Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

Fikret Otyam

03.01.2011

Sizlerden bir hafta ayrı kalanda, vatan millet aşkım iyice depreşti, şu Ergenekoncuları tastamam perişan etmek için aylardır sakladığım bir büyük sırrı açıklamaya karar verdim!
İLGİLİLERİN DİKKATİNE..
Poyrazköy’de İmamın Bağına yakın tek kavak ağacının yatsı gölgesinin tam ucundan sağa ama muhakkak sağa dönüp yirmi yedi ayak yürüyünüz sol elinizi havaya dikip onun da gölgesinin soluna 120 ayak gidin işte burayı kazmaya başlayın, dibe doğru dokuz kulaç ininiz bundan ötesini el ile yapınız ve temizlenince bunun U-2 Nich 5 tipi bir denizaltı olduğunu dehşetle göreceksiniz!
Ama daha önce koyduğum ihbar zarfını “medyaya” yaymadan lütfen iş bu kazıya başlamayın, ortam hazırlayın.
Bu yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim efendim.
İÇİM ACIYLA İSYAN DOLU! KİME DİKKAT DEDİYSEM DE UMUT KESİLDİ, HER YANDA TÜKENDİ ÇARELERİM!
1961…
Ankara Radyosu’ndan yirmi gün seslendim yurttaşlarıma, doğu, güneydoğu ellerimizi hallaç pamuğu gibi atıp dertler derledim ve sonuncu yirminci röportajımda Diyarbakır’dan haykırdım, ey bu ülkeyi idare edenler sözüm size yirmi gün dinlediniz bu halkın üzerine kılıçla gidin, ama sevgi kılıcıyla yoksa bu parmak kopar bayrağımızın, haritamızın şekli değişir benden söylemesi!
İktidarda 27 Mayıs 1960 Akdevrim Hükümeti ve askerler yine söz sahibi sayılır. MİT’ten başka ses eden olmadı bu feryadıma, o da bunları nasıl söylediğim için!
1961...
Daha sonra bu sözlerim ayrıntılı olarak Atatürk’ün çok yakını, yazar Falih Rıfkı Atay’ın Dünya Gazetesinde “UY BABO” (Kürtçe vah babam) başlığıyla yayınlandı ve yine aynı yıl Dost Yayınları: 35/Gezi Notları 5, sevgi, saygı ve özlemle andığım Türk resim sanatının onurlu ismi sınıf arkadaşım Orhan Peker’in hazırladığı kapakla kitap olarak da çıktı.
İşte Uy Babo, sayfa 62 ve 63 bitiş bölümünden ufak bir alıntı:
“…Ağalar toplandı. Yorgan gitti ama kavga bitmedi. Bu kavga Doğu’ya gönülleri, kasayı açmakla olur. Bazı şeyleri Bitlis’in delikli taşından geçirmekle olur.. Okulla olur. Yürekli, sabırlı, içi memleket sevgisi dolu idare adamlarıyla olur. 
En son neyle olur bilir misiniz?
Altı ay önce buraları karış karış gezdiğimiz iki Milliz Birlik Komitesi üyesinin aldığı defterler dolusu dileğin gerçekleştirilmesiyle olur. Hem bilir hem yapmazsan bu parmak kopar. Apaçık bu apaçık.. Eğilin bu topraklara. Sonra bu parmak bir gün kopar, bozulur yurdun o biçimli girdisi.” 
YIL 2010!
Aydınlık geçen hafta yayınladı.
Neyi mi?
Ülke sınırları içinde ayrı bir devlet:Kürdistan !Türk bayrağı yanına Kürdistan bayrağı ! Kürtçe dil.. İç güvenliği için özel kuvvet!.. Kürdistan Meclisi!.. İstekler sonsuz!
49 YIL ÖNCE!
49 yıl önce ısrarla “bu parmak bir gün kopar” dediğim buydu, neyleyim?
“AİLEMİN HAYALİNİ YOK ETTİLER”
Doğduğum 19 Aralık’ta sevinirken acı bir haber Deniz Yarbay Ali Tatar can intihar etti! Amirallerine suikast suçlamasıyla iki kez gözaltına alınmasına isyan eden bu onurlu Türk subayı Ali Tatar can, bir Ergenekon haksızlığı şehididir.
Şehit eşi Nilüfer Tatar can “Ailemin hayallerini yok ettiler” diye haykırıyor yüreğinin dinmeyen acısıyla. Bu konuyu geçen hafta yazıma alacaktım olmadı ama dergimiz almış.
Tatar ailesinin acısına ta o gün katıldım.
“Bozatlı Hızır” yardımcıları ola.
A HOCA, O DİLLERİNE KURBAN OLAM: “İSLAM’I ATATÜRK ÖZGÜRLEŞTİRDİ”
Diyanet bu hocayı asla bağışlamaz,ne de güzel demiş hiç denmeyeni? Bu din adamına muhakkak sahip çıkmalı. Bi de baktım ki bu sözü eden Almanya’da Makedon kökenli imam Benjamin İdriz imiş!
Nerede bunu söyleyecek Türk imam!
TELEFONDA BİR TARTIŞMA VE ZORUNLU AÇIKLAMA..
