Yazdım geçenlerde de, en büyük marifeti insan sevgisi, Alevi ve Bektaşi inancı/ kültürü üzerine çok değerli yapıtları olan halk bilimci can dostum/ dostumuz saygıyla, sevgiyle ve dahi özlemle, rahmetle andığım Nejat Birdoğan sazında da usta, bir yazısını şöyle bitirmişti:
“Düşmanımız kindir bizim”
Kine düşmanlığı bilmeyen/ bilip de bilmezlikten gelen ve her şeye yani doğaya yani havaya, yani suya, yani adem oğluna/ oğullarına, konu komşuya, yani yazana, yani çizene, yani ağzı laf edene kin duyan, inanıyorum Allah korkusundan da yoksundur.
Allah korkusu olan, Allah korkusunun ne olduğunu bilen, bunu mektebinde de okuyan bir beni ademin, Allah şahittir ki gözle görünen/ kulakla duyulan/ ağızdan çıkanını ciddiye alıp düşünürsek, büyük bir bunalım içinde olduğu yargısına varmaz mıyız?
Basın emekçilerine “Akbabalar” diyen!.. Ve dahi “yakın zamana kadar boyunları tasmalı olanlar” da diyebilen ademoğlu, ruhundan yana da sağlıklı olabilir mi?
ŞU SÖZLERE BİR BAKALIM!
“...Medyada akbabalar var. Daha düne kadar üniformalılar yazdıklarınızdan dolayı azarlıyorlardı. Onların o tasmalarını biz çıkardık, Şimdi ise boyunlarına uluslararası tasmaları taktılar.”
YANITLARDAN SEÇMELER...
Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan İpekçi Başbakan’ın sözlerinin nefret söylemi olduğuna dikkat çekti ve nitelemelerinin hatadan kaynaklandığını belirterek endişe ve korku dolu ruh halinin dışa vurumu olduğunu kaydetti. İpekçi şu değerlendirmelerde bulundu:
“Görevlerini yaptıkları için cezaevine konulan ve yargılanan meslektaşlarımızı ‘terörist’ olarak suçladığınız yetmediği gibi şimdi de ‘uluslararası tasma’ takmakla itham edebiliyorsunuz. Haklarınız veyetkileriniz sınırsız değildir.”
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel, Türkiye’nin böyle bir üslup kullanan bir başbakanla ilk kez karşılaştığını belirterek, “Basın mensuplarına tasma benzetmesi bir başbakana yakışmayan sözcüklerdir. Bu kadarı da olmaz.” dedi.
(Atilla Sertel cana not:
Bu kocamış meslektaşınız, Menderes dönemini de yaşadı, hem de CHP yayın organı tarihi Ulus Gazetesi’nde. Otuza yakın dava istemi, 27 Mayıs’la SEKA’lık oldu. Çok etmesine karşın, akıbetine üzüldük çünkü ‘ Düşmanımız kindir bizim’, sonları benzemesin.)
SON ŞEHİT TEĞMENİMİZ KORHAN KURUÇAY’I KURŞUNLU’DA 4 BİN KİŞİ UĞURLADI...
Şimdi hesap yapabilecek bir yürek arıyorum, bu güne kadar tüm şehitlerimizi uğurlayanlar acep kaç ola ki? Ve bunlar ilk seçimde kime oy verecek acep?
Şuçluların telaşı olmaya, bu cihanda, ol cihanda!
Ne demiş halk ozanı Adem can, demiş ki:
“DÜRÜST OL CİHANDA GEZ YÜRÜ YÜRÜ”
“Sakın ola canım cahile uyma/ İkrarını bozup yoldan ayrılma/ Her gördüğün yarı sıkı dost sanma/ Dürüst ol cihanda gez yürü yürü/ Diline sahip ol gönüller yıkma/ Haramdan uzak dur hiç hile yapma/ Teraziyi tam tut ölçüden çıkma/ Dürüst ol cihanda gez yürü yürü / Nefsini iyi bil ki baki kalasın / Adem meclisine sadık olasın / Bu yol şahın yolu bunu bilesin / Dürüst ol cihan da gez yürü yürü..”
Vesselam!..
TÜRK ATASÖZÜ:
“HER KÜRTAJ BİR ULUDERE’DİR”
Hey yarabbi, Türk Hava Kuvvetleri jetleri meğer nereleri de bombalıyormuş, yetkili bir ağızdan öğrendik, iyi mi?
“Meslek örgütleri, gazetecileri, köşe yazarlarını ‘tasmalı’ olarak niteleyen Başbakan Erdoğan’a sert tepki gösterdi.
“KİN VE NEFRET SÖYLETİYOR”
“Düşmanımız kindir bizim” değil mi sevgili Nejat Birdoğan?
