

Atatürk’e İngiliz ajanı bühtanında bulunan, haindir, şerefsizdir, namus yoksunudur tamam mı?

02.03.2012

Adama bakın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve yandaşlarının Türk Ulusu’na bahşettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin nimetiyle buraya giren O’nun kürsüsünden O yüceyi İngiliz ajanı ve vatan hainliğiyle suçluyor, cumhuriyete, Türk Ulusu’na saldırıyor, Ata’ya saygılı, yurtsever milletvekilleri tepki gösteriyor, yukarı kürsüdeki Başkanvekili sanki bişey olmamış havasında oturuma ara veriyor! Ve sonra da tüm bunların marifetlisi BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’a uyarma cezası veriyor!

Ey TBMM BAŞKANVEKİLİ!

Önce sözüm size, BDP Diyarbakır milletvekili Tan’ın akıl almaz suçlamalarına katılıyor musun? Katılmıyorsan neden neden tepki, o kürsüye yaraşır tepki göstermedin, bu ağır, akıl, havsala almayan suçlamaların cezası “uyarma” mı olmalıydı evet, uyarma mı olmalıydı? Uzun yıllar Parlamento muhabiri olarak o yüce yerde görev ve Parlamento Muhabirleri Derneği Başkanlığı yapan birisi olarak size soruyorum bay Başkanvekili, siz bu ağır bu korkunç bu evet akıl ve havsala almayan suçlamalara “uyarma” cezasını vermekle bu gibi suçlara açık kapı bırakmanın bilincinde değil miydiniz söyler misiniz?

Ata’ya, Cumhuriyete, ülkeye saygılı yurtsever milletvekilleri tepki göstermişler, kürsüye yürümeler olurken Tan da olanlara gülüyor acıyla, hüzünle baktığım fotoğrafa!

EY CHP, EY MHP GENEL BAŞKANLARI

Sizler evet sizler, bu haince suçlamalara “uyarma” cezasını yeterli bulanlardan değilseniz neden neden hâlâ suskunsunuz?

Yazıklar olsun!

Tan’a da sorum yazımın başlığında... Mahkemeden celbi de merakla bekliyorum gerisi orada!

HEY ADALET ANA ADALET ANA,

NEREDESİN, NEREDESİN KAPALI GÖZLÜM, HEP SENİ ARAR SORAR OLDUK!

İnsanlarımız “Adaletin gözü kördür” der!

Acep öyle mi Yunan mitolojisinde gökyüzünün hakimi olarak kabul edilen Uranüs’ün ve toprağı yani yeri temsil eden ve tüm tanrıların atası Gala’nın kızı adalet ve düzen tanrıçası ey Themis hatunum!

Gökyüzünün hakimisin eyvallah!

Çok ünlü bir ananın kızısın ve dahi adalet ve dahi düzen Tanrıçasısın, eyvallah!.

Bizim Olympos dağında da namın var yani yabancımız sayılmazsın, kurcalarsak belki de hısım!.

Bilgin, el HAK (cc) malûmatın vardır bizim dediğim Adalya... Ataliyye... Şimdiki Antalya’dır ki bu satırların yazanı burada ikamet etmektedir. M.S. bin dokuz yüz yetmiş dokuz yılından beri...

SORMAMI BAĞIŞLA!

Elinde tuttuğun ve adalet tarttığın terazinin sapı, üç çubuklu iki tane dirhem tablası madenden yapılmıştır ki,zamanla pas tutar çürür. Belediyeler Yasası’na göre diyelim yılda bir muayenesini yaptırıyor musun?

Adaleti tartarken ve gözün görmez iken ibreyi tastamam ortaya cük oturtuyor musun ey selvi boylu sevdiceğim?

O SIRADA SEN NEREDEYDİN A ADALET SEVGİLİM?

Ola ki dikili durmaktan sıkıldın, ola ki ayıp değil yazması çişin geldi yerleşkenin orasına gittin, adalet dağıtım yerinde adamın biri, adam gibi adamın birisi tartıcıların huzurunda hakkını ararken ne oldu olduruldu biliyor musun a sevdalı gül yüzlüm?

