Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

ZANA’NIN FENDİ, BİRİLERİNİ YENDİ!

07.10.2011

Yüce TBMM Başkanlığı'na inanmak başta gelir. Ama bayan Zana da TÜRK değil TÜRKİYE dediğini söylüyor israrla! Bu çelişkiyi, yine bu durumun farkında olmadığını, bu sefer farkında olarak Zana’nın hangi ifadeyi kullandığını doğru dürüst ortaya çıkarmak Başkan Çiçek’e düşüyor.

17 yıl önce milletvekillerinin yemin töreninde hiç gereği yokken Kürtçe bir gösteri yapan Leyla Zana işi büyütmüş kendisi ve arkadaşlarının parlamentoya girmelerini engelleyerek halkına büyük bir kötülük yapmıştı...

Bunun bedelini yıllarca “mahpusdamı”nda yatarak "kısmen” ödedi.

Artık yaşlandı, mahpusdamı olgunluğunu solukladı, bu kelli milletvekili arkadaşlarına ve “istemleri”ne kötülük etmez “diye düşünüyordum” ki...

Aydınlık gazetemizden: 

“MECLİS’TE TATSIZ TUZSUZ BİR AÇILIŞ"

Yazıdan bir bölüm:

"…17 yıl önce yemin töreni sırasında Kürtçe slogan atan ve bu nedenle yemin krizine neden olan BDP milletvekili Leyla Zana'nın bu kez donuk bir sesle yaptığı yemin sırasında, yeminin 'Büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim' cümlesini 'Büyük Türkiye önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim' şeklinde okuduğu duyuldu. Zana daha sonra gazetecilere, 'Planlı bir şey değildi. Bilinç altı olsa gerek. Ağzımdan öyle çıktı' diye açıkladı.” (Yersen) 


“YEMİNDE 'TÜRK', 'TÜRKİYE' TARTIŞMASI

(Hürriyet gazetesi 3 sütun) 


"20 yıl önce başında yeşil, kırmızı, sarı bir bantla kürsüye çıkan ve yeminini Kürtçe cümleyle bitiren Leyla Zana dün de tartışma yarattı. Zana'nın, yeminin '…büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim' şeklinde biten bölümünü '...büyük Türkiye milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim' şeklinde okuduğu ileri sürüldü. Oturumu yöneten Meclis Başkanı Çiçek, Zana’ya yeminini tekrarlatmadı. Zana, yemin sonrasında "Yeminin içtüzüğe uygun şekilde edilmesi kararı var. Ben de karara uydum, fakat ‘TÜRK’ yerine‘TÜRKİYE’ dedim. Ancak bir kasıt yok, bir planlama değil. Bilinçaltımın bir oyunu. Başkan da tekrar istemeyince yerime geçtim” diye konuştu. Cemil Çiçek, durumu fark etmediğini belirterek “Divandaki arkadaşlar da bana bir şey söylemedi. Zana’nın bunu ‘bilerek söylediği’ yönündeki açıklamasından da bilgim yok. Şimdi referansımız Meclis tutanakları olacak. Ardından yemini tekrar mı eder, yoksa bu şekilde devam mı eder ona karar vereceğiz' dedi. TBMM Başkanlığı ise akşam saatlerinde, ses kayıtları ve görüntülerin incelenmesi sonucunda Zana’nın yemin ederken ‘Türkiye’ değil ‘Türk’ ifadesini kullandığının tespit edildiğini, yeminin anayasaya uygun olduğunu açıkladı.” 


HERKESE SORUYORUM EY MİLLET BU NASIL, NASIL İŞ? 


1- Söz konusu bayan Leyla Zana: “...Fakat ‘TÜRK’ yerine ‘TÜRKİYE’ dedim” diyor ve açıklıyor: “Ancak bir kasıt yok, bir planlama değil, bilinç altımın bir oyunu” DİYOR!

2- TBMM Başkanı Çiçek durumu fark etmediğini “SÖYLÜYOR!” (şaibeli birisi kürsüde iken bile) FARK ETMEDİĞİNİ söylüyor yani!

3- Divandaki arkadaşları da Başkana bir şey SÖYLEMEMİŞLER! (Ne yapıyorlardı acaba?)

