Başbakan ne yapacakmış ne yapacakmış? Bir daha adaylığını mı ne, koymayacakmış? Diyaliz “döşeğinde” bunu, yarı uyanık yarı uykulu duyunca şimdi n’apacak deyiverdim kendi kendime! Tasası bana düştü iyi mi?
Şu klavye başına geçtiğimden bu yana (!), (?) işaretlerini en çok ama en çok Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için kullandım, helal olsun vesselam. Olsun da bir daha adaylığını koymayacağına göre muhakkak ama muhakkak bir bildiği vardır, olmaz olur mu yoksa neden koymasın?
İMAM HATİPLİ YOLDAŞI BAY GÜL VE REFİKALARI HAYRÜNNİSAGÜLSULTAN TARİHE GEÇMİŞ İCRAATDA BULUNDULAR ALLAHÇÜN... “HUSUSİ TEYYARELERİYLE” GİTMEDİK KOMADIK YER BIRAKMADILAR, KUTUPLARDAKİ BAŞKAN GEZİDE OLDUĞUNDAN Bİ ORAYA GİDEMEDİLERDİ!
En başta, tarihi yapı Çankaya Köşkü, fazla hasar görmedi, değişim için buraya el atacak hatun “zapt edildi”, “tarih” fazla hasar görmedi bin şükür!
ŞU “HARİCİYE KÖŞKÜ” BAYAN GÜL İÇİN AYDA KAÇ LİRAYA MALOLUYOR CUMHURBAŞKANLIĞI BÜTÇESİNDEN ŞİMDİYE KADAR NE KADAR ÖDENDİ SIR DEĞİLSE BİR AÇIKLAYAN BABAYİĞİT OLUR MU?
Evet o tarihi Çankaya Köşkü’nün bazı camlarını bay Gül “kırılmazından” yaptırınca kimse darılmasın gülmem geldiydi...
ŞEKERİM KUVEYT’DE ÇIKMIŞ İDİ!
Büyükelçi Kaya Toperi hastanelere taşıdı durdu, sergimizdeki yapıtlar iki üç gün içinde tükendi buradaki adet parayı bastırıp resmi/ kilimi/ dokuma giysileri alıp gitmek!
İran/ Irak savaşı başlayınca da tüm zenginler uçaklarına binip gittiler, uçaklar da inemedi çağrılı olduğumuz o lüks otelde zevkli açıdan esir kaldık... Büyükelçimiz can dost Kaya Toperi de son teknolojilerle donatılmış hastanelerde derdime derman aramaya durdu.
Bir sabah otele başka bir arabayla gelince gazetecilik damarım tuttu yol boyu sorup durdum, “benden duymuş olma”lı gırgır ama acı olayı çözünce aklıma Uğur Mumcu düşüverdi “ossaat”! Neden düşmesin bu olay onun konusuydu her daim...
Otele döner dönmez ilk işim Uğur’u aramak oldu.
“Uğur, harika bir haberim var benden duymuş olma”lı konuşmalarla (karşılıklı gülüşmeler) olayı anlattım pek sevindi.
Zamanın bir Bakanı’na kancayı takmıştı Uğur, ithal edilen arabalar kırılmaz camlarla donanımlıydı Bakana göre! Bunlar Uğur’un ana konusuydu, bana ne? Bana ne olur mu ben kebapçı mıyım, gazeteciyim, kulakları çınlaya Afganistan / Kabil’den candan dostum, şimdi Büyükelçi Toperi şekerime çare arıyordu bir yandan!
Büyükelçimiz sayın Toperi’den nihayet “duymamış” oldum!
Meğer ön cam, leblebi kadar taştan haşat olmuş!
Gerisi Uğur’a düştü, bu sefer Bakan “haşat” olduydu!
Yani cam önemli değil...
ERDOĞAN NE YAPAR?
Artık o, “van münit” İngilizcesinden başka yabancı dili olmasa da uluslararası bir politikacıdır tüm dünyada ne kadar ülke varsa hepsinin derdine derman olmuştur... BOP Eşbaşkanlığı da cabası!
Bir zamanlar olduğu gibi sucuk da satamaz illa illa politika adamlığı... Kimileriyle yürüdükleri o yolda hasara da uğradı, saçlar gitti, bıyık görünmez oldu surat Tayyipsiz kaldı! En büyük iki hasar, bir arabada kalma, iki bağırsaklarıyla ilgili... Ol nedenle artık o Tayyip resmen ve dahi alenen beraber yürüdüklerinin yorgun savaşçısıdır ve yorgun savaşçıların yüksek rakımlı yerlerde yaşamaları iddia edilir, her şeyin sonu hayra gele...
