BAŞBAKAN ÖLÜM SAÇANLARI UYARIYOR: “BAYRAMDAN SONRA GELECEKLER, KAÇIN TEDBİRİNİZİ ALIN” GİBİLERİNE!
Ellerini göğsüne dayayarak durmadan, ama durmadan, her mikrofonu görende aynı sözler:
“Ramazan diye sabrediyoruz, artık bıçak kemiğe dayandı”
Sabretmeyenler kaç şehit verdirdi şu Ramazan ayında, bir yüzbaşımız da dahil, Başbakan buna değinmiyor! Onlar, o katiller Ramazan ayında da adam öldürülür deyip öldürüyorlar acımasızca, türlü faklarla, haince, Ramazan ayıymış!.. Ramazan ayında bıçak kemiğe dayanmış! Kimin kemiğiymiş bu? Ramazan ayında şehit düşenlerimizin kemikleri başka kimin olacak?
Ramazan diye bol bol şehit sağlayan, evlere ateş düşüren Başbakan o durmadan yaptığı bıçak kemiğe dayandı edebiyatıyla katilleri uyarmıyor mu Ramazandan sonra Ramazandan sonra deyip durmadan?
KENDİ ORDUSU!
“Rivayet muhtelif”, kendi özel ordusu (!) şimdiden hazır mı ola, hani her biri yüksek okul mezunu, üniversite mezunu tam baba yiğit evlatlar?
NE FARKEDER Kİ?
AKP iktidarında şehitlere alışmadık mı/ alıştırılmadık mı? “Ah”lar “vah”lar serbest; şu yazı dökülürken aziz şehitlerimiz rakamla “822”, yazıyla “sekiz yüz yirmi iki” idi! Ramazanda yiğit delikanlılar, tam hazırlanmış sanki Rambolar ön saflarda! O alçaklarda din iman yok bayram mayram da dinlemezler!
Bu arada hep böyle olur!..
Ortaya bişeyler atar, dikkatler oraya çevrilmişken, ülkenin kaderiyle ilgili neler olur, şuna bakar mısınız?
Nihayet üniformalı bir Orgeneral Bilgin Balanlı Silivri zindanında ve savunmasından gerçeğe güm diye düşen sözler söylüyor:
“SAVAŞIM, TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ’NE KARŞI ALÇAK BİR SAVAŞ YÜRÜTÜLEN SİSTEME KARŞI OLACAK...”
Sayın Balanlı paşanın bir ara sesi fazla yükselmiş ki yargıç sanki “ağır ol” uyarısında bulunuyor iyi mi?
PERİNÇEK’İN KALEMİNDE BUNLARI YAZMAKTAN TÜY BİTTİYDİ…
“Doğu Perinçek arkadaş” bu konuda onlarca yazı yazmadı mı Silivri zindanından, hep aynı kapıya çıkan? Kaleminde tüyler bitti...
Yazdım geçen hafta, üniformalı, büyüklü küçüklü kaç subay var oralarda, yalan yanlış rakamlar vermeyelim ol nedenle sayın Genelkurmay Başkanlığımız bunu açıklamaz mı?!..
YA HU, BU KONUDA BÜYÜK PARTİMİZ NE DÜŞÜNÜYOR, İÇLERİNDE BALANLI PAŞA GİBİ YÜREKLER NEYLİYOR?
Tekrar yazıyorum, dokuz on yıl Yemen çöllerinden, Kurtuluş Savaşı’na katılan yorgun savaşçı babam, halk deyimiyle “Allahına” bir CHP’li idi, sonunda CHP yanlısı Dünya Gazetesi’ne katılıp yazılarım da orada yer almaya başlayınca hele bir gün, rahmet ve saygıyla andığım, çok şeyler öğrendiğim, gazetenin sahibi ve başyazarı Atamızın çok yakını Falih Rıfkı Atay’ın yazısının yanında yazımı görünce o güzel, o okunaklı uzun mektubunda mutluluğunu döktürüp vasiyetini yineliyordu:
“İsmet Paşa’ya çatmayacaksın. (CHP onun için İsmet Paşa’idi)
Bankadan borç para almayacaksın.
Politikaya atılmayacaksın”
Ve bir ek: Kemiklerimi sızlatma!”
Gök tanrım kusurlarımı affeyleye, zorunlu olarak kemiklerini sızlattım! Gazetecilik, yazarlık bu, ah nasıl da nasıl da kemik sızlatır!
27 Mayıs Akdevrimini desteklemek için biz çalıştığımız Ulus Gazetesi’nden dört arkadaş SÖZ adında haftalık bir dergi çıkardık, keyiften uçarken gazetenin parti adına sahibi CHP Genel Sekreteri İsmail Rüştü Aksal, ya Söz, ya Ulus dedi! Dergiyi 6. sayısında kapatıp ekmek teknemiz Ulus’a devam!
Sonraları TRT Genel Müdürü olacak Doğan Kasaroğlu ki rahmet ve saygıyla anıyorum, Hukuk Fakültesi mezunuydu, “yazıhane” açacak faslından 6 bin lira kredi alabildi ve biz dört arkadaş kefil olduk “müteselsil kefillik”miş! Uzatmaya gerek yok, iki arkadaş ödeyemez duruma düştü biz Doğan’la öder olduk ki bitmiyordu bitürlü! Yıllar geçti Doğan TRT Genel Müdürü bu satırların yazarı Cumhuriyet yazarı. Doğan telefon eder, “Şef” der alaylı sesle o gün bilmem ne kadar daha kesilmiş maaşından! Ulus’ta İstihbarat Şef’liğimden geliyordu “Şef” diye seslenmesi…
Babam duymasın o yıllar üç kızıma “kedi payı” yedirdim bikaç kez, ama borcu nihayet bitirdim, hisseme 22.000 TL. düşmüştü de!
