Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

EY GENELKURMAY BAŞKANI, HAVA KUVVETLERİNDEN AYRILAN 291 SAVAŞ PİLOTU BAKLA TARLASINDA MI YETİŞTİ?

03.01.2014

Hava savunmasında 291 pilot artık gökyüzünde değil, düşünün bi kez! Üç tarafı deniz bir ülke. Çok kuvvetli deniz kuvvetleri şükürler olsun vardı... Ama bu deniz ordusunun komutanları

artık yok gibi! Kara Kuvvetleri... Muvazzaf/ emekli niceleri de mahpus damlarında...

11 yılda 291 savaş pilotu da ordudan ayrılmış! 291 pilot bu 291 pilot! Hava savunmasında 291 pilot artık gökyüzünde değil, düşünün bi kez! Herkese sormak gerek bu 291 usta havacı bakla tarlasında mı yetişti kaç yılda o hale geldiler? Seviniyorduk Hava Kuvvetleri yerinde diye, 11 yılda 291 usta havacı meğer çoktan uçup gitmiş yeryüzüne!.. Yasada şöyle olmuş da böyle olmuş da falan! Tamam 291 usta havacıyı Hava Kuvvetleri'nde sahip çıkma becerisi neden, neden neden gösterilmedi sormak gerekmez mi ey canlar?

DENİZ KUVVETLERİ ÇOKTAN KOMUTANSIZ!

Üç tarafı deniz bir ülke.

Çok kuvvetli deniz kuvvetleri şükürler olsun vardı...

Ama bu deniz ordusunun komutanları artık yok gibi!

Nereye gittiler? En iğrenç düzmece/ alçakça yalan suçlamalarla hepsi askeri mahpus damlarında!

EY, EY KARA KUVVETLERİ! MUVAZZAF/ EMEKLİ NİCELERİ DE MAHPUS DAMLARINDA EMEKLİ GENELKURMAY BAŞKANI DAHİL!

Aynı düzmece ıslak/kuru alçakça ihbarlarla iki yüzün üzerinde en ufak rütbelisinden tutun Genelkurmay Başkanı dahil nice güzide komutan çoktan mahpus damında...

NEREYE NE BATTI? BATANLAR 'AH ŞU ABD'! BİR DE 'AB'!

NEYMİŞ? BURALARDA BÖYLE KUVVETLİ ORDUYA GEREK YOKMUŞ!

VE ŞU 'F TİPİ' KUMPAS HAİNLİĞİ ERGENEKON İLE BALYOZ'UN BAŞI FETHULLAH GÜLEN VE HER YERE, HER YERE İÇTEN VE DIŞTAN SIZDIRILMIŞ TAİFESİ!

Aydınlık tam sayfa verdi, 'F Tipi' kumpasın nasıl kurulduğunu, Beşiktaş Terör Örgütü'nden başlayarak. Bu konularda uyarılarla doluydu Aydınlık gazetemiz. Şimdi yeni yeni çıkıyor Vehbi'nin kerrakesi!

HAYRETLİ ÇOK ŞÜKÜR!

Özel'in "kumpas" konusunu MGK gündemine taşımasının ardından asli müşavirlik de harekete geçmiş ve Genelkurmay sahte delilleri incelemeye başlamış, Genelkurmay Adli Müşavirliği'nin, Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda uzun süredir çalıştığı ve mağduriyet yaşatan iddiaları tek tek incelemeye aldığı da bildirildi.

Buna çok şükür denir! Dedik!

MARMARAY'IN ÜZERİNDE OTEL!

Şu rüşvetti... F Tipi falan derken, korkunç bi haber kaynadı gitti.

Haber AKP'li Fatih Belediye Başkanlığı'ndan!

Başkan tüm itirazlara karşın, altından Marmaray geçen bi arazi üzerine otel inşaatı için olur vermiş ve sözüm ona rüşvet müşvet yokmuş!.. Hadi rüşvet müşvet yok, o zaman korkunç bi insanlık düşmanlığı var!

Marmaray'ın üzerine otel ha? O Marmaray ki İstanbul'un Avrupa ve Asya yakalarındaki demiryolu hatlarını İstanbul altından geçiren bi tünel 76 kilometre!

AKP'li Fatih Belediye Başkanı, bilenlerinin tüm olmazlı uyarılarına karşın otel inşaatına izin vermiş! Bi çökmeyi düşünün, su altı faciasını! Düşünmesi bile korkunç!Ve asla olmaz olmaz da denmemeli ve AKP'li Belediye Başkanı bunun hesabını muhakkak muhakkak vermeli ey millet!

ŞU NAZİK MEKTUBU BİRLİKTE OKUYALIM EY CANLAR...

"Muhterem Erenlerim 17 Aralık 2013

Sevgili Fikret Ağabeyciğim,

Önce size Aşk-ı niyazlarımı sunarım

Sizin "Gök Tanrı" diye andığınız Hakk Erenler'den sizlere, sürekli beden ve gönül sağlığı vermesini dilerim.

Erenlerim,

Fakirlerine göre mektubumun ekinde gönderdiğim Aşk Risâlesi Bedri Noyan Dedebaba'nın en önemli eseridir. Bu kitabı en az on kere okudum desem abartılı söylemiş olmam.

