İnsan olanın kanını donduran bir ifade:
“EYMÜR, PERİNÇEK’İ VURDURACAKTI
Ergenekon davasında tanık olarak ifade veren Alaattin Çakıcı, ‘Mehmet Eymür, Doğu Perinçek’i öldürtüp, suçu da benim üzerime yıkacaktı’ dedi.”
Hey Çakıcı, bu gibi tertipler çok gerilerde kaldı, şimdi kitabına uydurup vurmalar var, yazık sana! Daha çakmadın mı?
CANIMIZ ORDUMUZ GÖZ GÖRE GÖRE PARÇALANIYOR! ŞUNA BAKIN ŞUNA MİLLİ SAVUNMA BAKANI(!) AÇIKLIYOR
“Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, halen 207’si tutuklu toplam 404 muvazzaf personelin yargılanmasının sürdüğünü söyledi. MHP Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in yazılı soru önergesine yanıt veren Yılmaz şu bilgiyi verdi:
Kamu oyunca yakından takip edilmekte olan önemli davalar kapsamında yargılama süreci devam eden 207’si tutuklu (58 general/ amiral 104 subay, 7 astsubay, 1 uzman erbaş, 1 sivil memur) toplam 404 (66 general/ amiral, 273 subay, 60 astsubay, 3 uzman erbaş, 3 sivil memur)muvazzaf personel bulunmaktadır.”
YOK EDİLEN DENİZ KUVVETLERİMİZ!
Deniz Kuvvetlerimizin 50 amiral kadrosundan 25’i, terfi sıralamasında birinci, ikinci sıradaki albaylar, en tecrübeli uzak yol kaptanları, seçkin mühendislerin hepsi tutuklu!
Şu Amerika var ya şu Amerika ne diyeyim sana ve senin sanalarına! Sanki “uzak yol” eyaletiyiz!
TUTUKLU 40 GENERAL VE AMİRALE TERFİ YOK’MUŞ!
Genel Kurmay Başkanı Necdet Özel, TSK’nın Orgeneral 2, Korgeneral/Koramiral 14, Tümgeneral/ Tümamiral 23 ve Tuğgeneral/ Tuğamiral 29 rütbelerinde toplam 68 muvazzaf subayın tutuklu olduğunu içeren kabarık bir dosya ile katılacakmış YAŞ’a!
Merak bu ya, ‘kuru’ya sıra gelecek mi?
Genelkurmay Başkanımız oruç mu, nereden bileyim, ama Başbakanla “iftar ettiklerini” biliyorum, Cenab-ı Allah kabul buyursun, bir tuttuğunu iki generali etsin!
Mareşal Fevzi Çakmak, söylenir ki beş vakit abdestli namazlı... Ama her ‘Cuma’yı bekler bir camiye gidip namazını eda eder, çıkışta da gazetecilere demeç verdiğini gören bilen yok!. Bir Ramazan ayında da Başbakanla iftar ettiği ne görülmüş ne duyulmuş, hey rahmetli “Fevzipaşa”.
ŞİMDİ ÜLKEMİN/ DÜNYANIN TÜM HUKUKÇULARINA/ TÜM BAROLARA BİR SORUM VAR AYRINTISI YİNE ŞÖYLE;
Yargıtay 7.Hukuk Dairesi’nin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Cemevleriniyok sayan buyruğuna dayanarak verdiği ‘Cami ve mescit dışındaki yerlerin ibadethane olarak kabul edilmesi mümkün değildir’ kararına uyarak beş yüz kadar olduğu tahmin edilen cemevlerinin hiç yok sayılması, kimilerinintaşlı sopalı saldırıları/ yok edilmeleri şer’anve hukuken uygundur faslı mı oluyor?
EY SONER YALÇIN
“...Günde 17 saat su verilmeyen, 24 saat aydınlanma lambalarının açık olduğu ve her anımın 2 kamerayla izlendiği cezaevindeki koğuşumda bazen kendime bu sözü söylerken yakalanıyorum: Kimse var mı orada?”
Hürriyet’te Mehmet K.Yılmaz’ın yazısından aldım bunları, neden mi? Çünkü seksen yediye varan gözlerim anca bu siyah puntolarını çözer oldu!
Sen şimdilik iki yıllığına maddi ve manevi çekim yeri mahpushaneye atılalı, ilgili olduğundan yazıyorum, şu bizim Aydınlık dahil puntoları minileştirdiler, sanki “GÖZÜ GÖREBİLEN OKUSUN” gibilerine, neyleyim?
Niyazım şu Soner Yalçın: “Sabır taşın çatlamasın..”
HAA ORADA
Beş yılı aşkın ömür tüketen eski bir mahpushaneci var, hem Parti Genel Başkanı/ hem yazar/ hem gazeteci... Değil yazdığından, savunmasında ağzından çıkan sözler yüzünden 25 yıl ceza da giydirilen Doğu Perinçek... Ah bigörüşebilsen!
Adliye Polis muhabiri olduğum yıllar, yani atmış iki yıl önce, röportaj için cezaevlerine girer çıkardım Son Saat Gazetesi Adliye Polis Muhabiri olarak! (Güya sanat yazıları yazmak için başvurmuştum! O yıllar, koğuş arkadaşlıkları vardı hem de isteğe göre!..