HAYRA GELE DE ŞU:
“AKP’den Anayasa Komisyonu’na laikliği kaldırma önerisi
ANAYASAL ŞERİAT
AKP ‘Devlet düzeninin din kurallarına göre belirlenemeyeceği’ maddesinin Anayasa’dan çıkarılmasını önerdi”
Aydınlık’ta şunu da okudum: “Hukukçular teklifi laik ve üniter devlete darbe” diye değerlendirmişler... Şu Amerika var ya şu Amerika, istediği göz göre göre yerine getiriliyor, şaşacak ne var ey millet, ey millet!
BU CANIN ÇOK DEĞERLİ DOSTU, TÜRK YAZINININ YÜZ AKI ORHAN KEMAL
Üç ufak kızımı çok sever, onlara özel sunumlu kitaplar imzalar, ama bu cana da “erkek adamın çocuğu erkek olur yeğenim” diye takılırdı. İlk oğlu, mahpushane arkadaşı Nazım Hikmet’ten dolayı Nazım... O, okulunu bitirip yüksek petrol mühendisi oldu. Yabancı petrol şirketleri yüksek maaşlarla peşine düştü ne ki Nazım kendi petrol şirketini yeğledi ve gün geldi petrol de buldu, Orhan göremedi. Nazım şimdi ak saçlı, sevimli bir emekli...
Kemal’i, büyüdü eczacı oldu...
BİR TELGRAF:
“İst.1.11.957
Erkek adamın çocuğu erkek olur.
Bu gece 4 kilo 200 gram olarak teşrif etti. İsmi Işık. Hepinize selam eder. Orhan”
Orhan telgrafa para vermez. Beyoğlu Postanesi’ne gider, kağıdı çeker yazar, bir zarfa koyar, on kuruşluk pul ile atardı telini. Bu da öyleydi...
BİR İLETİ: 30 HAZİRAN 2012
“Sevgili Karaözülüler
Sevgili Fikret Ağabey
Sen Türkiye’nin her yerini karış karış dolaşan, her gittiğin yere sevgini götüren güzel bir insansın. Faris ve Nazım Kılıç kardeşlerin bu güzel vefasıyla oluşturulan, Hale Türen’in mimarlığı ve Hakan Alpay ile Yılmaz Taban’ın uygulamasıyla hayat bulan ‘Fikret
Otyam Kültürevi ve Heykeli’ senin gibi vefalı bir ağabeyi, dostu güzel ülkemin orta yerinden geleceğe taşıyacaktır. Adını taşıyan Kültürevi’nden inanıyorum daha nice sanatçılar, nice Otyamlar filizlenecektir. Seni, Kültürevi için emeği geçenleri, heykeli yapan Metin Yurdanur’u ve tüm Karaözülüleri bu güzel örneklerinden dolayı kutluyor daha nice Kültür Evleri’nin açılmasını diliyorum saygı ve sevgilerimle Orhan Kemal Kültür Merkezi.”
İLETİNİN SAHİBİ 4 KİLO 200 GRAM
TEŞRİF EDEN, ADI IŞIK...
Sanki o bana Orhan’dan, vefa/ sevgi/ ilgi yüklü bir yadigâr oldu, tıpkı babasıyla yaptığımız telefon hitaplarını yineler gülüşürüz...
İletisini dinlerken duygu yüklüydüm... Neden mi yazıyorum bunları? Bu ileti geçen hafta çıkacaktı, elimdeki metni kuşlar kaptı sanki, meğer bu haftaya kısmetmiş... Kısmeti, yürekten kutlayarak yerine getirdim...
ŞU SON GÜNLERDE KOMŞU ESAD’IN
“Katli vaciptir” çabaları bütün şiddetiyle sürdülüyor, gözümün önüne o fotoğraflar geliyor... Başbakan Erdoğan ve ince boyun Esad... Narin endam, başı açık bir hatun, Esad’ın eşi ve başı bağlı bayan Emine!
Bu görüntüler sanırım yakın zamanda albümlerde kalacak ve bunun adı da politika ha?
ACEP DEDİM BUNUN ADI “UTANÇ” OLUR MU?
İnsanın inanası gelmiyor!
Neye mi? Neye olacak, şuna:
“Çalışma Bakanı Faruk Çelik, Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı’nı Meclis’e sunduklarını ancak, tasarının ‘gizli bir el’ tarafından Meclis gündeminde bekletildiğini belirtti.”
“Gizli eller”, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne kadar girdiyse vay bu ülkenin haline vay ki vay!
Uzun yıllar o saygın yerde gazetecilik yaptım ol nedenle çok iyi ama çok iyi biliyorum... Üst katta odası vardı, önemli celselerde Meclis’i yönetirdi ki sıfatları Meclis Başkanı idi...
Emekli olduğum 1979 yılından bu yana güzelim Ankara’dan ayrıyım; ol nedenle var mı yok mu bilemiyorum.
Antalya, Toroslar Beydağları, Geyikbayırı Köyü, 20 Temmuz 2012
Kaynak : Aydınlık Gazetesi