Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

ÜÇ YÜZ SEKSEN ALTI GÜNÜ DE HÜCREDE TEK BAŞINA!

23.03.2012

Hey Obama hey Obama, hey Adalet hatun sizlere bir sualim var yukarda yazdım kocaman kocaman, çıkabildiniz mi içinden?

Birisi cezaevlerinde hiç aydın yok diye dursun yok dediği aydınlardan bir örnek sadece bir örnek hepsini sıralasam tastamam dört yıl sürer üstelik taaa Pensilvanya’ya kadar ve hücrede bir yıl!

Tastamam dört yıl önce İşçi Partisi Genel Başkanı ak saçlı Dr. Doğu Perinçek, dostum, arkadaşım, oğulları Can çocuğun kirvesi kısaca. Yazdığı ışık saçan, uyaran, uyandıran kitapları sadece oradan altı, ikisi de hücrede, tek başına! Birisi cezaevlerinde hiç aydın yok diye dursun, ezilen, sömürülen geri bırakılan ülkelerin, halkların dostu, yandaşı bir örnek evet Doğu Perinçek... Sevmediğim bir sözcük, sanırım ilk kez kullanıyorum “emperyalizm”in de baş düşmanı. İşte yıllardır başına ne geldiyse/ getirildiyse bundan geldi, ömrü, ülke seçime giderken o mahpus damında yıllar, yıllar! Bu kez öyle olmadı bir sabah bermutat evi basıldı, bermutat didik didik edildi ve O, polislerce arabaya bindirilirken iki kelime ettiydi:

“KANUNSUZLAR... KANUNSUZLAR!”

Ve araba hareket etti taa Silivri’ye, orada çok önceden hazırlanmış çağdaş (!) cezaevine yani Silivri zindanına!

Orada tastamam dört yıl şimdi beş yaşına bastı bu akıl almaz mahpusluk!

Savunma kutsalmış, böyle yazar kitaplar, diller!.. Yazar da savunma yaparken ettiği/ haykırdığı sözlerden anında rakamla 22.5, yazıyla yirmi iki yıl mahpusluk!.. Savunma kutsalmış ha? Şu kutsallığın yüceliğine bakalım, savunurken 16 celse duruşmalardan da “men” cezası!

Savunma kutsalmış ha? Şu kutsallığa bir daha bakar mısınız ey millet, ey Obama ey Obama, ey Adalet hatun, şu kutsallığa! Avukatı İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Hasan Basri Özbey de dava sonuna kadar duruşmalardan men! Savunma kutsalmış, ah kutsal!

Bu yurtsever aydının devam eden davalar ve duruşmalarda istenen hapis cezası toplam rakamla 40, yazıyla kırk yıl evet, “yes” 40 yıl! Yani yüz on, evet yüz on yaşında çıkabilecek Silivri zindanından, ne diyeyim hayırlara gele!

21 MART 2008...

O gün haykırdığı “Kanunsuzlar... Kanunsuzlar”ı hiç çıkmıyor kulaklarımdan kaç kez yazdım bunu, anımsamıyorum!

Eşi Şule Perinçek’ten rica ediyorum, eğer bu aralar telefonla bile görüşmeme cezası falan yoksa ‘bermutat’ın tam yeri, ilk duruşmaya çıktığında sakın ha, sakın ha hapşırmasın, rüyamda gördüm bir yıl dokuz ay da hapşırık cezası verildiydi!

O kutsal sayılan savunma sonucu 22.5 yıl hapis 16 celse duruşmalardan men cezası, kutsallık savunucusuna da duruşmalardan sonuna kadar men cezası ha?

İLLA MI?

Yaşadığı (!) mahpushanede, suçu ne olursa olsun kanser hastasına da (yazdıysa bozulsun) illa bu mahpushanede öleceksin cezası mı?

Bu kişi Silivri zindanında!

Ailesi yalvar yakar bırakın diye, ne ki illa burada olsun diye ve:

“CEZAEVLERİNDE ÖLÜM SINIRINDA 142 KİŞİ!”

Adalet kutsalmış! Ah kutsal!

AFGANİSTAN’DA ÖLÜM SİLAHLARI PATLAMAZ İKEN

UNUTULMAZ GÜZEL GÜNLER GEÇİRDİYDİM...

İsveç’ten Afganistan’a belgesel film çekmek için büyük arabalarıyla yola çıkan Barbro ve Güneş Karabuda çifti, İstanbul’dan Çetin Altan’ı, Ankara’dan da bu canı aldılar yola/ yollara koyulduk, bin bir maceradan sonra Afganistan topraklarındayız... Ve Kâbil’de.

Büyükelçimiz büyük ilgi ve sevgi gösterdi hele hele Müsteşar Kaya Toperi beni otele bırakmadı, “Telsizci izinde onun odasında kal” Kaya da o hizadaki yerde kalıyor.

