Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

Arkadaşım ayı geldi söyleştik

17.11.2012

Nereden de bulmuş o “poşet”i?

“Afiyetle yiyin” dedi, “ağaçlardan derledim gerçekten çok güzel...”

“Sağol be, çok ama çok makbule geçti sahte bal yiyip durmuşuz kavanoz kavanoz!”

“Ne demek sahte bal ya dost,

balın sahtesi de ne demek?”

“İyi dinle, şeker diye bişey var, ama o da bildiğimiz şeker değil, sahte şeker tamam mı, sen de dolaşmışındır oraları, her yerde hakiki şeker eden fabrika denilen yerlerimiz vardı, şimdi hiçbiri yok...”

“Sele mi kaptırdınız?”

“Keşke sele olaydı, yenisini yapardık, kızma, alınma çok uzaklarda gerçekten azgın ayılar var sen bilmezsin onları, tıpkı dizlerime yapan hekim gibi, eh millet de şekersiz kalacak değil ya, onlar başladılar bizlere sahte şeker satmaya”

“Neylen yapıyorlarmış?”

“Şeker kamışından!”

“ Ohooo, onu ayı dediğiniz bizler bile yemeyiz!”

“İşte ona da benzer şeylerden yapıyorlar hem de bal kokulu!”

“Ne demek bal kokulu?”

“Şu getirdiğin gerçek balın kokusu var ya, tıpkı bu koku gibi bu da sahte!”

“Eeeeeee?”

“Esi şu, bunları hakiki bal diye insan milletine yediriyorlar!”

Kızdı, sağ ayağını yere vurdu tırnaklarını çıkardı... Ayı arkadaşlarım çok kızdılar mı ya da can derdine düştüler mi bıçak gibi tırnaklarını o zaman çıkarırlar.

“VAY AYILAR VAY, VAY AYILAR VAY DERSİNİZ, BEN DE VAY İNSANLAR VAY, VAY Kİ VAY DESEM KIZMAZSIN DEĞİL Mİ?

İnsanlara balın sahtesini yapan vay insanlar vay!”

KOLTUK DEĞNEĞİME BAKTI...

“Daha bırakmadın mı?”

Ses etmedim.

“Ya hu sana bişey sordum bu ne suskunluk, hani sevinçliydin ya iki iğne sonra bi iğne daha falan şu sopayı atacaktın ya, noldu?”

“Sana sorma diyorum anla bee!”

“Demek meraktan beni öldüreceksin ha”

“Sana nasıl kıyarım, sen de üzülme, sen de kahrolma, sen de utanma diye anlatmıyordum. Dizlerimi iyi edecek hekim vardı ya, yabancı memleketlerde, aha bizim burada yaptığı iğnelerle nice yürüyemeyeni yürüttüğü için öğünen hekim var ya o hekim, şu gün şu saat gelin dedi, hani gökyüzünde yani taaa tepenizden uğultularla gümbür gümbür uçan şeyler var ya işte onunla uçup gittik Torosları aşıp gökten inip vardık memleketin göbeğine, durduk kapısında maviler giymiş suskun birisi karşıladı, yukarı çıkardı meğer hekimin her işinin yardımcısıymış...”

“NOLUR ÇABUK ANLAT”

Sağ ön ayağıyla omuzuma dokundu, “nolur çabuk anlat” dedi “meraktan yüreğime inecek!”

“Peki... Yatırdılar sırt üstü, damarımı zorla bulup kan alıp gittiler, hekim biraz sonra gülerek geldi kanım güzelmiş, sonra sanırım icadından kalma bi makineyle dizlerimin encamını çektiler biraz sonra kara şeyi getirip gösterdi, dedi ki dizlerinin dermanı kalmamış!”

“Eeeee ?”

“Çok pahalı ama çok pahalı bi derman varmış gavurların, işte o dermanla bizim kanı çalkalamışlar o çalkatıyı koca iğneylen aha şuradan içeri akıtacakmış, akıttı...”

“Acıttı mııııı?

“A dostum acıyı çoktaaan bal eyledik, dizlerime derman gelsin de varsın acıtsın.”

