Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

“TARIM BAĞIMSIZLIKTIR”

16.07.2011

“TARIM BAĞIMSIZLIKTIR” 
“KOYUN ETİ YOĞURDU DERKEN” 
“Tİ BORUSU” ÇEKMEK ÜZERİNE…


İzmir tedavi günlerinde, bir kıvançlı akşam Ege Üniversitesi profesörlerinden saygın dostumuz Mustafa Kaymakçı ile birlikte olmaktı... Dört  yıl önce Ziraat Fakültesi’nde çoğunluğu keçi tablolarımdan oluşan bir sergim açılmış ve keçi üzerine bir söyleşi yapmıştım. Kürsüden inerken alıkonuldum, Kaymakçı hoca ve bazı hocalar, sağında Fikret solunda Otyam yazılı kocaman bir kepenek giydirmişler ve “Baş çoban” ilan etmişlerdi ki, yöresel kıyafetler içinde minik bir kız, kucağında bir keçi yavrusu getirmişti. Bu, kulağında numarası olan ve Fakülte'nin yetiştirdiği, Üniversite'nin armağanı bir Saanen yavruydu..
İki yıl sonra bitirme törenlerine çağrılıydık ve gençlere diplomalarını vermek onurunu yaşadım, söyleşi yaptım.

“TARIM BAĞIMSIZLIKTIR”

Prof. Kaymakçı Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi mezunu, çok maceralı yaşamı 12 Eylül’de başlar yani “Sakıncalı  Piyade”dir, öğretim    görevlisi   olduğu fakülteden uzaklaştırılır, beş yıl aradan sonra mahkeme kararıyla haklarına kavuşup görevine döner. Kaymakçı hocanın on iki ders kitabı var ve  bilimin ekonomi- politika  ile bağlantılı olduğunu gören ve bilen bir akademisyen, sayısız makale sahibi...
“Tarım Bağımsızlıktır” adlı makalelerinden oluşan yeni kitabını armağan etti biz  Otyamlara... Hiç duramam gecenin bi yarısı “Kurbanlıklar da İthal Ediliyor” başlıklı yazısının sonunda ayrı puntoyla dizilmiş bir ek dikkatimi çekti aynen sunuyorum:
“Değerli okurlar, dünyanın en çok koyununa sahip ülkelerden biriydik. Koyun ürünleri kötülendi... Koyun eti yağlı ve kokuyor denildi. Koyun sütünden yapılmış yoğurdumuzu çocuklarımız bilemez duruma geldi. Kentlerimizde oturanlar koyuna yabancılaştırıldı. Bu şekilde kültürümüz değiştirilmeye çalışıldı... Kovboy kültürü neredeyse egemenliğini ilan etti...
Sahi kültür bağlamında üzerinde durduğum bir konu da var. O konu da  törenlerimizde yapılan saygı duruşunda dinlediğimiz ti müziği hakkında. Bu ti müziği Amerikalılara ait.
Çoğumuz bilmiyor olabilir... İkinci paylaşım savaşında ölen savaşçılar için bestelenmiş. Bununla ilgili bir öykü de var. Bir önceki ABD Başkanı, Irak fatihi (!) Buş’a, Türkiye’ye geldiğinde yine bu ti müziği eşliğinde bir tören yapılmış... Başkan bunu dinlediğinde  müziklerinin ne kadar evrensel olduğunu görmüş  ve sevinmiş. Bu yazımı okuma lûtfunda bulunan yetkililere bir önerim var. İvedilikle bir Türk bestecisini görevlendirsinler. İstiklal Marşı’ndan önce yapılan saygı duruşunu kendi bestecimizin bize ait konulardan yaptığı ezgilerin eşliğinde yapalım. Bu arada yazımı okuyanlardan da bir ricam var. Bu konudaki duyarlılıklarını başkalarına da aktarsınlar. 14 Eylül 2010”
VALLAHİ BİLLAHİ İYİ OLUR HEM DE TEZ ELDEN, NEDEN Mİ?
Bu işi askeri bandocular yapar, çok şükür onlar daha Silivri’ci, Hasdal’cı yapılmadı da!

BAŞBAKANIN CHP ‘YE DİNSEL HAKARETİ!

