Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

ALEVİ İNANCI VE KÜLTÜRÜ ÜZERİNDE SAYGIN BİR YERİ OLAN...

26.07.2013

ALEVİ İNANCI VE KÜLTÜRÜ ÜZERİNDE SAYGIN BİR YERİ OLAN BİRGÜN GAZETESİ’NDE YERİMDEN HOPLATAN BİR BAŞLIK:
“Y E T İ Ş  Y A  A L İ”

Tanışıklığım var, bi tarihte Geyikbayırı Köyü’ne gelen “Cankurtaran”dayım, yol bi türlü bitmez!

Birden, ne anlatmakla, ne yazabilmekle olacak şey, her taraf çiçeklerle dolu, olmadığı yer yok, gökyüzünde elvan elvan kuşlar, hangisine bakacaksın!

Ağzım açık bakınırken tanıdık, çok sevdiğim iki insan Hazreti Ali ve Hünkar Hacı Bektaş Veli!

DİLİM TUTULMUŞ KONUŞAMIYORUM!

Ama anladım, burası cennetin ta kendisi!

Hayırladılar...

“Buyurmuşunuz geldim Ya Ali, Hünkarım Hacı Bektaş Veli...”

Bakıştılardı, sonra bir buyruk:

“Senin orada daha yapacağın işler var”

Elleriyle git işareti verdiler.

Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nin bir odası, tanışıklığım var. Oda, Prof, doktor, hemşire dolu...

Buraya kadar iyi... Şu üç dört Filiz’den hangisi benim eşim? Yanımdan geçerken yakalayayım diyorum elim havada kalıyor, iyi mi?

KARŞI DUVARDAKİ TELEVİZYON!

Yerimden fırladım, iki karı koca, iki karı koca da ekranda üç beşler! Gözlerimi kapattım, kimi kez yaptığım gibi gök tanrımla konuşmaya başladım.

O kızmaz dobra dobra konuşana.

“Ey göktanrım, hangi suçuma bu ceza? Bu kulun bu karı kocaların tek görünenlerine tahammül edemezken neden neden üç beş yaptın bunları? Ya gök tanrım, hangi suçuma bu ceza?”

Hiç yanıt alamadım, ama sabahleyin odam doktor doluydu, tv de sunucu tekti! En hası kırk yıllık eyalim de tekti, yanıma oturmuş başımı okşuyordu...

DOKTOR CANLAR, DOKTOR CANLAR ÜZGÜNDÜLER!

Sabahleyin asistanlarıyla geldiler, sorular sorular, şu kaç? Beş... Parmağım ne yöne dönük, şuraya... Doktor canlar şaşkınlık ve sevinç içindeler! Nasıl olur nasıl olurmuş bu?

“Sordunuz da söylüyorum, birisiyle konuştun, elbette yapılan tedavinizin etkisi büyük, sağ olun...

Meğer bu çok görme bir yıl falan sürermiş, iyi mi?

YA ALİ, HÜNKARIM HACI BEKTAŞ VELİ...

“Sual buyurun efendim...”

Hazreti Ali sakalını sıvazladı, “Senin kulağın deliktir, şu günlerde birden bire en iyi Alevi zuhur etmiş, tanırsın sanırım anlat bakalım”.

Bu inanç ulularına bildiğim kadar anlattım, hulasaten, bunlar iki kişi, imam medresesinden hayata atıldılar efendim, birisi padişah öbürü vezir-i azam oldular!

VEZİR-AZAM EFENDİMİZ ALEM-İ CİHANDA BİLGİ KÜPÜDÜR...

Belde hizmetleri, siyaset, astroloji, biyoloji, patoloji, biokimya, fizik, riyaziye, her şeyi bilir, bilmediği şey yoktur velhasıl, eline ses bağırtanı da aldı mı gezinerek saatlerce konuşur konuşur.

“Cemevi cümbüş evidir” diyen bu can değil mi erenler?

“Ta kendisi Ya Ali can”

“Pekiii, Fatih Sultan Mehmed’in İslambol’unda Karaca Ahmet Sultan Dergahı’nı evler barklar yıkan şeylerle yıktıran bu adam değil mi?”

“Ta kendisi Ya Ali”

“Daha fazla anlatma... Peki Alevi canlar ne diyor?

“Efendim Turgut Öker candaşınız şu dört dörtlük Aleviyim sözüne çok kızmış” Başbakan kendi işi ile uğraşsın, zorunlu din dersini kaldırmıyor, cemevlerini ibadet yeri olarak kabul etmiyor. Alevi köylerine zorla cami yaptırıyor.”

“Bu kadarı yeter”

“DÖRT DÖRTLÜK ALEVİ OLMA VİCDAN SAHİBİ OL YETER” deyip kestirip attılar Ya Ali”

“Yine Ali’li rüya görüyorsun, uyan uyan”diyen eşimin buyruğuna uyandım ve sola dönüp uyumaya çalıştım.”

Haftaya:

İş Bankası Kültür Yayınları editörlerinden Ruken can, sabah saatlerinde telefon etti, hıçkırarak ağlıyordu “Leyla”yı dedi, Leyla Erbil’i yitirdik! Onunla son kitabı “Bir Tuhaf Erkek” üzerinde çalışırken dostluğumuzu öğrenince bir gün telefon ettiler konuştuk, gülüştük ve ona:

“HALÂ YAĞMUR YAĞIYOR LEYLA”

Dedim, yıllarca dediğim gibi!

Neden. EDEBİYAT DÜNYAMIZ ÇOK AMA ÇOK DEĞERLİ BİR YAZARI LEYLA ERBİL’İ YİTİRDİ, BU CAN DA YARIM ASIRDAN FAZLA BİR DOSTU...

Kaynak : Aydınlık Gazetesi