Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

NEREDESİN ATATÜRK’ÜM NERDESİN DOST?

25.05.2012

MALATYA KÜRECİK’DE, ESKİ ADIYLA KÖR SÜLEYMANLI KÖYÜ’NDEKİ GÜZEL CAN DOSTLAR, RUSYA RESMEN

ALENEN “KÜRECİK’İ VURURUZ” DEDİ NEYLEYİM?

O TOPRAKLAR ARTIK BİZİM DEĞİL, DÜNYA HAİNİ AMERİKA’NIN!

VEREN DE GÜL İLE ERDOĞAN! YA GENELKURMAY?

19 Mayıs 2012, Antalya...

 

İçime acı çöktü sabah sabah! Ey yağmur diyorum, yağacak bugünü mü buldun? Bak, bugün 19 Mayıs, aziz Mustafa Kemal ve inanmışları, köhne Bandırma vapuruyla bin bir maceradan sonra Samsun’a çıktılar...

Bu çıkış, bugünkü bağımsız, laik, demokrat Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk adımıydı. Cumhuriyet kurulanda, aziz Atatürk bu tarihsel günü Türk Gençliği’ne armağan etti, stadyumları dolduran binlerce yurttaş, güzelim çağdaş giysiler içinde ve dahi müzik eşliğinde yemyeşil sahalarda, seyri doyumsuz beden ve oyun hareketleri yaparlar...

Kahramanordumuza subay yetiştiren tarihi Harp Okulu’nun genç öğrencileri de dağıldı mı koca sahaya, nefesleri tutturan gösteriler sunar, kimi gözler dolar alkış kıyamet, gece ışıklıgösteriler, saatlerce süren. Bizi bu günlere eriştiren kahraman Türk Ordusu da boş durmaz!

Ankara 19 Mayıs Stadyumu Şeref Locası’nda Aziz Atamız yoktur!

Siyah şapkasıyla Cumhuriyeti emanet ettiği gençliği selamlaması, bin dokuz yüz otuz sekiz yılının on Kasım’ında sonlanmış ve bundan sonra hüzün gelip baş köşeye oturmuştu!.

A SEVGİLİ, ABEREKET, KİMİ ZAMAN ÖLÜM SAÇAN YAĞMUR SÖZÜM SANA!..

N’olur, yağma dur, bugünkü bereketin yarına kalsın...

ANTALYA KONYAALTI CADDESİ 40 NUMARANIN YEDİNCİ KATINDA, DURMADAN YAĞAN YAĞMURLA KONUŞUYORUM İÇİM ACIYLA DOLU!

Bak yağmur can diyorum, azıcık dursan n’olur?

Haydi, seni bekleyen toprak insanlarınısevindirdin kocaman bir eyvallah! Peki a yağmur can, bir de kimleri sevindiriyorsun ayrımında değilsin, olsan şıp diye dururdun!.

O coşkuyla kutlanan 19 Mayıslar bu günden itibaren artık yok, stadyumların o yeşilinde bundan “kelli” sadece top koşturulacak!

ELDEN GELSE!

Gün gelir Atatürk’ü anma da yasaklanırsa neden şaşmalı? Heykeline/ büstüne çelenk koyma yasaklandı bile, yazıklar olsun!

23 Nisan da!

30 Ağustos Zafer Bayramı da!

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı da, gün gelir yok sayılırsa neden şaşmalı!

Bugün 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı!

Bir sürü yasaklarla gelen!

N’OLUR DUR YAĞMUR DUR!

19 Mayıs 2012...

Sabahla öğle arası!

Derken trampet, boru sesleri...

Derken birçok ağızdan “sloganlar” iktidarı kınayan, yeren!

Balkondan Konyaaltı Caddesi’nin sağına doğru eğilende o koca uzun caddeyi dolduran şemsiyeler ordusu akınlar halinde, bayan ve bay şemsiyeleri... Hele o, hele o bir elde de Ay Yıldızlı Bayrağımız... Bayrağımız... Bayrağımız. Bayraklarımız...

Bayraklarımız... Beyaz yarım ay ve yıldızıyla yağmurda bile dalgalanan!

Filiz’le önce bayraklarımızı, sonra fotoğraf makinelerimiz kapıyoruz, bu bir ordu, direnen, ders veren sözden yazıdan ders almayana!

