Fikret Otyam'ın Köşe Yazıları

“EY TÜRK GENÇLİĞİ"

19.05.2012

ATAM... BUGÜN 19 MAYIS 2012, SAMSUN’A ÇIKIŞIN, KİMİLERİNE KARŞIN DAHA BİR COŞKUYLA KUTLANIYOR YEDİ İKLİM DÖRT KÖŞEDE...

“MÜSTERİH UYU”...

O, uygulayıcı, bir nevi emir kulu!

Sözüm, Türk Milli Eğitimi tarihine haydi kara demeyeyim altın harflerle geçecek Ömer Dinçer’e!.

AKP iktidarının Atatürk’ten hâlâ ödü kopuyor!. O’nun devrim ve ilkelerinden ödü kopuyor!

Türk bağımsızlığından, “gerçek” Türk Cumhuriyeti’nden ödü kopuyor!

Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyeti’ni sonsuza dek koruyacak Türk gençliğinden ödü kopuyor!

Yani “Birinci vazifeleri”nden!

Neredeyse on yıldır, bunları en alt düzeye indirmenin yollarını aramada, bulunca da gıdım gıdım yerine getirmede!

EN CANLI ÖRNEĞİ, ATANIN İNANMIŞLARIYLA

SAMSUN’A ÇIKIŞININ STADYUMLARDA

YILLARCA KUTLANMASINI PARÇALAMASI!

Başbakan, stadyumları/ alanları coşkuyla dolduran halkın, övünçle seyrettikleri çocukların, gençlerin gösterilerini “sıkıcı” buluyormuş!

Milli Eğitim Bakanı’nın söylediği de “Garabet”.

Ne “garabeti ?”

Ne garabeti olacak, “yargı garabeti!” Lâfa bakar mısınız? Bunu bir bakan söylüyor, ne günlere kaldık göktanrım!

Danıştay 10. Dairesi, bir Atatürk genci Alper Ayhan’ın “Milli Eğitim Bakanlığı’nın stadyumlarda 19 Mayıs kutlamalarını kaldıran genelgesi aleyhine açtığı davada Alper’i haklı bulmuş yürütmeyi durdurma kararı vermişti...

Bakanın “garabet” dediği bu, ey millet!

VE BİR ESKİ BAKAN DA!

Durur mu? Durmaz, o da gösterilerdeki giysileri biçimsiz mi ne bulmuş, laf olsun işte!..

VELHASILI KELAM

GÜN BU GÜNDÜR,

BU GÜNDÜR EY CANLAR! BİRİNCİ GÖREVİN...

Türk bağımsızlığını...

Türk Cumhuriyetini...

Sonsuza kadar korumak ve savunmak yollarından birisi de ey canlar, Cumhuriyetimizin ilk adımının atıldığı bu tarihsel “19 MAYIS”ı coşkuyla kutlamaktır.

Ellerde albayraklar...

Sırtlarında bebeler...

Kollarda yürüme zorluklular...

Bu “19 MAYIS”ın yüceliğine, varlığına inanmış ne kadar yurttaş varsa sokaklara dökülmeli...

Varsın, stadyumları kapalı tutmak için yeni önlemlere başvurulsun!

Varsın “Cumhuriyet Polisi” kollarını kaldırsın.. Varsın basınçlı suyu göstersin!

Varsın, bir süre gözü gözlükten çıkaran gaz bombasını göstersin...

“...polis gelecek, asıl suçluları bırakıp” diyor Mustafa Kemal Atatürk taa 5 Şubat 1933 yılında Bursa’da... “Suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç ‘Polis henüz devrim ve Cumhuriyetin polisi değildir’ diye düşünecek”, ama “hiçbir zaman yalvarmayacaktır” diyor taaa 5 Şubat 1933’de...

DERKEN...

Bugün 11 Mayıs 2012... Yine sağ kolumun damarına iki iğne takılı, sırt üstü yatmadayım!

Günlerden mi? Günlerden Cuma, karşımdaki televizyonda sevgili, saygın dost Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk konuşuyor... Kimi zaman sakin, kimi zaman sağ elinin parmağını gözlere sokar gibi haklı bir isyan hali içinde...

Sık sık Atatürk’ten saygıyla, sevgiyle, inançla söz ediyor.

Ve sık sık, ak alnında biriken terleri siliyor...

Bütün bunlar kutsal kitabın Mâûn Suresi üzerine bir konuşmada, bir ışık vermede; bu can da elden, dilden, parmaktan, kulaktan en az “hasarla” bir kaç yeri yazıma katıyorum peşin teşekkürlerim ve kusurlarımın bağışlanması dileğiyle...

“...Ben hâlâ bu milletin Mâûn Suresi’nin ne olduğunu anladığı kanaatinde değilim. Anlasa Türkiye’de peş peşe devrim üstüne devrim olur. Zihniyet devrimi ben hep bunu takip ettim.