Politika mı? Yazılarımda çok takıldığım, yurt dışındaki oğluna kitaplar alıp postaya verip Cumhuriyet bürosuna yorgunluk kahvesi içmeye gelende neler neler anlatırdı bigüzel… Bir kusuru vardı Bölükbaşı’nın, tabancasını illa oturduğu koltuğa düşürürdü! Bir kısmi Senato seçiminde her zamanki gibi seslendi, “Haydi hayırsız, sen yüksek okuldansın git, diplomanı getir, adayımsın.”
Gönlünü alarak, diller dökerek babamın vasiyetini anlattım anlattım o tatlı adama ve gidip ona bir aday getirdim TRT Parlamento Muhabiri Hüsamettin Çelebi...
Yıllarca yüzüm hep ak oldu, rahmetle sevgiyle anıyorum.
Cumhuriyet Gazetesi’ne birlikte girip on yedi yıl sonra birlikte “emekliliğimizi” istediğimiz Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Kemal Aydar (Kemal ağabeyimiz) Halkçı Parti Kurucularından, bu can ise yerleştiğimiz Gazipaşa’da yeni bir yaşamda… Seçimler sırasında Gazipaşa’ya uğrayan arkadaşımız Sedat Ergin, Kemal ağabeyin buyruğunu getirdi, “Hazır olsun, kontenjandan Antalya’dan liste başı!” Telefonu açıp ne diller döktüydüm “babamın vasiyeti!”
Halkçı Parti Gazipaşa İlçe Başkanı dost, tanıdığım bir canla girdiydi içeri Prof. Aydın Güven Gürkan... Konuşurken sesi kısıktı, Filiz hemen tedaviye geçti, ikram mikram yorgun hocayı bigüzel ağırladık. Hoca Halkçı Parti kontenjandan liste başı Antalya adayı!.. Gazipaşa’da sözüm geçermiş falan, “hoca” demiştim, “bir oy benden, avrada karışmam!”
Kabri ışıklı ola Hoca, Parlamento’nun yıldızıydı…
BABA SENİN PAŞAN
KUYUDAN ADAM ÇIKARTIYOR,
KEMİKLERİN SIZLARSA BENİ AFFET!
İsmet Paşa, kuyudan adam çıkarmaya soyundu, kim miydi kuyudaki, kim olacak bin yıllık arkadaşı Celal Bayar, cezaevinde!
Biz Ulus’çular da çok çekmiştik Demokrat Parti’den! Babamın kemiğini sızlatan bir yazı yazdım.
Paşa’dan yakınan, ağır mı ağır!
Paşam, kürsüden bu kuyudan çıkarma üzerine diller döküp durdu… Bitirince kulise çıktım “bermutat”... Baktım, Paşa bir yanında Bülent Ecevit, bir yanda Ali İhsan Göğüş, başında yana yatmış fört şapkası. El edince gittim yanına, her zamanki gibi parmaklarını parmaklarıma geçirdi, her zaman ki gibi konuşmasını nasıl bulduğumu sorunca beynimden vurulmam neye yarar? Şeyler, meyler, kıvırmalar ve her zamanki gibi bağırır oldu “sağır mısın?”
“Şey” diyebildim, “Paşam ben bugün düşüncemi yazdım.”
Cin Paşa zınk diye durdu, gözleri fal taşı “bugün bana Cumhuriyet gelmediii... Sen okudun mu Bülent?”, “Bülent” de kıvırdı!. Paşa İhsan’a döndü, “Sen okudun mu İhsan?”, “İhsan” da kem küm edince elimi itti”demek ki iyi şeyler yazmamış!”. Hızla Şeref kapısına doğru uçup gitti. Uzun süre küs kaldı gibiydi!..
PAŞAMIN, BABAMIM CUMHURİYET HALK PARTİSİ: ALTI OK’LU!
Artık Paşam da yok, babam da, yani küsecekler!. Anladınız değil mi resimsever Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye pek elleşmediğime? Yukarıda ne kadar da diller dökmüşüm “YA HU, BU KONUDA BÜYÜK PARTİMİZ NE DÜŞÜNÜYOR, İÇLERİNDE BALANLI PAŞA GİBİ YÜREKLER NEYLİYOR?”
“RAMAZAN-I ŞERİFLERİNİZ MÜBAREK OLSUN YA RECEP PAŞA!”
Sağ kolumun iki ayrı damarına, biri aşağıdan biri yukardan iki iğne sokulmadan uzandığım yerden televizyonu açtım saat tam on iki ve gözlerime inanamıyorum, o alt yazı hızlı geçiyor… Hakkari… On bir şehit... Bir Binbaşı da var deniliyor! Hain tuzak!.. Kalleş tuzak!. Mayının ardından füze!… On bir şehit… Dokuz şehit... Ve sekiz... Ve dokuz… Kanallar birbirine karışıyor sol elimle!..
Kutsal kitabımızın hangi Sure’sinde, hangi Ayeti’nde “Ramazanda adam öldürülmez, öldürenlere cevap Bayramdan sonra verilir” gibi buyruk var, yıllardır görmedim!.. VE YOKMUŞ!
Ve yokmuş ki sekiz dokuz şehitten sonra uçaklarımız gece gündüz bomba yağdırmış!..
Sorulmaz mı, dokuz şehidin kemiğine kimin bıçağı dayandı? İllallah ya Resulü!..
İÇİMDEN GELDİ YAZIYORUM, ÜÇ YÜZE YAKIN SUBAYIMIZ ARTIK TUTUKSUZ YARGILANSIN VESSELAM!
Kaynak : Aydınlık Gazetesi