Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

ADALETİN HER İŞİNE ARTIK ŞAŞAR OLDUM KINAMAYIN BENİ DOSTLAR!

16.03.2012

13 Mart 2012

Hani polisler var ya polisler, hani Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın polisleri canım, bi dediğini “asla ve kat’a” ikiletmeyen polisler!.. “Cenap-ı Allah” kollarına/ bileklerine/ tekmelerine dehşet bir güç “ihsan eylemiş!..” Nereden mi biliyorum, nereden bilecem “ya hu”, televizyonlardan!

Aşağı yukarı her haberde muhakkak ama muhakkak o sıhhatli o güçlü, o cengaver polislerimize ait haberler eksik olmaz ki bu gerçek demokrasi gereğidir, olmaması da “hayra alamet” sayılmaz!..

“NASİPLENENLER!”

Valla hangi birini sayayım, bırakın “er kişilerin” yediklerini, “hatun kişilerin” ise asla ayrıcalığı yoktur, coplar eşliğinde Allah ne verdiyse o miktarda hisseleri bedenlerine yazılır!.. “Misalin” yani örneğin canı burnuna gelmiş öğrenciler bu buruna gelmeyi ilgililerin burnuna şey vicdanlarına (Not: Bu vicdanlar asla birbirine benzemez) anlatmak için yollara düşerler ki kısa bir zaman sonra...

N’olurmuş kısa bir zaman sonra?

Bildiğiniz, alıştığınız üzere ekranda uzay giysili elleri coplu, kafaları kasklı er kişilerin, erkişilere tekme tokat coplu moplu ‘dayak okutmaları’ olağandır. Ayrıca ikram olarak tazyikli su adam deviren ki bu arada hatun kişiler beş altı “cengâverin” saldırmasıyla kendini yerde bulur ama sağ olasınlardan birisi sağ bacağından, birisi sol bacağından, birisi sağ kolundan birisi sol kolundan tutar bir süre yerde sürükleme faslı, hatun kişinin karnı yüklü olsa da, direnmesi tekmelerle, coplarla “mükâfat”landırılır!.. Gerisi “ahval-i adiye”dendir!.

EY OKUR BANA

BİŞEYLER OLDU!

İnanıyorum hayretler içindesiniz, son zamanlarda yazılarım Arapça Osmanlıca sözcüklerle dolup taşıyor!.. Sanki bunlar olunca yazı daha bir oturaklı mı oluyor ne? Yani şu zamanımızın yazarı oluyorum “velhasıl!”. Elbette seviniyorum baksanıza bebeler 4x4x4’le okumaya başlayacaklar, heyecandan gene yanlış yazdım şey 444, hay Allah 4+4+4 yazacaktım nihayet yazdım TBMM’de olduğu gibi bastım sille tokat parmaklarıma!

ÇOK KORKUYORUM, NEDEN Mİ?

Neden olacak “ey kari”, şey ey okur, taaaa 1962 yılında Türk Dil Kurumu Ödülü’nü kazanmış ve Atatürk kabartmalı altın madalya yüreğine takılmış bir “fani” olarak korkum, bir gizli yani görünmez bir “deyyus-u ekber” tanığın (!) ıslak kuru her ne halt ise onunla, yazılarında Arapça Osmanlıca kelimeler kullanıyor diye ihbarda bulunup o güzelim onur yüklü ödülümün mahpusluk edilmesi!

SÖZÜNÜ ETTİĞİM O COP İLE ÇIKARILAN GÖZ EVET GÖZ!.. BİLDİĞİMİZ GÖZ!

Şimdi habere bakalım:

“POLİS COPUYLA KÖR OLDU”

“Ankara-Eğitim Sen’in düzenlediği mitingde polisin coplu müdahalesi sonucu sağ gözü kör olan Ankara 2 No’lu Şube Başkanı öğretmen Dengiz Sönmez polisler hakkında suç duyurusunda bulundu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ kararını verdi.”

KARARIN SON BÖLÜMÜNDEN AYNEN

“...Ölçüsüz ve orantısız güç kullanılmadığı, güvenlik güçlerinin keyfi bir tutum ve davranış içine girmedikleri, yasaların kendilerine verdiği yetkileri kullandıkları kaydedildi.”

Ey Dengiz Sönmez öğretmenim, sağ gözün “yasaların kendilerine verdiği yetkiyle” yerinden çıkarılmıştır üzülme, geçmiş olsun.

(Haber Sinan Tartaroğlu-Cumhuriyet)

“BALYOZ’UN ADALETİ”

5 aydır tutuklu bulunan Tuğamiral Ünsal ‘Balyozun Adaleti’ başlıklı mektubunda 1500’ün üzerinde somut sahtecilik ortaya çıktığını açıklamış, iyi mi? Dijital verilerde yapılan sahteciliğe bakın, Emekli Tuğamiral Nevzat Hilmi Sertel 3 Kasım 1998’de, Emekli Tuğamiral Burhan Durcan da 5 Temmuz 2000 yılında vefat etmişler ne ki bunlar da darbeci gösterilmiş, anlaşılan mezardan çıkıp gelmişler, neden olmasın!

Ey Adalet Ana, bu imzasız sahte belgelerle mahpushane dolusu denizcimiz de yargılanıyor, sen oralardasın değil mi?

 

15 Mart 2012

SİVAS KATLİAMI

DAVASI DÜŞTÜ!

Mahkeme, AİHM “içtihatlarını” gözönüne alarak 37 canın öldüğü Sivas katliamı davasını “insanlığa karşı suç” saydı, ne ki davayı, 5 sanık için ‘kamu görevlisi’ değil ‘sivil’ diye zaman aşımından, 2 sanık için de ölmeleri nedeniyle düşürdü.