Afganistan’ı neredeyse baştan aşağı dolaştık, en çok ne mi gördük?

Türklere sevgi, hep ama hep ağırlamak istediler.

Afgan halkı fukara, yönetenler zengindi.

Afganistan dendi mi içim sızlar.

O candan adam Kaya Toperi artık Kuveyt Büyükelçisi’dir, bizler de sergi açmak için devlet konuğu olarak Kuveyt’teyiz... Sergi Büyükelçimiz Toperi ile Kuveytli bir bakan tarafından açıldı... Filiz’in dokumaları, bu canın tabloları büyük ilgi gördü, alan hemen ödüyor ve kimileri alıp gidiyor!.. Derken Irak/ İran savaşı başlayıverdi top sesleri duyulur oldu ve uçaklara/ uçaklarına atlayanlar gitti, yani zenginler... Ve bizler (!) kaldık, sevgili Kaya Toperi’nin götürdüğü hastanede şeker hastası olduğum anlaşıldı!

Aradan yıllar geçti, şu Amerika var ya şu Amerika, kendi hallerinde yine de mutlu Afganistan’a inanılmaz bahaneler gösterip el attı, hay atmaz komaz olaydı o mutlu yer kan gölüne döndürüldü yıllardır, yıllardır ölüm, ölüm, ölümler! İşte Amerika’nın getirdiği!..

Başa çıkamayınca!

O fukaralar Amerika’nın getirdiği mutluluğa (!) başkaldırdılar şu Amerika var ya şu Amerika, şeyi sıkışınca neredeyse yedi düvelden yardım dilendi. NATO mato derken binden fazla Mehmetçik kendilerini o topraklarda buldu, buldu değil bulduruldu! Övgüler hep Türkiye’ye AKP iktidarına, Mehmetçiğe, Afganistan dağları bunlarla yankılandı!..

UÇARAK GİTTİLER/ UÇURULARAK GETİRİLDİLER!

Ah şu televizyon! Türk kuvvetlerine ait bir helikopter düştü, on iki “asker” şehit oldu haberi dünyaya dağıldı.

“Düştü” ile “düşürüldü” arasında Hindikuş Dağları kadar fark var... Düşürüldü denseydi hayretler içinde de kalacaktım, böyle bir şey beklemediğim için...

“ON İKİ ‘ASKER’ ŞEHİT OLDU”

Suçluların telaşına payanda olanlar haberi hep böyle verdiler on iki asker şehit oldu diye! Evet asker... Sanki Irak sınırında PKK on iki askerimizi şehit etti der gibi!

ŞEHİT ON İKİ “ASKERİMİZ” ŞÖYLE:

Serkan Doğan Personel Binbaşı/ Mithat Çolak Mühendis Binbaşı/ Şükrü Bağdatlı Hava Personel Binbaşı/ İsmail Cem Yakınlar İstihkam Binbaşı/ Adil Erdoğan Kara Pilot Yüzbaşı/ İlker Aydın İkmal Yüzbaşı/ Murat Yıldız İkmal Yüzbaşı/ Tahsin Barutçu Kara Pilot Üsteğmen/ Okan Melikoğlu İkmal Üsteğmen/ Mehmet Akbaş Teknisyen Kıdemli Üstçavuş/ Önay Vurucu Piyade Uzman Çavuş...

Taa küçük yaşlarda havacılığa meraklının birisi olarak askeri uçaklarla gökyüzünü dolaşmış, Amerika denen yerlere de gitmiş işe bakın şu Amerika var ya şu Amerika, gezi ucuz olsun diye hep askeri tesislerde ağırlamış şu Amerika var ya şu Amerika altımıza son model bir uçak çekmiş neredeyse tüm memleketlerini göstermişti sonunda isyan etmiş gece karanlığında zenci denenlerin arasına dalmış içki yerlerinde içki istemiş tanık olanlardan kimisinin siyahi yüzleri sarımtrakolmuş nutuk çeker gibi “aym Türk no Amerikan” (!) diye haykırıp onları gösterip “Aylavyu” deyip pasaportumu uzatmıştım. Bu, sabah dörde kadar sürmüş iki “muhafız”la beyazlar arasına götürülmüştüm bir caddeye!.. Sabah olayı öğrenen ilgililerin yüzleri bembeyaz olduydu!

Şu Amerika var ya şu Amerika, bu da helikoptere çuval geçirme olmasın planları gereği? Şu Amerika var ya şu Amerika, ettikleri yıllar sonra çıkar...

“EŞİMİN AFGANİSTAN’DA

NE İŞİ VARDI?”

Bu soruyu okudunuz gazetemizde kocaman, Afganistan şehitlerinden Yıldız’ın eşi Ayşegül soruyor acısıyla. Aynı soruyu soranlar çok! Ey Obama ey Obama, ey Adalet hatun ne cevap versek?

Birisi yanıtlıyor!..