O ünlü Üsküdar PaşakapısıCezaevi’ne aşağı yukarı her Pazar günü, Eczacılıkta okuyan şair ağabeyim Nusret Kemal Otyam’lagiderdik, komünistlikten yatırılan Reşat Fuat Baraner’i görmeye... Ağabeyimin bütçesine göre alıntılarla. Söyleşiler uzar giderdi...
Reşat Fuat, canım Atatürk’ün çok yakını, teyzesininoğlu. Ve ülkenin en büyük komünisti!
Babam, söz açılınca “İsmail Derviş Paşa’nın kızı Bolşevik ha, yazıklar olsun” der uzak durmamızı öğütlerdi... İlk eşi İsmail Derviş Paşa’nın çok yakınıymış... Hayatı bir roman!
Babam, Suat Derviş için Bolşevik olmuş derken eczacılıkta okuyan şair ağabeyim Nusret Kemal’in şiirleri ünlü komünistler Suat Dervişve Reşat Fuat Baraner’lerinen ilerici toplumsal gerçekçi, en devrimci dergileri “Yeni Edebiyat”ta çıkıyordu, Tutuşan Ağaç isimli şiiri için soruşturma bile açılmıştı.
SUAT DERVİŞ (Suat abla)
Fındıklı’daki okulum Güzel Sanatlar Akademisi’nden öğle paydosundan çıkar çıkmaz ver elini ünlü Emniyet Müdürlüğü sonra Adliye... Haberleri toplayıp eski Tasvir-i Efkâr Gazetesi binasına, orada yayınlanan Son Saat Gazetesi’ne, bir saat içinde derlediğim haberleri yazmaya başlardım elbette el ile! Kapıdaki simitçiden bir simit ve çay öğle yemeği!..
Yazarı/ çizeri/ muhabiri birazcık büyük odada, neredeyse kucak kucağa çalışırız, içerde ilk kez gördüğüm bir bayan... Kitaba bakıp bakıp bişeyler yazıyor, misk gibi simit kokusu sardıydı odayı...
Birkaç kere göz göze geldik, elimde az kalmış simidi uzatıp “Alır mısınız hanımefendi” dedim... Alıp teşekkür etti. Aşağı fırlayıp bir tane kapıp geldim, bir de çay söyledim...
Simidini çayla yer iken “Seni ilk defa görüyorum yavrum hangi daldasın?”dedi. Akademide resim bölümünde okuduğumu, sanat yazıları yazmak için “başlar vurduğumu” ama Adliye Polis Muhabiri edildiğimi anlattım gülümseyerek...
Sanırım şivemden olacak nereli olduğumu sordu, Aksaraylıyım deyince, biraz heyecanla “Acaba orada eczacı Vasıf beyi tanır mısın yavrum” sorusunu anında yanıtladım:
“Babam olur efendim...”
Birden masadan fırladı, boynuma sarılıp öpmeye başladı “Vasıf’ın oğlu karnımı doyuruyor ha, Vasıf’ın oğlu”larla deyip deyip ağlıyordu...
Bu Prof. Dr. İsmail Derviş Bey’in, babamın deyişiyle Derviş Paşa’nın kızı Suat Derviş’miş Türk kadınlığının timsali... Sağgörüşlü bilinen patronum Cihat Baban, roman vermiş çeviri için, eline para geçsin diye! Hey gidi dünya hey!
CAN/ CANDAN DOSTUM ORHAN KEMAL’İ YİTİRENDE!..
Uçağa atlar atlamaz Sofya... Doktoru yanımdaki çevirmene diyormuş ki, çok yakın ve dostu arkadaşı olduğunu biliyoruz, iki aylığına tahnit edilmiş Orhan beyi sadece ona göstereceğim! Tabutunu okşadım arabadaki, elsalladım, kendimi tutamayıp ağladıysam Sofya sokaklarında, neden sizden de saklayayım? Varıp toprağa konuluşunu da mı izleyecektim ha?
Sofya Radyosu’ndan izliyorum cenaze törenini, upuzun upuzun bir konvoy... En önde iki kişinin kollarında yaşlı bir kadın, bu haliyle kabir başına kadar gelmiş, överek anlatılıyor...
KİM BU KADIN ?
Türk solunun önderlerinden, halkının mutluluğu uğruna mahpuslara düşmüş, şair romancı Suat Derviş... Son Saat Gazetesi’nden Suat Abla...
Artık hiç ama hiç görmeyen gözlerine sağındaki solundakiler göz olmuş kollarda!
AZİZ NESİN...
Bu canı dolaştıran Gardiyan sır verir gibi “o tarafa gitme orada siyasiler var” dedi, gitti... Merdiveni çıkıverdim kapısı açık bir koğuş, baktım Aziz Nesin! “Merhaba” deyip girende şaşırdı. “Sen de kimsin ya hu” dedi. Tanış olduk... Taze taze kaynattığı çaylarını içtim, notlar aldım, Aziz “boşa yazma Fikret, koymazlar” dediydi...
Hapishane röportajımda hepsi vardı, Aziz Nesin bölümü hariç, iyi mi?
YA HU, YAŞLILIĞIMA VERİN BUGÜN KURBAN BAYRAMI MIYDI?
Üniformalı Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın fotoğrafına bakakalmışım!
Antalya , Toroslar Beydağları, Geyikbayırı Köyü
Kaynak : Aydınlık Gazetesi