Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

Çadır başımıza yıkılacak duyan yokmu?

03.02.2012

Ne ediym, ne diyem? Çadır başşımıza yıkılacak duyan yok mu diye haykirisen, duyan olmaz olir?

İŞTE O!

Birilerine okitisen:

“HAYRÜNNİSA ABLAM KARTOPUNU HAK ETTİ

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dün, Birleşik Arap Emirlikleri’ne seyahat öncesi, saat 10.00’da Twitter hesabından, ‘Köşkün bahçesinde çekilen kar fotoğraflarımı bu kez Facebook sayfamdan paylaştım. İyi pazarlar’ mesajını verdi. Gül, ayrıca, WWW.FACEABOOK.COM/CBABDULLAHGÜL hesabını da hatırlattı.” Gül, Facebook’taki sayfasında “Çankaya Köşkü bahçesinden ‘Özel Kar Fotoğrafları’ başlıklı albüm içerisinde 29 kare fotoğraf paylaştı... Ayak bileklerinin üstüne kadar karın bulunduğu köşk bahçesinde yürüyüş yapan Gül kar topu da oynadı.(Hürriyet/ Sefa Özkaya- Teşekkürler)

ANLAMİSEN?

Bakasen

Facebook.com/cbabdullahgül birleşik araplara gidiy sanıram avradıynan orası allahına gaddar ısıcaktir, bilisen onin köşkü angaradadir ve de köşkün bahçesinde ikki garış kar vardir ki o ikki garış kar taaaa ayak bilegine gagdar çıkıy ve dahi yerden kar aliy elcikleri yoktir kar topi yapıy oynir.

Keko, diyesim var kussura bakmayasin sakkalını sevdigim keko, ikkide birde neden pok deyip durisen yakışık aliy?

Haklısen, bu canin deddigi senin deddiginden degildir, nasıl anlatsam ki anliyasen velhasıl bu pok başka poktir yani senin ayıpladığından degildir bi daha da sormayasen.

YANALIM MI DONALIM MI?

Valla ne diyem yanacaksaniz, alışen işte en yeni yanan da Erçil Beldesi Ilıkaynak köyünden babası mahpus damında olan 3 yaşındaki Mustafa Atlı çocik... Çadır en ufak kıvılcımdan yanan şeyden! Bi kıvılcım çaktı mı kaçtın kaçtın, kaçamadın Mustafa can gibi yanıp orada kalıysen!.. Yüzden fazla çadır yanmiştir, diyesiler ki on biri bulmiştir yananlar, yürek sızlatmaz mi...

BİNLERCE KİŞİ!

Rakamlar üç yüz bini gösteriyor, ne mi oldular yurtları Van’ı bırakıp gittiler ve dahi doksan bin can konteynerda... Yetmiş bin kişi çadırda! Onların kaderini yazmak acıdır, nasıl olmasın “Yanalım mı donalım mı” diye feryatlar içindeler!

Ve haykırıyorlar:

“HANGİSİ DAHA İYİ 
YANARAK ÖLMEK Mİ 
DONARAK ÖLMEK Mİ?”

Bay Gül ne diyecek?

Bay Tayyip ne diyecek?

Tüm Başbakan yardımcıları ve Bakanlar ve AKP’li milletvekilleri ne diyecekler?

“Hiç birisi” diye haykıracaklar!...

Peki bu yetmiş bini kim, kimler bu korkunç kar kıyamette çadırlarda yaşamaya cayır cayır yanmaya mahkûm etti?

Vatandaşı cayır cayır yakan bu yangınları Ergenekoncular mı çıkarıyordu?

ERGENEKON DEDİM DE 
ANGELOPOLOS’UN ÖLÜMÜ MEĞER ŞÖYLEYMİŞ!

Sevdiğim Yunanlı bir sinema ustasıydı ölümü de yazıldığı gibi şüpheli değil artık!

Araştırmışlar, motosikletli ölümü Rauf Denktaş, Talat Paşa, Enver Paşa ve Sivaslı Aşık Veysel hazırlatmış ve Kıbrıslı bir mücahit de motosikletle çarparak ölümü gerçekleştirmiş!..

Fransızlara Ermeni meselesinden fena halde kızan Enver Paşa, Talat Paşa’ya bir e-mail çekerek Yunanlı çok meşhur birisinin öldürülmesini istemiş Talat Paşa da ona cevaben bir meyl atarak bunun ne işe yarayacağını sormuş. Enver Paşa da belindeki cep telefonuyla Talat Paşa’yı aramış şifreli olarak, bunun dünyada heyecan yaratacağını söylemiş. O da Rauf Denktaş’ı arayıp konuşmaları aktarmış, olay yerine en yakın olması hasebiyle bunu gerçekleştirmenin oralara ait olduğunu bildirmiş ve kimin yaptığı asla ve kata belli olmayan kazada Angelopoulos’un ölümü yerine getirilmiş...

İŞ ERGENEKON İŞİ!

Bütün bunları Silivri zindanında dört yıldır mukim elebaşı İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve mahpusta mukim Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ve Perinçek gibi yıllardır yatırılanlardan gazeteci Hikmet Çiçek, Sivas’ta mukim Aşık Veysel’in de yaptığı azıcık ıslak bir kağıtla ihbar edilmiş! Hayret bi şey, hayret bi şey valla!

ECZACI MİLLETİ DE  İSYAN İÇİNDEYDİ!

Eczacı milleti de uygunsuzluklara karşı şahlandılar, onlarla ilgili bir haber oldu mu kaçırmam, neden mi, neden olacak, babam eczacı Vasıf bey biz oğlan, kız çocuğu demeden altı yedi yaşlarında iken beyaz gömlekleri giydirir sokardı eczaneye, orada çalışmaya!

Biraz da zorunlu olarak Nusret ağabeyim yükümlendiydi, şairdi, keman çalardı, yazardı ve ilaç yapardı! Bursa alındığında doğduğundan adı Nusret Kemal olmuş... Bu satırların yazarı ise yedi yaşında koldan kabadan, sekiz yaşlarına doğru damardan iğne vurmaya başlamıştı, sözüm bu değil, eczacı milletinin haksızlığa karşı tek vücut olmaları.

Televizyonda izliyorum beyaz gömleklilerin haksızlığa haykırışlarını.

A, BİR DE BAKTIM BABAM DA ARALARINDA!

Taaa Yemen ellerinden San’a’dan üşenmemiş gelmiş, üzerinde zabit elbisesi var, anlaşılan değiştirmeye vakit bulamamış, gönlümüz kalmasın diye San’a’ya  hayırlı sonuçla dönüşte bu fotoğrafı göndermiş, yerde oturan üç kişiden, ortada gözlüklü eczacı babamız Vasıf İbrahim (Kuruçeşme). (Soyadı yok iken nereliyse öyle anılırmış)
Onun burada da haksızlığa karşı durmasını olağan karşıladım. O bize haksızlıklara her zaman karşı durmayı, asla boyun eğmemeyi, hep dik durmayı öğretti, havanda ilaç yapmayı da!

Antalya, 1 Şubat 2012

Kaynak : Aydınlık Gazetesi