Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

“SİLİVRİ 5. ORDU” NİHAYET GENELKURMAY BAŞKANINA KAVUŞACAK MI?

06.01.2012

“Tanrıdan diledim bu kadar dilek ah anam anaaam/ Bu kadar dilek!”

Gerisi mi?

Yetmiş yıl önceleri bunun türküsünü avazlar, bir yandan da bi güzel ağlardım yanık bir havaydı ondan mı bilemem! Kaç gündür sekiz on yaşlarıma dönüp türkünün gerisini anımsamaya çalıştım ama nafile, kafamda müziği var ama sözü yok!

Yine dalıp gittim, oysa sözüm yine “Silivri 5. Ordu”daydı!

Hep yazar oldum, “Silivri 5. Ordu”su için. TSK’dan sonra en kuvvetli ordu, “Silivri 5. Ordu”dur.

Hatta Deniz Kuvvetleri’nde “Silivri 5. Ordu” üstün görülmektedir.

En seçkin, yurtsever, başarılı teğmeninden generaline kadar, muvazzaf ve emekli farkı olmaksızın ipe sapa gelmez, kuru ve yaş belgelerle ve dahi balyozla, hele hele çoğunluğu Ergenekon şeyiyle Silivri ilçesinde kurulu toplama kampında içtima ettirilmiş ve dahi kuralar çektirilmiş adı geçenler Silivri yerleşkesinde istirahata alınmışlardı ki bu alınmaların on bin civarında olduğu tahmin edilmektedir!.

Sözümüz ordular ve dahi zabitan üzerine olduğundan naşi sivil zevattan bu sefer şöyle bir geçeceğim o kadar, o kadar çoklar ki! Bazı televizyoncuların ifadesiyle “mesela örneğin” İşçi Partisi Genel Başkanı Dr.Doğu Perinçek dört yılı aşkın istirahattadır! Üstelik, istirahata alındığı tek kişilik tarihe geçmiş o lüks koğuşunda unutulmuştur. Zira muhterem adalet bey bi türlü “Doğu Perinçeeeek” diye avazlatmamaktadır! Bu cana ulaşan gizli haberlere göre durmadan/ ama durmadan kitap yazmaktadır!

Avazlamanın 2032 Haziranında gerçekleşeceği tahminler arasındadır.

EVET, SİLİVRİ 5. ORDU, ÖZLEMİNİ ÇEKTİĞİ GENELKURMAY BAŞKANINA 
KAVUŞABİLECEK Mİ EY MİLLET?

Ey millet diye haykırdığıma bakmayın, haykırmaların Richter ölçeğine göre 9.3 şiddetinde olması bile şu devr-i iktidarda işe yaramamaktadır, insanlar suskun, insanlar tedirgin, insanlar sanki korku gibi bi şeyin içinde! Bi yanda da her meslekten emekçi milleti beyaz giysiler içinde hak arama yürüyüşlerinde yurdun dört bir yanında!

Aklıma düşüverdi göller kuruyor göller, çocukluğumun Tuz Gölü ne kadar kaldı acep? Gür gür bereket saçan sulara gözler dikilmiş “heees” diye tıslıyorlar, olmaz lan olmaz diyenlere göktanrım kuvvet nasip eyleye... Barajlar suya hasret! Ama birisi boğaza üçüncü köprüyü de yapıverecek mi?

Geçitleri kazasız belasız olsun!

Sakın, ama sakın yazacağım öneriyi bu candan duyduğunuzu hiçbir yerde “ifşa” etmeyin, o zaman izdiham olur...

Diyeceğim o ki köprü ayakları hariç çünkü oraları fazla suludur, köprünün her civarında, karada havada, denizde... Şey hava ve deniz yok, karalarda hemen arsa kapatın tamam mı? (Not: Bu iyiliğim lütfen unutulmasın.)

İyilik yapacağım derken asıl konuma ara vermişim!

Adalet ana mı, adalet baba mı her neyse birisinin buyruğunda!. Birisinin buyruğunda, emekçilere yapılan zamlar şu kadar! Şu kadar ki yazması acı verir... Televizyonların çoğu... Matbuatın çoğu, o, birisinin buyruğunda. Polis milleti bi dediğini iki etmez. Hilal-i Ahmer, şey Kızılay, Yeşilay da öyle diyelim. Simitçiler Derneği... Mosdim Derneği... Mit-oloji, astroloji akla ne gelirse onun buyruğunda!. Elim, yazmamakta direniyor askeri zevatın bir bölümü de, heyhaaat!..

GENELKURMAY ESKİ BAŞKANLARINDAN 
İLKER BAŞBUĞ!