NEREDEN BİLECEKSİN Kİ?

Kendini savunurken, ettiği sözlerden naşi on altı yıl mahpusluk giydirildi! İnanmadın değil mi?!

YETTİ Mİ?

Hayır yetmedi! Yine hakkını savunurken ettiği sözlerden naşi on altı kere tartılma yerine girmemesine hüküm kıyıldı!

YETTİ Mİ GÜL YÜZLÜM, ADALETİM?

Yetmedi, yettirilmedi! O adam gibi adamı müdafaa edenlerden ikisi durumu tek tek sıralamış...

Dört yıldır burada demiş yani 1560 gündür!. 1560 gün bu, bi düşünelim... Davaya iki değerli tartıcı geldi şimdi o milyonlarca sayfayı nasıl okusunlar demiş!. Sıralamış sıralamış haklılığını, sıralamış da n’olmuş a sevdiceğim adalet hatunum?

Ettiği sözlerden ötürü dava sonuna kadar oraya girmeme hükmü giydirilmiş! Yani adam gibi adam savunmacısız bırakılmış, işte bu yüzden bir şarkı icat edilmiş adı “Adaletin bu mu dünya?”

Duygun ne diyecek; Olympos’un oraya gelince bu cana haber sal, atlayıp geleyim, azıcık uzaklaşınca bak, bak neler oldu, oluyor!

N’olur, n’olur, ne olursa olsun ayrılma, ayrılma oradan adalet sevdiceğim, sevdiceğim!

AMERİKA KÜRECİK’E ÇUVAL GEÇİRDİ, İYİ Mİ?

Oralar artık bizim değil Amerikan toprakları!..

Şu Amerika var ya şu Amerika? Şu İsrail var ya şu İsrail?.. Şu AB de var ya şu AB? Bunların petrol çıkarını sağlamayı bize dehlediler gözler göre göre hem de BOP’cunun rızasıyla!

ÇUKUROVA’DAN

Sevgili Orhan Kemal’in Bereketli Topraklar Üzerinde romanı sanırım atmış yıl önce bizim Dünya gazetesinde çıkıyordu, keyifle resimliyordum, daha sonra ilk basımının kapağını da yaptım...

Pamuk tarlasında avradıyla birlikte pamuk devşirirken kimi zaman pamuğu kara şalvarına da attığını gören avradı nörüyon der kızarak, söylenir söylenir kocayı suçlar, adamın cevabı:

“Alnımıza bu yazıyı yazanlar utansın” der.

Hiç aklımdan çıkmaz.

GAZETECİLİĞİM O TOPRAKLARDA GEÇTİ...

Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan bazı kararları şaşırarak izledim...

Suriye bizim sınır komşumuz altı yüz bilmem kaç kilometre... Mayınlı topraklarda olanları yani kaçakçılığın nedenlerini, mayınlarda ölenleri, sınır koruyucu jandarma kurşunuyla ölenleri hep yazar oldum... Kitaplar yazdım birisinin adı Mayınlar Çiçek Açmaz idi, seksenli yılların adamları derhal toplattıydı! İnadım inat genişletilmiş ikinci baskısını sunduydum halkıma.

Şu Amerika var ya şu Amerika! Şu İsrail var ya şu İsrail! Şu AB de varya şu AB de! Petrol çıkarları için bizi ateşe sokacaklar bu gidişle! Ordumuzun karacı, havacı, denizci, jandarma yurtsever zabitanları mahpus damlarında yine de bu gidişle savaş edeceğiz ha? Hem de kocaman sınırlı komşumuz Suriye ile ha? Akraba sayılan Suriye ile ha?

Milli Güvenlik Kurulu’nun asker kesiminin de rızasıyla ha?

Sonu hayra gele!

İKİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ!