Bu ordu Cumhuriyet alanına doğru akınlar, dalgalar halinde yürüyor haykırışlar içinde bir elde al bayrak öbür elde şemsiye!.. Ve yığınla, yağmura aldırış etmeyenler, bayrak tutarak!.

Nereye mi?

Ders vermeye!

DERKEN SAĞLI SOLLU İNANMIŞLAR, ORTALARINDA UPUZUN, AMA UPUZUN BAYRAĞIMIZ YAĞMUR ALTINDA!

Derken, bir türkü/ marş arası, bir yalvarış... Soran, “neredesin nerdesin” diyen?

SARI SAÇLIM, MAVİ GÖZLÜM NERDESİN? NEREDESİN ATATÜRK’ÜM NERDESİN DOOOST”

Binlerce mi desem, hayır... Bu yağmurda ellerinde şemsiye ve şemsiyesiz, ay yıldızlı bayraklarla Cumhuriyet alanına doğru giden o insan ordusu, insan seli bir türkü bir marş arası avazlıyorlar.

Manevi oğlum Aşık Mahsuni Şerif’in Atamıza haykırışını hep bir ağızdan yeri, yağmurlu göğü inletiyor... Evet , “Neredesin”, “Nerdesin Atatürk’üm?”

O Atatürk ki mavi gözlü sarı saçlı...

BABA, BİR OĞLUM OLDU”

Bu 1964 yılındaydı.

Ona “Mahsuni” demiştim “Bu oğlana adı ben veriyorum; oğulun adı Emrah”

Sen de nerdesin, neredesin a can manevi oğul Mahsuni?

Sazıyla, avazıyla babasının tıpkısı ey Emrah, Ankara yerine keşke keşke Antalya’da olaydın bayraklarla donatılmış bu balkonda olaydın ey vefalı can Emrah... Baban da... Rahmetli anan Suna da.

Dillerden gönüllerden düşmeyen bu, Mavi gözlü, sarı saçlı yapıtı, yağmur altında kadın erkek, kızlı oğlanlı söyleyerek geçiyor, artık fotoğraf çekemez oldum, gözümdeki gözlerimdeki yaşlar mı?

Onlar yağmur damlaları!

Bir şemsiyeli ordusu halâ, o türküyle akıp gidiyor!..

Bir güç, bir kıvanç sardı hasta bedenimi.

Neden mi?

Neden olacak ey millet?

Yasaklara karşı “Ulus olarak” gereken yanıtı verdiniz durmak bilmeyen yağmura karşın ey millet!

Kimileri bu yağmura çok sevinmişti, sevinçleri kursaklarında kaldı!

Yurdun yedi iklim dört köşesinde, eylemleriyle kursakta bırakmalar milyonlarca!..

BU YAĞMUR VAR YA BU YAĞMUR, MEĞER BİR BİLDİĞİ VARMIŞ!

Bu direnişleri/ direnişçileri yağmur bile durduramadı dedirtmekmiş amacı, ey millet!

İnsan giden de, gözü açık gider mi bunu gördükten sonra?

KÜRECİK’TE ASIL ADI KÖR SÜLAYMANLI OLAN O CENNET KÖYDEKİ GÜZEL CAN DOSTLAR...

Ne demişler? Demişler ki: “Kara haber telgraftan tez gelir”.

Rus Devlet Başkanı Putin, Rus Mili Savunma Bakanı Anatoli Serdyukov da nedenlerini anlattı batılılara ve “vururuz” dedi!

Radarın olduğu o kocaman tepe var ya orası artık Türk toprakları değil, kimin mi? Dünya zebanisi Amerika’nın? Hep birlikteki “hafifletici”ye bakın, üç dört yıl sonra mı ne NATO’ya geçecekmiş!

ABD, TOPRAĞIMIZI KİMLERDEN ALDI?

Veren TC Cumhurbaşkanı bay Gül!

Veren TC Başbakanı bay Erdoğan!

Ya Genelkurmay? Vatan toprağı bu, vatan toprağı!

YA HU DEDİM KENDİ KENDİME!

Düzeltmeleri, 19-20 tarihinde yaptıktan sonra ya Hu dedim kendi kendime, Kürecik’deki güzel canların geceleri uyku girmez gözlerine neyleyim?

Kaynak : Aydınlık Gazetesi