Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

EY ADALET ANA ADALET ANA SANA YALVARMADIM MI ORADAN AYRILMA DİYE, BUYUR BAKALIM BUYUR BAKALIM!

09.03.2012

Olanları sana sıralarken hep sual eder olduydum geçen hafta, yetti mi yetti mi diyerek tamam mı?

Şimdileyin yine sual ediyorum, yetti mi? Yetti mi Adalet Ana?

YETMEDİ! YETMEDİ! AL SANA AL SANA:

Bir gazeteden:

“PERİNÇEK’E 2 YIL 2 AY HAPİS CEZASI DAHA

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’e savunmasına ‘özel görevli’ yargıdan bir ceza daha geldi. Perinçek’e duruşmada yaptığı red-i hakim talebi konuşmasından dolayı ‘kamu görevlisine hakaret’ten 2 yıl 2 ay hapis cezası daha verildi”.

İyi mi Adalet Ana, iyi mi?

Bak millet ne diyor:

“ÖZEL GÖREVLİ MAHKEMELER HUKUKU KATLETTİ. MAHKEME, HİÇBİR DAYANAĞI OLMAYAN CEZALAR VEREREK TUTUKLU VE AVUKATLARI HAKKINDA KEYFİ TASARRUFLARDA BULUNDU”

Bak daha daha ne haber var:

“ÖZEL MAHKEMELERİN SAVUNMAYA VERDİĞİ CEZALAR İSYAN ETTİRDİ. BAROLAR HAREKETE GEÇTİ”

Bir başlık daha:

“SAVUNMAYA VERİLEN CEZA ÇAĞ DIŞIDIR”

O, adam gibi adam dediğime, Ergenekon davasında yaptığı savunmasından dolayı açılan 7 davadan yazıyla yirmi iki yıl dokuz ay, rakamla 22 yıl 9 ay hapis cezası verilmesine TBMM’deki muhalefet partilerinin grup başkan vekillerinden tepki geldi.”

EY ADALET ANA SEVDİCEĞİM

Sana yalvarmadım mı n’olur oralardan ayrılma diye bak, şuna bak şuna... Var mı bir diyeceğin ey adalet sevdiceğim:

“KATİLE KATİL DEMEK 2 BİN TL”

“İP Genel Başkanı Doğu Perinçek Ergenekon Davası’nda Danıştay saldırısında ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Osman Yıldırım’a ‘katil’ dediği için 2 bin 100 lira para cezasına çarptırıldı. Perinçek, “Danıştay’ı katleden kişiye ‘sayın’ demeyin demişti.”

BİLİYORUM SEN HEP

DIŞARDAYDIN!

Biliyorum, ne onlarda ne bunlarda savunma yapılırken ve daha sonra haydi toptan diyeyim 22 yıl 9 ay ceza uygun görülürken sen yine dışarıdaydın yoksa bu 22 yıl 9 ay adalet tarihine geçmezdi cancağızım, sevdiceğim, geçmezdi...

Artık apaçık, apaçık belli oldu ki O adam gibi adamın künyesine taaaa dışarıdayken kazınmış bunlar... Al içeri beş yıl evet beş yıldır yatır, sonra da savunmasına 22 yıl 9 ay hüküm kes!

O adam gibi yurtsever adamın yaşı yetmişe varıyor. Silivri mahpus damında yani artık zindanında... Katile katil dediği için 2 bin 100 lira para cezası da!

YETMİŞE YİRMİ İKİ YIL DOKUZ AY KATALIM...

Katalım, doksan iki yıl dokuz ay eder cem’an! Daha bitmedi hüküm miktarı, daha bitmedi, bitirilmedi!. Azıcık bittiğinde...

Bitirildiğinde yaşı kaç olacak yüz üç mü, yüzyetmiş mi “Allah bilir”.

Ağzımızdan dilimizden düşmez sözlerden ki bir tanesi evet “Allah bilir”dir... Bir başkası “Allah esirgesin”... Birisi “Allah’ın inayetiyle” övünmeyle karışık! Bir de “Allah korusun” var. En çok da “Allah belanı versin” düşmez dillerden, düşmez!

Demek ki her şey Allah’tan, kimileri de “her bişeyin başı Allah’tır” der.

Türkülerdedir “Ölüm Allah’ın emri ayrılık olmasaydı”... Ve de “Allah beterinden esirgeye”.

Adalet ana bak Başbakan altı sütun, iki satır ne diyor gazetede:

“ÖMÜR BİÇECEK OLAN ALLAH’TIR”

Başbakan hidayete ermiş desem biliyorum kızacak, evet sayın Başbakan ömür biçecek sadece Allah mı?

İnanca göre ölüm Allah emridir.

Allah’ın bu emrini kendilerine “mal edip” ferman yazanlar da, inançlara göre cehennem ateşinde cayır cayır yanacaklarmış. Bunu geçin, çoluk çocuğu varsa torunları ömür boyu utanç içinde olacaklarmış, ne acı değil mi Adalet ana, sevdiceğim?

GÖKTANRIM ÜLKEYİ ADALETSİZLİKTEN KORUYA

Bunun savaşını vermek namus borcudur...

Savaşanlara eyvallah, baksanıza barolar ayaklanmış bile, çok şükür...

SANATÇI MİLLETİ GELECEKTEN KAYGILI!

Elbette olacaktı, neden şaşmalı?