4- İŞİN EN KORKUNCU VE SONUNCUSUNU DA DİKKATLERE SUNUYORUM:

5- Bayan Zana, bilinç altının oyunu olarak "TÜRK yerine TÜRKİYE dedim" diyor.

6- TBMM Başkanlığı ise TÜRKİYE değil TÜRK ifadesinin kullanıldığının tesbit edildiğini AÇIKLIYOR!

7- SORALIM MI EY MİLLET, İŞİN DOĞRUSU KİMDE?

Yüce TBMM Başkanlığı'na inanmak başta gelir. Ama bayan Zana da TÜRK değil TÜRKİYE dediğini söylüyor israrla! Bu çelişkiyi, yine bu durumun farkında olmadığını, bu sefer farkında olarak Zana’nın hangi ifadeyi kullandığını doğru dürüst ortaya çıkarmak Başkan Çiçek’e düşüyor. Yılların politikacısı ve hukukçusu Çiçek TÜRK ile TÜRKİYE’nin hangi anlama/ anlamlarına geldiğinin muhakkak ayrımındadır...

Acaba kürsüde olan bu olay, farkında olmamak, divancıların Başkana bişey demedikleri, Başkanlık divanının Zana’yı resmen ve alenen yalanlayan “tespiti” olurken, mangalda kül komayan MHP’nin akıl almaz sessizliği, CHP’nin de öyle tutumu şu “KÜRT” girişimini daha ilk günden kavgaya düşürmemek için olmasın?

TBMM, daha birinci gün yara almış sayılmaz mı ey halkım?


BİR AĞABEYİMİ DAHA YİTİRDİM,  ADI: SUPHİ GÜRSOYTRAK 



27 Mayıs 1960 Akdevrimini yaşama geçirenlerin kimisiyle daha ilk günden dostluklar kurduk biz, CHP yayın organı Ulus Gazetesi çalışanları. 27 Mayıs sabahı Ankara Merkez Cezaevi’ndeki arkadaşları çıkardık bir Binbaşı eşliğinde ve kapalı olan Ulus’umuzu özleyenlere sunduk...

Başta bu satırların yazarı Ulus gazetesi İstihbarat Şefi, Cezaevi’nden çıkardıklarımızdan Yazıİşleri Müdürü Beyhan Cenkçi, habercim Doğan Kasaroğlu, habercim Leyla Çambel, para denkleştirip 27 Mayısçıları desteklemek için SÖZ adlı haftalık bir dergi çıkardık. Ne ki parti adına gazete sahibi CHP Genel Sekreteri İsmail Rüştü Aksal, 6.sayımızda "ya Ulus ya Söz" dedi, dergiyi kapattık n’idelim?

Sonra Ulus’tan ayrıldım.

TBMM kulisinde bir yarenlikte Suphi Ağabey’e durumumu anlattım ve Ankara Radyosu'ndan ses teknisyeni Mücahit, türkücü Mustafa Geceyatmaz ve emekli bir albay yollara düştük doğu ve güneydoğu taraflarına.
Yirminci gün Diyarbakır tren istasyonundayız, kampana çaldı Mücahit’e teypi açtırdım:

“Ey bu ülkeyi idare edenler sözüm sizlere yirmi gün olanları dinlediniz bu halkın üzerine kılınçla gidiniz, ama sevgi kılıncıyla yoksa bu parmak kopar haritamızın, bayrağımızın şekli değişir”

Yassıada duruşmalarında yirmi gün ara sırasında röportajım Ankara Radyosu’nda aynen yayınlandı.

Gerisi mi, bir kuruluş bu sözlerime çengeli taktıydı hey gidi dünya hey!

18 ARALIK 1995'DE İSE NE Mİ OLDU?

Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Farabi Salonu'nda saat 19.00'da Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi Fikret Otyam’a Selam Gecesi... Kerim Avşar, Banu, Tolga Çandar, Yıldız İbrahimova, Mahmut Tali Öngören, İlhan Şeşen,Vecihi Timuroğlu geceye renk katan konuşmalar yapıldı, sazlar çalındı İbrahimova dinlendi onları Fikret Kuşkan sundu.

Atatürkçü Düşünce Fikret Otyam Özel Sayısı 94 sayfa. Bu canla ilgili yazılar, fotoğraflar, karikatürler.