Adama bakın sanki o anlaşmaları, o ticaret gelişmelerini, falanı filanı, verilmiş sözleri Gazeteci Cemiyetleri mi vermişti/ imzalamıştı, iki sayfalığı da tümden sır!

Aziz dostumuz Amerika istiyor demeyeceklerdi/ diyemeyeceklerdi elbette... Verilmiş sözler, anlaşmalar gereğince on iki değerli subayımızı, astsubayımızı yitiriverdik anında! Afganistan göklerine uçakla gittiler uçakla getirildiler! O şehit ailelerin acılarını kimse onlar kadar duyamaz öyle değil mi ey Obama ey Obama, ey Adalet hatun? Salt rahmet dilemek neye yarar?

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ BÖYLELİKLE YENİ BİR ACIYA DÜŞTÜ/ DÜŞÜRÜLDÜ...

Islak, kuru rezilliklerle, teknoloji sahtekarlıklarıyla her rütbeden subay mahpushanelerde!

BİR DE GENELKURMAY BAŞKANI OLSA TAKTIĞIM ADLA “SİLİVRİ 5.ORDU TAMAM” DER OLMUŞTUM!

Nihayet onu da tamamladılar Genelkurmay Başkanı emekli olduğunda altına araba çekilen Orgeneral Başbuğ!

YA DENİZCİLER?

Denizci milleti ise ayrı bir alem!

Donanmada olanlardan çok, mahpushanede olanlar!

Bunlar var ya bunlar dokuz yıldır şu AKP’yi devireceklermiş, havacı milleti de camileri bombalayacakmış falan filan!

Dünyanın en büyük ordularından Türk ordusu öksürse devrilirdi AKP!

Öksürmediler dokuz yıldır!

Şu Amerika var ya şu Amerika.

Göktanrım beterlerinden esirgesin ne bayrağımız ne sınırlarımız değişsin...

CİLO DAĞLARI’NDA 5 POLİS ŞEHİT!

Bu şehitlerimiz var ya, şehit öncüleri. Başbakanımızın, kısa bir eğitim sonucu dağa dağlara salıverdiği, resmen alenen o dağların acemisi polislerimiz! Olacakları, polisevlerine de ateş/ ateşler düşeceğini yazmıştım, yazmaz olaydım! Onlara rahmet diliyor ateş düşen/ düşürülen evlere göktanrıdan sabır diliyorum.

HAYDİ AZICIK ŞENLİKLİ OLSUN!

Vatan Gazetesi’nde 8 sütun iri başlıklı bir başüstü haberi:

“Kenan Evren’in 160 sayfalık savunmasını ele geçirdik”

“BEN KURUCU İRADEYİM YARGILAYAMAZSINIZ”

4 Nisan’da yargılama başlayacak, anlatacağım bu canla ilgili, bilenler bilmeyenlere anlatsın ama bikez daha anlatayım n’olmuş yani.

Bay “Kurucu İrade” aynı zamanda ressamdır, iradelikle birlikte kendini resme verdi ve birgün Ankara’da sergi bile açtıydı bi de baktım Cumhurbaşkanı sayın Demirel’e (Kulakları çınlasın selamım tabidir) bir eserini gösteriyor elinde sigarası bir yaşlı. İsim de koydum diyor gülerek “Sigara içme keyfi” Bunu Halis Ağa’ya (Toprak) bir milyar üç yüz milyona satmış. Halis Ağa’ya hep yazıp durdum, kızıyla haber saldım, aman haa bu uğursuzluk getirir, yürütmedir falan! Dediklerim hep çıktı, genç eşinden ayrıldı! Devlet ne malı varsa aldı. Öğrendim ki resim de devletin elinde!

Bu, “Sigara içme keyfi”ni sürdüren amcayı yıllar önce tanımıştım Şanlıurfa’da Anzelha kenarında, o an bir fotoğrafını çekmiştim. Fotoğrafı sergilerimde gösterdim, kitaplarımda, sergi kataloglarında da yer almıştı, tamam mı? İmalar... Haber salmalar... Yazılar... Haber salmalar... Urfa’da çok satılan bu kartı edinen bay Kurucu İrade’den minicik bir özür bekledim heyhat!.. Ankara ve Marmaris’te “1 Türk Lirası istemiyle” dava açtım. Ankara’daki duruşma çabuk bitti. “...bir daha yapmayacağına kanaat getirildiğinden beraatine...”

Marmaris mi? Neredeyse 7 yıl sürdü orada da aklandı. Hani şu takıldığım adalet var ya, şu adalet işte onun en iyi tarafı sayılan Yargıtay kararı bozdu bay “Kurucu İrade” 1 Türk Lirası’na hüküm giydi vesselam!

En acısı mübaşirler “sanık Ahmet Kenan Evren” diye bağırmışlar.

Kaynak : Aydınlık Gazetesi