Yıllar boyunca bu çalışmayı herkesin anlayacağı bir hale getirerek ve biraz da genişleterek yayımlamayı düşlerdim.

Erenler himmet ettiler, Muğla'nın bir dağ köyüne yerleştim. (Gökova'da Elmalı köyü) Düşünmeye ve çalışmaya çok bol zamanım vardı. Oturup bu kitabı oluşturdum.

Şimdi kitabı değerlendirmenize sunuyorum.

Erenler "kusur görmede karanlık gibidir" ama, inşallah fazla kusurum ve eksiğim yoktur.

Kitabın "Yayıncının Önsözü" bölümünde, başka bir yerde yayımlanmamış çok ilginç bilgiler bulacaksınız.

Erenlerim,

Değerli Ağabeyim,

Kitap hakkında Aydınlık Gazetesi'ndeki köşenizde iki satır yazmak lütfunda bulunursanız çok seviniriz.

Böylece, Noyan Dedebaba'nın Hakk'a (Gök Tanrıya) yürüyen ruhunu sevinçli ve mutlu ederisiniz zannediyorum.

Filiz Hanımefendi'ye (veya Bacı Erenlere) ve size saygılarımı sunarım.

Hakk Erenler her ikinizin de sevgilisi ve yardımcısı olsun. Sizlere sağlık ve esenlik içinde uzun yaşamlar nasip etsin.

Şakir Keçeli."

Dede Can

Şimdi Kilis'te kaçakçı kahvesindeyim.

Kahveci Ceylan Ali. "Ağam" dedi "Sen gideli altı aydır sazı elime almadım" ve aldı. Kocaman ses alma aracının başındayım... Böyle bir kahveye gelemez halleri iyi ağa çocukları, dostlarım... Durmadan armağanları geliyor, köfteler, lahmacunlar, çiğ köfteler, tepsi tepsi baklavalar! "Ya Hu, turşu yok mu turşu" deyiverdim. Bi bacağı bi kolu olmayan hemen kalktı gidip geldi nefes nefese! Olan eliyle turşu kabını sundu. Bu turşuyu ilk kez yiyorum. Kilis'te marul sebil... Turşu, o sebil marulun tastamam yatay dört parmak yükselen göbeği çıkarılmış minik yapraklar arasına acı pul biberler konmuş ondan sonra ince iplikle bağlanıp turşusu kurulmuş... Lezzetin, güzelliğin, mezenin ve o halde ikramın en hası en unutulmazı...

Anası "Ceylanım" diye sevince Ceylan Ali olup kalmış, avazı güzel, kaçakçılık üzerine yakılan türküleri derliyorum yine, onların arasında.

ÇOK YAŞLI Bİ AMCA GELDİ, AYAĞA KALKIP YER GÖSTERDİLER...

O bize yakın kürsünün birine oturdu, ceketin koyun cebinden otuz

beşlik bi "Fahrettin Kerim" çıkardı, şişenin dibini yumrukladı, neredeyse tam çıkacak mantarı çekip aldı ve kafasına dikti lıkır lıkır. Mantarı sokup şişeyi aldığı cebe koydu, şiddetlice burnunu çekti, Ceylan çaldığı havayı değiştirdi... Çıt çıkmıyordu ve o yaşlı amca en tizden bi havayı avazlıyordu kesik kesik...

DEDE CAN...

Anlattığım ellili yıllar... Eskiden bunlara bahçeci derlermiş nedeni iki üç kilometre öteye avazlayarak "suyu bıraaaak" falan derlermiş.

Avazlayan Hüseyin Dobuzoğlu amca imiş.

Çok içten avazlıyordu.

YILLAR YILI KULAĞIMDAN ÇIKMAYAN AVAZDAN Bİ YER, 'BEN HADDİMİ BİLİRİM BEN HADDİMİ BİLİRİM İHVANIM KARA ĞÖZLÜM AĞLATMA BENİ'

Hüseyin amca içini çekti "Gittiiiii" dedi... "Gittiiii avradını....... gençliği gittiiii nideyim oğul?"

Ağlıyor gibiydi, şişesini çıkardı bu sefer atik davranıp gelenlerden ikram ettik, alası yoktu!

Ceylan yanık bir Barak havasını avazlamaya başladı.

Sonra çok birlikte olduk Hüseyin Dobuoğlu amcayla.

Yine bi gittiğimde yoktu kahvede. "Ceylanım" demiş "bi akşam, sırtımın şura ağrıyor". Kahvede gerekeni yapmışlar anca evine gidip "urufunu teslim etmiş... Hepsine içten rahmetler.

ŞAKİR KEÇELİ DEDE...

Emeğin inanıyorum yazarı Bedri Noyan Dedebaba'yı mutlu etmiştir. Bu güzel doktor can Bedri Noyan Dedebaba'yı taa ellili yıllarda tanımak mutluluğuna eriştim, sık sık telefonda haberleştik Yeni gazetede yayımlanan Alevilik üzerine yazı dizisindeki fotoğraflar bu cana aittir. Hey güzel günler hey!..

Evet Şakir Dede, sana Hüseyin amca gibi yanıt vereyim o harika kitabın için:

'BEN HADDİMİ BİLİRİM! BEN HADDİMİ BİLİRİM...'

Aşk-ı niyaz ile...

Kaynak : Aydınlık Gazetesi