Bir türkü tutturdum:
“DENİZLER DURULMAZ DALGALANMADAN”
Şu şeyler meyler yüzünden dalgalar birbirini kovalıyor! Resmi söylemi “5 .Dalga” olan en yeni dalga, Kuvvet Komutanları düzeyinde Ol nedenle, iş bu yazıma düşmemezlik edemezdim, işte “cünhalıklar ya da 5. dalga mensupları”:
28 Şubat’tan Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral Sn. Ahmet Çörekçi, Jandarma Genel Komutanı Emekli Orgeneral Sn. Teoman Koman ve 9 Sn. Asker yurttaş Ankara Adliyesine götürülmüş, iyi mi?
“KAMBERSİZ DÜĞÜN OLUR MU?”
Bunu diyen de Emekli Orgeneral Sn. Çetin Doğan, kulakları çınlaya, (Eğer şu dalgalardan kulakları hasar görmemişse) Kambersiz düğüncülerden Çetin Paşa da ifade vermek için Ankara Adliyesi’nde beklerken bazı yakınlarının “Çetin Amca, sende mi buradasın” diye sorusuna gülümsemiş, (adım gibi biliyorum, bu gülümseme değil gülümsememedir.)
“Kambersiz düğün olur mu?” demiş...
BU KAMBERSİZ DÜĞÜNLERİ KİM, KİMLER Mİ BUYURUYOR, ARTIK YETER!
Artık yeter, muvazzaf subaylarımıza ve de emekli subaylarımıza onlar ki yaşlı başlıdır, buyrukçu başı Amerika’nın o düzmecilerine isyan içinde haykırmak bir vatan borcudur...
Kahraman ordumuz param parça edildi / ediliyor!
Astsubayından, Genelkurmay Başkanına kadar sözüm ona çağdaş zindanlık edildi / edilmede! Bunun ayıbını yaşıyoruz ulusça... Yaşatanlar bu acıyı, bu isyanı unutturmak için ardı ardına olay patlatıyor / patlatıyorlar! Meğer her kürtaj bir Uludere imiş! Yenileyim, meğer bizim jetler nereleri bombalıyormuş! Haydi bu yutulsun! Aydınlık gazetemizin 29 Mayıs Salı günlü sayısının sol baş köşesinde “AMİRALİN İSYANI başlıklı haberde “dailymotion.com” sitesinden Amiral haykırıyor:
“BUNLAR BİZİ KENDİ VATANIMIZDA ESİR ALDILAR”
Bu da tarihe geçecek değil geçen, yalansız dolansız bir isyandır... Bunlar ve bunlarcılar da şimdiden tarihe geçtiler, bunu kim inkardan gelir ki!. Esir alınan Amiral, özel görevli mahkemelerde hukuksuzluğa karşı nasıl dik durduklarını ve nasıl mücadele verdiklerini anlatıyormuş sitede...
“TARİHİN YARGISINDAN KAÇAMAZLAR”
Mahkemede denizcilerin biri bile sayın ‘başkan’ demedi. Ben yalvardım onlara “ne olur bunlara boynunuzu eğmeyin” diye. Hesabı sorulacak... Tarihin yargısından kaçmaları mümkün değil...”
Bu bölümün altında yine beş sütunluk birbaşlık var :
“Erdoğan yeni anayasa için konuştu
“27 MAYIS KORKUSU”
Ne demiş büyüklerimiz, demişler ki “korkunun...”
“KANUNSUZLAR... KANUNSUZLAR!”
İşçi Partisi Genel Başkanı Sn. Doğu Perinçek “tarihe geçen bir göz altına” alınırken böyle isyan etmişti. Yıllar gelip geçiyor bu isyan hep gözümün önünde, daha o andaki haklı isyan, yüreğimde, kulaklarımda...
SEVGİLİ FAZIL SAY’A “MAHPUSHANE SENFONİSİ” YAZDIRILMASIN...
Bir bu eksikti! Övünç kaynağımız piyanist Fazıl Say’a 9 aydan 1,5 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmış!..
Ona kızanlar ya da “öfkelenenler” bile bu kez Fazılcı kesildi, kıvanç duymaz mısınız?
Uzatmaya gerek yok.
On iki on üç yaşından beri tanıdığım sevgili Fazıl’ı piyanosundan uzak, mahpus damının hücresinde, “bir başına boydak” düşünmek bile istemiyorum, yani demek istiyorum ki Fazıl’a “MAPUSHANE SENFONİSİ” yazdırtmayalım... Valla “Yedi iklim dört köşede” çalınır da...
Kaynak : Aydınlık Gazetesi