İstanbul Büyükşehir Belediyesi AKP’li Meclisi, Alevi canların Kartal’da yapmak istedikleri Cemevine izin vermedi!

“Büyükşehir ANTALYA” Gazetesi Kültürve Sanat sayfasından:

“BÜYÜKŞEHİR, CEM VE KÜLTÜR EVİ YAPACAK

Büyükşehir Belediyesi, Konyaaltı ilçesinde oturan Alevi vatandaşlar için Cem ve Kültür evi yapacak.

Başkan Prof. Dr. Mustafa Akaydın ‘Bu bölgede oturan vatandaşların istekleri doğrultusunda gerekli çalışmalar yapılarak Cem ve Kültürevi inşaatına başlanacak. Alevi yurttaşlarımz burada ibadetlerini yapma fırsatı bulacak’ dedi.”

BALIKÇI ÖZER GAZİPAŞA’DA

“....Geleceğini muştulayan tarihten bir gün önce, çiçekler arasında duran taksiden, başında derikasket, gemici fanilalı, ak pantolonlu sırtında bir gemici torbası, güneş yanığı, bol favorileri yer yer aklanmış birisi inmişti ve ellerimle döşediğim kayrak taş yoldan iki adım atmıştı ki karşısındaydım:

“Geldim kaptan ağabey...”

“ Özeeeerrrr”

Ve 19 yıldır haberleştiğim, yüzünü görmediğim, ama çok yakından tanıdığım balıkçı Özer karşımdaydı!

Nasıl da acımasız, zalimce şıp diye geçmişti 1965 yılında bana Rumelikavağı’ndan yazdığı ilk mektubundan sonraki yıllar, 19 yıl! Bir deniz emekçi, bir deniz ırgatı, sonra kendi öz vatanında bir lokma ekmeğe hasret kalınca, bıraktırınca bulmuştu kendini Alamanya topraklarında dokuz yıl! O acımasız, o sömürünün en hasını uygulayanların, hor görenlerin, insan onuruyla bağdaşmayan tutum ve davranışların tastamam göbeğinde, emeğini, terini satarak! Şimdi 19 yıl sonra ‘Cansevenim ağabeyim’ dediğinin yanındaydı!

O iri, sert, yeryer parçalanmış, kabuk tutmuş elini uzattı:

“Merhaba Filiz abla”

Ve altı gün altı gece, tüm yaşamlar döküldü ak evin çatısı altına, mavi denize, çiçeklere karıştı gökyüzüne uçtu...”

SES ALIMCIM HEP ÇALIŞTI...

Anlattıklarının her biri roman olurdu, hele hele o acımasız, yüz karası Kore savaşında olanlar tastamam bir roman konusu, yaşamış o savaşı!

Sevgiyle yolcu ettik.

Oradan buradan haber geldi ki Özer, evi olan yıkık dökük teknede çok ağır hasta! Bakırköy Belediye Başkanı rahmetli Yıldırım Aktuna’ya ettiğim telefon sonuç verdi köye gelen bir cankurtaran Özer’i hastaneye taşıdı. Özer yazdığı mektupta “köye ilk defa cankurtaran geldi cansevenim” diyordu.

Oradan buradan haberler geldi ki Özer hastaneden taburcu edilmiş! Köye gelmiş ki o yıkık tekne bomboş!

Götürülürken vasiyet etmiş, ölürsem eşyalarımı satın şuna şuna borcum var ödeyin. Köylüler ölümü beklemeden bu işi yapmışlar! Çok hasta Özer o boş teknede birisinin verdiği yırtık yorgana kıvrılıp yatıyor bir hayırseverin getirdiği sütle besleniyor!.

ÖZER YİNE GAZİPAŞA’DA

Çabalar sürdü çok hasta Özer artık Pavli’nin yattığı deniz gören odadaydı, ilaçlarını veriyor, her gün iğnelerini yapıyordum Filiz de en besleyici yemeklerini.

DEVAMI VE SONU GELECEK HAFTA...

Kaynak : Aydınlık Gazetesi