Hey gidi dünya hey! Yine de koskocaman sayılan, içeriden, uzak ellerden her türlü yıkıma uğratılmakta olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne hükmeden Orgeneral İlker Başbuğ ki emeklidir, şüpheli sıfatıyla mahkemeye çağrılmada ey göktanrım!

O şüpheli kişi (!) emekli olanda altına en pahalı oto çekilmiş, bandolar güle güle marşları vurmuş Şeref Kıtası “sağol” diye yeri göğü inletmiş, tıpkı Başbuğ’un bir zamanlar yumruğunu kürsüye vurduğu gibi.

Peki ey canlar, ey millet bu zat TSK’nın başındayken “müpheli” de, emekli olunca mı “şüpheli” oldu vesselam!

Hayır, işin esası Silivri 5. Ordu’nun başına getirmek! Böylelikle en seçkin askerlerden oluşan 5.Ordu da Genelkurmay Başkanına kavuşmuş olacaktır bi vesselam daha!

“Tanrıdan diledim bu kadar dilek ah anam anaaam bu kadar dilek..”

Dilediklerim arasında, göktanrım sizi inandırsın bir Genelkurmay Başkanının şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılması yoktu...

DUYUMU ÜNLÜ BİR DOSTUN BU CANA 
ŞİMDİLİK YAZMAMAK KAYDIYLA 
FISILDADIĞI Bİ ŞEYİ YAZMAKLA MİLLETİME  HİZMET ETMİŞ OLACAĞIMI BEYAN EDERİM!

Şu Ergenekon şeyinin dibini karıştıran, memleketi Ergenekonsuz hatta emekçi balyozsuz etmeye azimli birisi buyurmuş ki, bu işin ucu çok gerilere gidiyor!

Duyumu kuvvetli arkadaşımın, şimdilik yazılmamak kaydıyla fısıldadığı şeyi yazmakla milletime hizmet etmiş olacağımı beyan ediyorum, hayırla vesile olur inşallah!

Acaba sırrı saklasam mıydı? Bu konuda yine de ikircikliyim!. Evet, nihayet “milletime hizmette” biraz indirim yapmaya karar verdim. Siz sayın okurlarım, bu fısıltının hepsini duymamış olun n’apim?

MAREŞAL MUSTAFA FEVZİ ÇAKMAK DA!

Osmanlı’nın “Müşir”i, Türkiye’nin ikinci ve son Mareşal’i Mustafa Fevzi Çakmak ki halkımız ona kısaca Fevzi Paşa der idi, Osmanlı mosmanlı, Cumhuriyete döndürülünce ülkeye hizmette bulunmuş, ama Genelkurmay Başkanı iken, Nazım Hikmet’e fena halde bozum olmuş, büyük acılar çektirmiş, namazında niyazında bir fani idi. Bu satırların yazarı bin dokuz yüz elli yılında, onun çok kalabalık cenazesinde İstanbul’un nasıl birbirine girdiğini, bitmez tükenmez “tekbiiiiir” avazlarıyla Eyüp Sultan’da toprağa verilişini yaşamıştım pek taze bir gazeteci olarak!

İşte birisi, Fevzi Paşa’nın da Ergenekon şeyinde bulunduğunu bir tarihçiden duymuş, bunun üzerine özel yetkili iki savcıyı soruşturma için derhal Eyüp Sultan’a sevk ettirmiş!

Onlar da n’itsin?

Lütfen bu canı mazur görüp daha fazlasını beklemeyin, Eyüp Sultan’da olup bitenleri açıklamakta mazurum...

“TÜRKİYE OPERASYON CUMHURİYETİ”

Dostum, ülkenin adının da değişeceğini, birisinin buyruğuyla gerekli çalışmalar sonunda ad, çoğunlukça “Türkiye Operasyon Cumhuriyeti” olarak seçilmiş ve dahi değişiklik ileride büyük törenlerle açıklanacakmış...

ŞAHAN ÖLDÜRÜLDÜ, ŞAHAN DOĞDU!

Suriye sınırında, Sınırgören Köyündeyiz.

Mayınlı topraklar, baştaki derdim!.. Hep oralardayım, elimde fotoğraf makinem, boynumda ses alanım asılı... Derdim de ne mi? Ne olacak çareler yaşama geçirilsin insanlar kaçakta, mayınlı topraklarda ölmesin, ölmesin...

Bunun için kitap bile yazdım “Mayınlar Çiçek Açmaz”... Gerçekten, mayının etrafında çiçek açmaz... Kitabın yararı olur derken Kenan Evren dönemi kitabı toplatıverdiydi, ama sonradan aynı ad ile bi daha basıldı!

YEDİSİ BİRDEN!

7 yurttaş yanlarında çaydı, şekerdi taşır iken ve dahi sınırı geçmek isterken ki bunlara verilen ad kaçakçıdır, jandarmalarla vuruştuktan sonra hepsi bermutat cansız olarak yerlere serilmiş idi!.