Ulusal Kanal’da halk müziğiyle ilgili program yapan ustaya program sonunda, Ulusal Kanal'ı yıllardır kollayan, izleyen ve yarım asırdan fazla ülkenin yedi iklim dört köşesinden türkü derleyen, halk türkülerimizi delice değil, akıllıca seven birisi olarak kırk altı yıl önce Sivaslı bir hatundan derlediğim bir havanın başkasına mal edildiğine içim yandı, yandı da ne oldu telefonda fena halde kapıştık, bunları yazacağımı söyledim o da Ulusal Kanal'daki programında aynen yanıt vereceğini bildirdi söyleşi (!) ağır bir sözümle bitti.
Aslında bu programın Ulusal Kanal'da yer almasına hep kızmışımdır, suya sabuna hiç ama hiç dokunmayan, ülkede olanların tastamam dışında üstelik İşçi Partisi’nin yayın organında!. Uzatmak istemiyorum öfkeme en kısasından birkaç örnek:
“Cumartesi Anneleri” bir başka deyimle anaları 300 haftadır evet 300 haftadır Galatasaray meydanında ölenlerini arıyorlar, sayın yapımcı 300 haftadır buradan geçmedi mi, Ulusal Kanal’sa beş yüz adım ötede! Nerede ana sevgisiyle, ana acısıyla, anaların acısıyla bir program? Sağında bir ozan solunda bir ozan ortada kendileri türküler selvi boylu al yanaklılar üzerine!
TEKEL ve Maden emekçileri çoluk çocuk Allahın soğuğunda, karında uyduruk çadırlarda yarı aç yarı tok bir hak arayışında!. Ulusal Kanal bunu bütün ayrıntısıyla, bütün dehşetiyle ilk haber olarak veriyor her gün, ama o program aynı pozda! Sanki dincilerin Fethullahcıların saati! Gençler haklarını arıyor ama Erdoğan’ın toz kondurmadığı kocaman botlu polisleri, bunlar sanki düşman, sallıyorlar copları, tekmeleri yerde genç bir kızımız o polislerin tekmeleri altında yüzündeki o acı unutulur gibi değil, bunlar olurken orada aynı poz. İçişleri Bakanımız kırk yönden (!)inceletmiş kıza bişey olmamış evet iki azulüm türkümüz yok mu?Diyelim ki bir Pir Sultan Abdal isyan türküsü avazlanmaz mı hiç olmazsa?. Hayır sazlar yine diz üstünde evet tam geyik muhabbeti! 
DOĞUDA CUMHURİYET KÖYÜNDE KIZLI ERKEKLİ GENÇLERİMİZ YANİ İŞÇİ PARTİLİ GENÇLERİMİZ OKUL YAPIYORDU..
Ulusal Kanal neredeyse her gün bu konuda yayın yapıyor,gençlerimize “Mektebin Bacaları”yla bir selam göndermek var mıydı gönderdiğin onca selam arasında.. Esamileri bile okunmadı! 
GEÇİN HEPSİNİ, HEPSİNE EYVALLAH DİYELİM, AMA?
Bu kanal İşçi Partisi’nin. İşçi Partisi’nin Genel Başkanı Doğu Perinçek 1000 günü aşkın çağdaş zindanda ve arkadaşları Ulusal Kanal çalışanı da aylardır o zindanda yani hapiste, yani mahpus damında!
Yok mu mahpushane türküsü, türküleri, ağıtları, yermeleri, sadece Pir Sultan yeter sadece Pir Sultan.. Ruhi Su türküleri.. Manevi oğlumuz Mahzuni Şerif türküleri mahpushane üzerine ve niceleri, niceleri baştan boya. Ama aynı poz, ortada hazret sağında bir aşık solunda bir aşık.. İşçi Partisi ilkelerinden, İşçi Partisi Genel Başkanı Perinçek’in 1000 günden fazla tutukluluğundan keza arkadaşlarının ve yazarlarının mahpus damında olduğundan habersiz bir program hem de İşçi Partisi televizyonunda! Konuklarına can kurban, sözüm onlara değil.
Bu program başka amaçlıymış, suya sabuna dokunmazmış neredeyse yedi yıldır!
Ülke neredeyse elden gidiyor, “Uyan Sunam uyan derin uykudan!” Başka amacı da neymiş bu ortamda?
Ülke neredeyse elden gidiyor buna türkülerle de karşı çıkmak bir vatan borcu, namus borcu değil mi bunu Ulusal Kanal ile ödemek,yerine getirtmek?
Yayınında bana yanıt verecekmiş yani yaşaması için maddi manevi yardımdan kaçmadığımız kısmen ortak olduğumuz Ulusal Kanal’da!
Bunu çok istiyorum Ulusal Kanal izleyicileri önünde daha açık, daha malzemeli tartışmak bu kanala borcumdur, eda etmekten onur duyacağım..
“YA ULUSAL KANAL OLMASAYMIŞ?”
Sen de hiç olmazdın vesselam!

Gelecek yazı: “Ankara Türkiye’nin Kalbidir”

Antalya, 27 Aralık 2010.

Ankara, 15 Aralık 2010

Kaynak : Aydınlık Gazetesi