“Hanım gitti borcumuzu sordu, demiş dört bin beş yüz lira sizin için... Kendisi fazla bişey beklemiyormuş ama kanın içine kattığı ilaç dışardan geliyormuş ve çok pahalıymış bilmem şu kadar... Hanımın çantasından zorla iki bin lira çıktı, daha otele neyim verecektik, şunu vereyim, gerisini banka hesabınıza yatırayım demiş...”

“O ne demiş?”

“O da olmaz demiş”

“Niye kiiii?”

“Neyse bizim hanım kredi kartımla ödeyeyim demiş...”

“O ne demiş?”

“O da olmaz demiş...

“Niye kiiii?”

“İlla ama illa dört bin beş yüz lirayı bana vermenizi ‘ricadeyim’...

“Hanım gitti bankadan para çekip geldi peşin peşin saydı eline dört bin beş yüz lirayı, bin bir teşekkür edip, ben de şükranlarımı tekrarladım... Bir ay sonra bida gelecekmişiz, bi dört bin beş yüz lira daha, azıcık iyilik görülürse bi iğne daha yani dört bin beş yüz lira daha anacan...”

“Eeeee?

SABAH OLDU

“Şimdi beni iyi dinle, sabah oldu, hani sen iyi bilirsin ormanda görüp kızardın ya gazete denen şeylere, ormana gelip kurarlar sofrayı yerler içerler toplamadan çekip giderler paket artıkları, gazete artıklarını bırakıp. İşte okuduğumuz gazetelerden birinin ora eki var, kocaman, resimli bir haber benim diz kapağımdaki derdimin aynısı, resim de var. Hemen okuduk... Bu iş bilmem ne hastanesinde yapılıyormuş 125 liralık mı iğnesini alıp gelene!”

“NEEEE, VAY AYI VAY, VAY AYI OĞLU VAR DERSİNİZ BİZE, VAY İNSAN VAY, VAY İNSAN OĞLU VAY Bİ DE YEMİNLER ETTİNİZ VAY İNSAN VAY!

DERYALARDA GEZDİĞİN YELKENLİN BATMAYA!”

Homurdanıp durdu, “Bu utancı, bu sahtekarlığı gidip yüzüne vurmadın mı?”

“Vurmadım...”

“Nedenmiş o?”

“Utandım da ondan... Üstelik suçlayacak en ufak bir şey yok, para işinde durmadan neden neden diye soruyordun ya, anladın mı şimdi dört bin beş yüz liranın ispatı yok!”

“HAYDİ, BEN DE BİZE REVA GÖRDÜĞÜNÜZ GİBİ SESLENEYİM VAY AYI VAY, VAY AYI OĞLU AYI VAY! VAY ALLAHTAN VAY YASADAN KORKMAZ, VAY PEYGAMBERDEN UTANMAZ HERİF VAY”

Yerdeki gazete yığınına baktı “bunlar ne böyle” dedi. “Ne olacak, haftalık yazım için konu seçiyorum” deyince sevindi “seçtiklerini bana da oku...”

AKP döneminde cinsel suçlar yüzde 400 arttı” deyince ondan bi laf:

“Vay insanlar vay! Vay insanlar vay!”

Ses etmedim..

“74 YIL SONRA BAŞBAKANSIZ İLK ANMA”

“TAYYİP 10 KASIM’DA YOK”

Telaşlandı “niye ki” dedi “Şey, o gün ülkede başka bir hava esecekmiş raporlar öyleymiş Brunei Sultanı Hassanal Bolklah sultanın çağrısı da 10 Kasım’a denk gelmiş iyi mi, bunun üzerine sıcak ülke Endonezya’ya uçuvermiş hanımını alıp, kocaman gökten gideniyle, ondan, anladın mı?”

Sırıttı!

“33 askerin katili Şemdin Sakık ‘gizli tanık’ çıktı

KOMUTANLARI PKK, YARGILIYOR”

“YÖK taslağı çalışmaları tamamlandı

ATATÜRK SİLİNİYOR”

Bunu duyunca homurdandı:

“Vay insanlar vay! Vay insanlar vay!”

“Amannn” diye haykırdım şu haberin içinde siz varsınız siz yani ayı milleti!..

Pek sevindi kısa keserek okudum...

“Başbakanımız Tayyip, muhalefetin başı Kılıçdaroğlu’na kızmış, bi yerde demiş ki “Hani var ya tam bahtsız Bedevi misali...”