SINIRDAKİ BİR KOMUTAN 
DEDİYDİ Kİ...

Sorduydum “Neden vuruyorsunuz komutanım?” Dediydi ki “Bana sınırda dört yüz kilometre verilmiş, buradan oraya, oradan buraya geçmek yasak!”

Geçmenin bedeli “ölüm”.

Biz karı koca yine oralardayken, vurulanlardan gepegenç Şahan köyüne getirildi.

Ve Şahan’ın karısı da o gün doğum yapmış ve dahi adını da Şahan koymuşlar idi!

ŞAHANLARIN EVİNDE

Kapıdan kafayı eğip geçtik, geçtiğimiz yerin solunda hayvanlar var idi kokularıyla, biraz ileride de “yer yatağında” bir kadın, o bir kadının yanında da el kadar kabarık, o kabarık da Şahan!. Fotoğraf çekeceğim, ne mümkün? Çekeceğim yer o kadar karanlık ki ayarı yapamıyorum! O zamanlar fosur fosur Urfa tütününden mamul sigara zıkkımlandığımızdan naşi çakmağımız var idi. Filiz’den rica ettim çakmağı uzatıp, yatağın yanına git çakıver de makineyi ayarlayayım!.. Ancak böyle çekebildim üç kare, öyküsü daha uzun ve acı!

Dışarı çıkanda, Filiz hüngür hüngür ağlıyordu ilk gördüklerinden/ yaşadıklarından! “Amerika’ da” dedi “oğlum Ali’yi doğurduğumda dört gün kucağıma vermedilerdi hijyen nedeniyle”.

EY MOLLA İTHALATÇISI BAY BAKAN,  DOĞU’DA ÇADIRLARDA İNSANLAR 
YANIYOR DAHA BİN MOLLA DÜŞMEDİ 
AMA, HAVADAN ÖLÜMLER DÜŞTÜ ADEDİ OTUZ BEŞ!

Bombalayın buyruğunu kim verdi de kaçakçı maçakçı 35 can, otuz beş! Şu verdi diyen babayiğit yok sanılmasın, dilleri varmıyor açıklamaya sivilinden askerinden! Hayır ilk gün Genelkurmaydan bir babayiğit “tuzağa düştük” dediydi!

Bu acıyı, “tuzağa düşürmeyi” Türk ulusuna çektiren, kendi bitmez tükenmez çıkarları için ikilik nifakı sokan, şu Amerika denen illetten ve dahi bağımlılarından kurtulmadıkça daha çok “tuzak” ülkemizi bekliyor!

İRAN’DAN DA BAŞLARI TÜRBANLI 
2000 HEMŞİRE İTHAL EDİLİYOR!

Yurdun yedi iklim dört köşesinde iki bin sıkmabaş, kafası sarılmamışlar sanki örnek alsın diye ithal ediliyor iyi mi?

BAY GÜL’ÜN ÖNEMLİ KURULUŞA GETİRDİĞİ ADAMA BAKIN, 
ADAMA BAKIN!

Yazmaktan “hicap*” duyuyorum, Çankaya’da oturan, böyle kafalı bir adamı nasıl, nasıl o önemli göreve getirir sormaz mısınız? Ama kafalarına koymuşlar bi kere Atatürk devrim ve ilkelerini yok etmeyi!

Adama bakın, adama bakın ne diyor:

“ATATÜRKÇÜ OLMAYI  HAKARET SAYARIM”

Eh n’apalım,  Atatürkçüler de senin öyle bir göreve atanmanı hakaret saydı...

“GÜL’ÜN ATADIĞI 2 ÜYEDEN BİRİ ATATÜRK DÜŞMANI DİĞERİ CASUS”

Bu 8 sütunluk başlığı gazetemizden aldım, yazımda olsun istedim siz bu atamalara ne diyorsunuz Hayrünnisagülsultanhamfendi?

DÜŞÜNDÜM DE AKLIMDA YAZACAK BİŞEY KALMADI... OL NEDENLE...

Ey Silivri 5. Ordu kuvvetleri ve dahi ey Silivri çağdaş zindanı milleti, ey orada tutulan 90 meslektaşım ey bilim insanları, ey emekliler, ey Doğu arkadaş ve benzerleri, ey  yaş haddinden unuttuklarım sizlere elbette selam eder küçüklerin gözlerinden, büyüklerin ellerinde öperim vesselamın en hası...

(*)Hicap: Utanma, utanç, sıkılma
Not: Bugün 5 Ocak sabahı yazıma bakar iken aklıma nihayet düşüvermesin mi? “O güzel yüzünü bi daha görek ah anam anam/ Bi daha görek”

Antalya, 2-3 Ocak 2012

Kaynak : Aydınlık Gazetesi