Başta Alevi canlar büyük tepki gösterdi ta Almanya’ya kadar... Ülke çapında özellikle Ankara’da toplanan binlerce kişiye polis “bermutat” çok ama çok sert tepki gösterdi bir nevi düşman sayılıp üzerlerine gaz bombaları da atıldı, tazyikli su sıkıldı çok sayıda yurttaş yaralandı, coplandı, hastanelik oldu!

BAŞBAKAN TAYYİP

“HAYIRLI OLSUN” DEDİ!

TOKİ’nin 3000 evlik temel atma töreninde ilk harcı koyan Başbakan R.T. Erdoğan elindeki malayı yakın koruma başına verip etrafına “hayırlı olsun” dedi. Başbakan sonucu “hayr”a bağladıktan sonra şöyle devam etti:

“Zaten onlar da söylüyorlar. Yıllar yılı içlerinde kaçak olanlar da vardı. Bilemiyorum tabii onlar da var.”

VAY SEN MİSİN BÖYLE DİYEN!

Tepkiler taaa “Alamanya”yı da sardı Başbakana denilmeyen laf kalmadı! Bu kadar büyük tepkiyi Başbakana “reva” görülmesini doğru bulmuyorum!.. Alevi ve Bektaşi canlar, cansevdalısıdır, haksızlık inançlarında yoktur, bu satırların yazarını da hoşgörecekler şöyle ki 3. HACIBEKTAŞ VELİ DOSTLUK VE BARIŞ ÖDÜLÜ taaa 1996 yılında bu satırların yazarına verildiydi.

Erdoğan nihayet bu ülkenin Başbakanıdır yıllardır, fazla bakılmasın, neredeyse on yıldır ağzından ilk defa “bilemiyorum” sözü çıkıyor ki şaşmamak elde değil, hatta hayret bişey! İmam Hatip Liseli olduğuna bakmamak da elde değil, bu liseden Cumhurbaşkanı bile “zuhur” etmiştir, ol nedenle 4x4x4 hay bu parmaklar nasıl da özeniyorlar komisyon itişmelerine/ vuruşmalarına illa yanlış yazacak ey parmaklarım ey, bu 4x4x4 cip tanıtması ya da lastik ebadı değil, 4+4+4’dür ki çocuklar, Cumhurbaşkanı ve Başbakan yolları açan İmam Hatiplere doluşacaklardır laik Türkiye Cumhuriyetine az şey midir?

Evet Sivas Katliamı davasının düşmesine elbette bilerek “hayırlı olsun” demedi, o anda vatan aşkıyla dolu, giderek saçsızlığa dönüşen kafası şu olmayan temel atma törenindeydi de onun için “hayırlı olsun” dedi... İki önemli ameliyatının etkisini de yabana atmamak gerek ol nedenle tüm canlardan Başbakanımıza acil şifalarda bulunmalarını o “hayırlı olsun”u unutmalarını diliyorum. Aşk-ı niyaz ile...

ACIDIR BU, BİTMEK BİLMEZ!

Acıdır bu, bitmek bilir mi? Her bişeyi bilir de bitmeyi bilmez!.. Bitmezlerin acısının çeşidini de kim tarif edebilir ki? Kimse... Ama illa, ama illa o ölüm acısı ayrılığın ta kendisi... Hani birisi tartmış ya ölüm ile ayrılığı, elli dirhem fazla gelmiş ayrılık o ayrılık.

Eşim telefonu dinliyor, eli yüzü inanamazlık içinde, ama feryatları inanmak dolu, nasıl olmasın ki elli yıldan fazla tanışlarından can dostu İrem Vafi Arsebük, candostumuz Ressam Rasin’in eşinin o güzelim tarifsiz yüreği duruvermiş...

Bir Aydınlık/ Ulusal Gönüllüsü/ el uzatanı da o yürekteydi ve eşim telefonu kapattı olduğu yere yığılıp kaldı, uzun süren bir acılı bayılma... Canımız gibi sevdiğimiz İrem yoktu artık, yurt dışı gezilerin fotoğraf ve videolarında illa anılarda, anılarda artık...

Madrid’de kocaman bir müze, her yer ama her yer Hazreti İsa dolu, tablolar, tablolar heykeller hep İsa... Rasin dost bir aralık ağlayan İrem’e baktı, “karıcığım” dedi “o öleli iki bin yıl geçti”, İrem yavaşça , “olsun” dediydi “nice şey içime dokundu”.

Yavaştan hep gülmüştük. Bir İstanbul sergimizde 50X60 boyutunda “Kapadokyalı İsa” resmime kırmızı satılmış etiketi koydum, sergi sonunda alıp İstanbul’da evimiz bildiğimiz evlerine götürüp sevgili İrem’e armağan ettim. Epey kalmıştı evde bir gidişimizde yoktu, komşuları İtalyan Kilisesi’nin papazı çok sevmiş İremcan da kiliseye armağan etmiş... Anılar eski makinelerde üst üste çekilmiş fotoğraflardaki gibi!

Filiz ilk kez bu canı tembihler dolusu buyruklarla bırakıp uçağa atlayıp gitti, o tarifsiz eşsiz insan İrem’imizi toprağa verip döndü; Rasin’le avutucu konuşmalar eksik olmuyor gün boyu, telefonda...

Resim ustası, dostluk ustası Rasin’e sabırlar dilemek neye yarar ayrımındayım, bu acı kaybımız nedeniyle yine de sabırlar Rasin diyoruz/ diyorum. Rasin’i biliyoruz, üstelik bunlar hiç işe yaramaz...

Kaynak : Aydınlık Gazetesi