Doğaya... Emeğe... Aydınlanmaya... Elbette demokrasiye... Ve sanata yönelik baskı ve saldırılara karşı tarihe not düşmek için “Sanatçılar Girişimi” kuruldu. Sanatçılar, “sesimizi yükseltiyoruz. Bundan sonra nerede bir haksızlık varsa orada Sanatçılar Girişimi olacak” dediler.

Gönüllere su döktü sanatçı milleti, ne mutlu...

ARDI ARDINA İKİ DOSTU YİTİRMEK!

Gıdım gıdım gitti romancı, köşe yazarı Celal Hafifbilek, gıdım gıdım... Gittiğini ortak dostumuz Şifa Eczanesi sahibi Sedat can haber verdi... Başka yerde gitti ama peşin peşin istemişti beni Ankara’ya gömün diye... O bir Ankara sevdalısıydı isteği yerine getirildi.

SABAH SABAH...

Sabah sabah açtım bilgisayarda “göktengelen”i ve ilk haberde beynimden vurulmuşa döndüm:

“Eşim, edebiyatçı Ahmet Tüzün’ü kaybettim. 04 Mart 2012 hayata veda....” Eşi İmren’dendi bu acı, inanılmaz duyuru... Pazartesi günü o toprağa verilirken, bu can kollarında iğneler yatıyordu eşim katıldı son göreve... İkisini de elbette unutmayacağım...

BALIKÇI ÖZER GAZİPAŞA’DA

Evimizin yüz metre ötesinde yol üstündeki tek odalı evi dayayıp döşedi Filiz, arabaya atlayıp ilçeye vardım soba, ölçüye göre boru, sığabildiği kadar odun, su kabı bardak tuvalet kağıdı.

Ve on gün sonra Özer. Hiç eksizsiz odasındaydı sıcacık... İlaçlarını sektirmeden yutturuyor, iğneleri de öyle, vuruveriyordum... Sabah kahvaltısı, öğle yemeği, akşam yemeği, günde yarım litre sütü oraya taşınıyor, taşıyan sonucu sabırla bekliyordu ya Filiz ya bu satırların yazarı...

YEDİ AY SÜRDÜ BU VE!

Ve bir sabah kahvaltısını götürdüğümde gördüğüm/ kıvanç duyduğum manzara şuydu, Özer kapının önünde, yönünü güneşe vermiş sigarasını içiyordu fosur fosur!

Utandı, özür diledi falan ama evin önünden akan ve balıkçıların çoğunun bizimki dahil teknelerini bağladığı Deliçay’ın sakinleri konu açılınca “baba” demişlerdi “Ohoo neredeyse bir aydır fosurdatıyor!”

Akşam nevalemiz için açıldığımız denize o da katılmak istedi, almaya başladık ve gün geldi “al sana” dedik “kıçtan motorlu beş metrelik pırıl pırıl, her bişeyi tekmil bir balıkçı teknesi; yakıtı bizden balık tut sat, biz bile parayla alacağız...”

Öyle yapar oldu Özer bi kaç kere yemeğe çağırdı balık salata kendine şarap bu cana da rakı sunduydu güzel bir muhabbetti başına gelenleri anlatması.

ÖZER MOTORİZE OLUYOR!

Almanya’dan konuk gelen bir arkadaşı hemen bir “Mobilet” alıverdi. Artık yaka bağır açık atlıyor motoruna balığını satıp dönüyordu!.

Ne ki aldığımız haberlere ve gördüklerimize göre o pırıl pırıl tekne gün gün kocuyordu! Yanlardaki nikelajlı boruların biri olduğu gibi gitmişti ve Özer’den: “Abi, cansevenim bunlara zaten gerek yoktu... “Gün geldi haber alıyoruz ki Özer kimi kez başkasına bağlanıp dönüyordu! Söküp Alanya’ya onarıma götürdüm üç gün sonra da gidip aldım cem’an 200 kilometre!

VE BİR GÜN!

“Cip” ile bir yere giderken yepyeni bir yapı gördüm ve bunun ne olduğunu soranda bir ana “lise mektebi” dedi! Gazipaşa’mda bi “lise mektebi” açılacak haberim olmayacaktı ha?

Daha açılmamış lise mektebi... Öğrenci veren olmamış ama iki devlet memuru çocuklarını verince!.. Amerika’da yaşayanın okulu açılmış oldu!

ELVEDA GAZİPAŞA SEVDİCEĞİM SEVDİCEĞİMİZ;

ÇEYREK ASIRDAN FAZLA SUYUNU İÇİP

EKMEĞİNİ YEDİĞİMİZ!

Sessizce ayrıldık gözlerimiz bihoş.

Ara sıra haberler alıyorduk, Özer balıkçılıkta ustalığını gösteriyormuş... Birisi Deliçay’a bağlı duran ihtiyar tekneyi istiyormuş satın dedim...

VE BİR GÜN...

Ve bir gün haber aldık ki Özer tastamam hastanelik olmuş eski hastalığından ve Kaymakam hemen bunu sağlamış.

Bir gün oradan yazı gelmiş “...tarihinde gönderdiğiniz hasta ...tarihinde vefat etmiş bulunup ...tarihinde ...deki sahipsizler mezarlığına defnedilmiştir.”

Can dostlarımız Pavli Moshakis de, Özer de neler olursa olsun özgürce yaşadılar.

Pavli ana vatanından çok ötelerde, Atina’dan da 500 kilometre ötede, Özer de kimsesizler mezarlığında!

Yanmak neye yarar?

Kaynak : Aydınlık Gazetesi