Özel Sayı’nın 3. sayfasında ADD Genel Başkanı “Suphi Gürsoytrak ağabeyim”in yazısı:

"Fikret Otyam deyince en başta aklıma Anadolu halkı gelmekte. 60'lı yıllarda Ulus Gazetesi'nden ayrıldığında bana gelmişti. Milli Birlik Komitesi üyesiydim o dönem. O tarihlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Milli Birlik Grubu'na bağlı olarak "devrimleri yayma komitesi" adında bir komite kurmuştum. Bir çok değerli insan büyük bir şevkle bu büroda devrimin halka getirdiklerini, amaçlarını özellikle kırsal kesime yansıyacak şekilde çalışmaktaydılar. Bu arada Türk Hava Kurumu kırsal kesime yönelik bir gazete çıkarmakta ve ücretsiz olarak faaliyet alanı içindeki yerlere uçaklarla atmakta, şubelerine posta ile göndermekteydi.

İşte bu etkinlikler içerisinde bulunduğum sürede yakışıklı kardeşim Fikret'in gelmesi ve o kendisine has şivesiyle "işsiz kaldım Suphi Ağabey" demesiyle birlikte havadan sürdürdüğümüz bu mücadelenin karadan yapılacak diğer etkinliklerle tamamlanması fikri gözlerimin önünde canlandı. 'Fikret' dedim 'sana bir teyp ve kasetlerini sağlasak, Anadolu'yu adım adım dolaşıp insanlarla konuşsan ve o röportajları Ankara Radyosu'ndan tüm Türk halkına yansıtsak böyle bir çalışmanın içerisine girer misin?' 'Elbette. Bu benim son derece zevk alacağım bir iş olur Suphi Ağabey' dedi. Bunun üzerine o sırada Ankara Radyosu müdürlüğü yapan Albay Nusret Bey'i arayarak Fikret Otyam'ı radyonuz için Anadolu'yu adım adım dolaşarak halkla röportaj yapmakla görevlendirdiğimizi bu sırada gerekli araç ve gereçlerin kendisine sağlanmasını ve yaptığı röportajların Ankara Radyosu'ndan yayınlanmasını rica ederim. İşte Anadolu halkının yaşam tarzını, düşüncelerini, beklentilerini, acı ve mutluluklarını yansıtan ve buram buram Anadolu kokan röportajlar Fikret'in o sanatkar ruhuyla birleşerek Türk halkına radyodan ses, medyadan makaleler halinde yayılmış oldu.

Otyam'ın sanatkar ruhu bu gezilerinden çok daha zenginlik kazanarak yazılarına ve tuvallerine o tarihlerden bu yana yansımaktadır. Kendisiyle, Türkiye'nin yetiştirdiği bu kıymetli sanatkar ile büyük kıvanç duymaktayız. Yaşamı boyunca sağlık, esenlik ve mutluluk dilerim.

M.Suphi Gürsoytrak Genel Başkan"

Parlamentoda birlikteyiz, 1979 yılına kadar... Atatürk devrim ve ilkelerinin, insan haklarının şaşmaz savunucusu ve yayıcısı gökyüzü aşığı havacı "Suphi ağabey”, gün geldi Atatürkçü Düşünce Derneği kurucularından ve de Genel Başkanı.

Onun çağrısıyla, yeni yaşam yerimiz Antalya’nın adı güzel Gazipaşa’dan yola koyulduk, Ankara’dayız Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi’nin düzenlediğ Fikret Otyam’a Selam gecesinde olmak için...
Karşılıklı sevgi sürüp geldi, yıllarca. 

“BİR DÖNEM KAPANIYOR FİKRET AĞABEY”

Sabah erkenden başsağlığı için Ankara’yı aradım, oğlu mimar Bozkurt Gürsoytrak biraralık “bir dönem kapanıyor Fikret ağabey” dedi, içim bihoş oldu, evet acı ama öyle...

Gürsoytrak ailesine, sevenlerine, silah arkadaşlarına bikez daha başsağlığı, "ağabeyime” rahmet dilerim.

Antalya Toroslar Beydağları, Geyikbayırı Köyü 5/6 Ekim 2011

Kaynak : Aydınlık Gazetesi