Sözümü kesti “Ne demek bahtsız Bedevi” deyiverdi! “Bu işe beni karıştırma” diye isyan ettim! “Büyüklerimiz devletin işlerini tartışıyor, elbette ayıp konuşma da olacak ulan ayı arkadaş yani daha açıkçası “Bahtsız Bedevi” en sıcak memleketin adamı çöle çıkarmış kutupların yani soğukların ayısını aramaya hem de, dişisini!..

“Ya hu delletme karşındaki ayı dostunu, adım üzerimde ayıyım, ayı da napacakmış dişi ayıyı?”

Dayanamadım “Evet” dedim, “gerçekten ayısın, ayı oğlu ayı hemi de! Ulan ayı, dişi n’apılır şey yapılır şey, bahtsız bedevi allahın çölünde kutup ayısı ararmış hem de dişisi ş’apmak için şimdi anladın mı?”

Sevindi, bi sevindi anlatamam,” Hüküm işlerinizde demek ki biz ayılar da varız.”

Ses etmedim!

“Peki” dedi, “ötekisi boş mu durmuş?”

“Kızdırma kafamı, boş durur mu memleket işi bu!..”

“Haydi okuyuver hatırım için.”

“...Libya çöllerinde gezen benim öyle mi? Suriye çöllerinde de gezen benim, Arabistan çöllerinde gezen benim, Bahtsız bedevi de benim.

Şimdi soruyorum, Suriye çöllerinde gezen sen değil misin? Libya çöllerinde gezen sen değil misin? Arabistan çöllerinde gezen sen değil misin? Dön aynaya bak, bahtsız bedeviyi göreceksin orada. Ama o çöllerde gezerken aman ha kutup ayılarına dikkat et!”

VAY DEDİK İKİMİZ DE, GELEN YUNUS EMRE DOKUMACI, ARKADAŞIMIZDI...

Yine oturduk karşısına, boyalar, fırçalar derken başladığı resmi bitirip sağ alt köşeye imzasını atıverdi...

YAŞŞASIN BE DİYE NARAMI PATLATTIM, FRANSIZLAR ORHAN PAMUK’A EN BÜYÜK NİŞANLARINI VERMİŞ!..

“Çok sevindin be” dedi, “ulan ayı arkadaş neden sevinmeyeyim daha önce şu kadar Ermeni kestik, şu kadar Kürt öldürdük deyince en büyük kanlı manlı da olsa barış ödülünü verdilerdi...”

“Ya şimdi?”

“1914 Birinci Dünya Savaşı’nda Fransız saflarında çarpıştı, keza 2.Dünya Savaşı’nda da Fransız kurtarışçılara karıştı, sonraları ‘General Dögol’ün sanki gölgesiydi ve o devlete yardım etti, sen olsan vermez misin?”

Homurdandı, vermezmiş!

“NE OKUDUN, BU NE SEVİNÇ”

“Neden sevinmeyeyim ayı arkadaş, neden sevinmeyeyim, allahıma binlerce şükür, bi orası kalmıştı nihayet o da oldu...”

“N’olmuş?”

“Bak okuyorum, askeri okullara Kuran dersi Genelkurmay, askeri liselerde seçmeli Kuran-ı Kerim ve Peygamber’in hayatı derslerinin okutulacağını açıklamış”

“Oradakiler gavur dediklerinizden miydi?”, “Yoo, hepsi müslüman evladı!”

“ŞU NE, ŞU NE, ŞUNU NEDEN ATLADIN?”

Gösterdiği... Başbakanın fotoğrafı, altında “BÜYÜK KÜSTAHLIK” yazıyor. ATATÜRK İLE ÖCALAN’I BİR TUTTU...

“Ne mırıldanıp duruyorsun kendi kendine, duymuyorum be...”

“Yani beni mahkemelere mi düşürmek istiyorsun?”

Sağ ön ayağını sağ omuzuma yavaşça koydu, bak o inanç büyüğünün sözüne, iri olun diri olun birlik olun... Hep derdin şair arkadaşının sözünü, umutsuzluk yasak...

“Demek Atatürk siliniyormuş haa. Demek Atatürk ile Öcalan’ı bir tutmuş haa vay insanlar vay insanlar vay” diye diye uzaklaştı...

İstanbul, 15 Kasım 2012

Kaynak : Aydınlık Gazetesi