İzmir yarenliklerinden, Başbakan İstanbul’da bir seçim konuşmasında CHP’ye dinsel açıdan fena halde hakaret etmiş:        
“...Onlara anlatın, CHP’lilere anlatın bizim ikna etme değil anlatma görevimiz var. Ama onların ağızları var, söylemezler, kulakları var duymazlar. Allah her şeyi yapandır.”
Bu sözlerin aslı, Kur’an’ı Kerim’in 7. Suresi olan A’raf’tan alınma ve hakaretler içeren uzun bölümler  varmış...
CHP’de 6 Ok’a takmış bir hatun var. Oldu olacak hazır da yemin etmişken şu kutsal kitabın 7.  Suresi olan A’raf’ı iyi bir incelesin hakareti ortaya çıkarsın vesselam...!    

“ULAN” DEDİM KENDİ KENDİME ŞU POLİTİKA NASIL BİŞEY!

MHP Genel Başkanı sayın Bahçeli’nin kalabalıklara yaptığı konuşmalar gözümün önünde, halk deyimiyle “mangalda kül komuyor” Başbakan Erdoğan’ı yerden yere çalıyor hesap soracağız diye yırtınıyordu... Millet oh çekiyordu şu Recep Tayyip’ten artık hesap sorulacak diye...
Şu demokrasi ne güzel şey, aynı kişi şimdi, sanki AKP Grup Başkanvekili!

EY SAYIN KÖKSAL, O SUÇLAMAYA YATIN KALKIN DUA EDİN!

Bir gazetede manşet:
“ERGENEKON DAVASINDA SÜRPRİZ  
GELİŞME/MUHALİF HAKİM BOLU’YA 
ATANDI
Verdiği kararlarla iktidarın hedefi olan hakim Köksal Şengün ”disiplin suçu” bahanesiyle görevinden uzaklaştırıldı.”
Çok vicdani bir suçlama...
Neden mi?
Neden olacak ya hu, "Balyoz şeyinde yardım ve yataklık falan filan da” olabilirdi! 

BAKIN ŞU İŞE!

Halkından % 80 oy alan Narlıdere Belediye Başkanı Sn.Abdül Batur’un konuğu olarak Türkmen Tahtacı Alevilerinin 1874’te yapılmış tarihi Cemevi’ne gittik. Cemevi yeniden müze olarak 2007 yılında açılmış 2.5 kat ve 9 odadan oluşuyor... 1800’lü yılların başlarında Narlıdere’ye göçle gelen Türkmen Tahtacıların ibadet ve yaşam biçimleri bölgelerdeki evlerden toplanan tarihi belgeler ve eşyalarla aslına uygun olarak giymiş 21 adet heykel ile tanıtılıyor...
Başkan ve Müze Sorumlusu adı güzel “Merih” bizleri ta sokakta karşıladılar arabadan inmeme yardımcı oldular... Kadim dost, iş adamı ve evinde değişik tarihlerde Otyam imzalı 19 tablom zengini Murat Oktar can da arabadan arabamı indirdi! Binmedim! Hep birlikte yürüdük ve yedi basamak merdiven çıkıldı!. Müze alanında konakladık... Bir de baktık Merih sultan üzerinde yanan mumlar olan pasta getiriyor, o gün evlenmemizin otuz beşinci yılını o kutsal yerde kutladık... Ve aralıkları hayli yüksek yedi basamak mermer merdivenleri de çıktım! Birinci kata da! İkinci kata da! Herkes şaşkın mı şaşkın kendim de!
Bu gücü bir inanca sevgim, saygım verdi..         
İzmir’e yolu düşen bu müzeyi görmeden giderse vay ki vay!
Dizlerim ne mi oldu?
Üzerinize afiyet, koltuk değnekleriyle gidişler sürüyor vesselam!

Antalya Beydağları Geyikbayırı Köyü
14 Temmuz 2011



“HEY VEFA! HEY VEFA SENİ
YAŞATANLAR VAR , NE MUTLULUK..
.

Bir aydınsever, Atatürkçü...
Yurtsever.. Okurum, kırk yedi yaşında Baki Dinçer, güzel övgülü sözler eşliğinde bir böbreğini bana vermek istiyor! Beş yıl önce diyaliz aletiyle tanıştığımda aynı öneriler geldi, seksen yaşındaydım sekiz yaşında bebeler böbrek bekliyordu... Şimdi haftada üç kez dörder saat bir çileyi çekiyorum, ama kimi bebeler alıntı böbrekle yaşıyor!
O güzel canla telefonla konuştum böbrek değil, yeni bir dost kazandım, zenginleştim, ne mutlu bana!

Kaynak : Aydınlık Gazetesi