“...Türkiye’nin kitap okuma kapasitesi belli. Yani halk böyle bir mesaja müsait değil. Böyle bir mesajı algılamaya müsait değil. Müsait olmasın diye asırlardır “bu Müslüman camilerinde operasyon yapıldı. Şimdi de yapılıyor. Bütün bunlara rağmen birileri Mâûn Suresi’nin mesajını kavrama şansını elde ediyorsa işte bizim için önemli olan bu. Ama Türkiye’de artık fikir tohumları eskisinden daha süratli yeşeriyor.

“Ben bin dokuz yüz yetmişli yıllarda Arap bir yazarın, çok ünlü bir yazardır, ‘Mustafa Sipahi’nin’ (?) bir kitabını tercüme ettim, bir ‘Seyit Kutub’un’ (?) İslam sosyalizmi çalışmasını tercüme ettim yetmişli yıllarda. Onu gelenekçiler çok sever. İslamla sosyalizm kelimesini yan yana anmak intiharla aşağı yukarı eş anlamlıdır. Hatta şimdi Allah rahmet eylesin Nurettin Topçu gibi sosyalizmi öven İslamı da sosyalizme çok çok yakın olduğunu söyleyen bir yazar bile bana dedi ki: ‘Oğlum bu ismi koyma, bu ismi değiştir, bunu değiştir’ dedi. Dört yüz küsur sayfa kitap, başına iş açarsın... Ben onu göze alarak kitabı İslam Sosyalizmi adıyla tercüme ettim.

“Şimdiki Türkiye’ye bakıyorum.

“1 Mayıs yürüyüşünde İslam Sosyalizmini öne çıkaran gruplar yürüyüşe katılıyor. Ben çok mutluyum. Bu tohumları eken insanlardan biriyim. Bakın o tohumlar şimdi nereye geldi, ağaç oldu onlar.”

Öztürk hocanın bu Cuma programının konusu

Mâûn Suresi şöyle:

1. Gördün mü o, dini yalan sayanı? 2. İşte odur yetimi itip kakan 3. Yoksulu doyurmayı özendirmez o. 4. Vay haline o namaz kılanların ki. 5. Namazlarında gaflet içindedir onlar. 6. Riyaya sapandır onlar/ gösteriş yaparlar. 7. Ve onlar, yardıma/ zekâta/ iyiliğe engel olurlar. (*)

“...Mâûn Suresi’nin mesajının ruhunda şu var, Mâûn Suresi fiili dinsizliği tanıtıyor. Yani ben müslümanım Allah’a İslam’a inanıyorum, sözünü söyleyenlerin bile fiili olarak gerçekte dinsiz imansız olacaklarını bize Mâûn Suresi tanıtıyor ve yedi ayetten oluşan surede yapılan çirkin değişiklikleri anlatıyor.

“...Mâûn Suresi’nin üstünü örttünüz mü derdinizin ilacını kendi elinizle yok edersiniz.

“Ben bu Türk halkına diyorum ki, başka bir yerden beklemiyorum ben bunu, Türk halkından bekliyorum, Atatürk Türkiye’sinden bekliyorum. Mustafa Kemal Türkiye’si dinden riya’yı temizledi. Onu dinsiz ilân etmelerinin sebebi budur, bakın riya burada nasıl gösteriliyor. Bunu yok etti Mustafa Kemal, riya’yı yok etti, fiili dinsizliği yok etti. Bırakın dedi insanların günahları varsa açık görünsün, ben dahil, kendi öyle söylüyor, benim günahlarımı da söyleyin açık görünsün, milletim bilsin, ama riya olmasın. Mustafa Kemal’in getirdiği bu. Mâûn Suresi’nin de beklediği bu.

“Şimdi Mustafa Kemal ilahiyatçı değil, etrafında ilahiyatçı geçinenler ya sustular ya aleyhinde konuştular, istisnaları parmak sayısı kadar.

“Onun için Mustafa Kemal (ardındaki tümceyi çözemedim), aklıyla riya’nın ne büyük bir bela olduğunu anladı ve bunu yıktı. Farkında değil Mustafa Kemal Mâûn Suresi’nin üstüne örtülen çulu açtığının farkında değil. Allah onun mükafatını orada verecek. Gel diyecek Mustafa’m, sen neler yaptın, sen farkında mısın, gel seni alnından bir öpeyim. Kur’an’a inandığım gibi inanıyorum ki öpmüştür alnından ve sen bunu yaptın, bin küsur senedir bekleneni yaptın.”

SİVİL VE ASKERİ MAHPUSHANELERİ DOLDURAN YURTSEVERLERİN 19 MAYISLARINI YÜREKTEN KUTLUYORUM...

LÜTFEN, ADALET ANAYA DA SELAMLARIMI SÖYLEYİN...

(*) Kur’an-ı Kerim Meali (Türkçe çeviri), Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk/

Sayfa 573, 1994.

Kaynak : Aydınlık Gazetesi