Basında Fikret Otyam

Gazete Haberleri


Fikret Otyam ''SA'' Markalı Pantolonunun Apış Arası Yırtılınca Pantolonu Sabancı'ya Gönderir... İşte Sabancı'nın Otyam'a Verdiği Cevap

FİKRET Otyam, 1944 ile 2003 arasındaki o'na gelen mektuplardan, kendisinin yazdığı mektuplardan, mektuplarla ilgili yazılardan seçme ve derleme yapmış, adını da ''Dosttan Gelen Selamsın'' koymuş. 
 
FİKRET Otyam, tabir caizse ''tuğla gibi'' bir kitap çıkarmış, tam 800 sayfa... 1944 ile 2003 arasındaki o'na gelen mektuplardan, kendisinin yazdığı mektuplardan, mektuplarla ilgili yazılardan seçme ve derleme yapmış, adını da ''Dosttan Gelen Selamsın'' koymuş. (Güniz Yayıncılık) Kimlerin mektupları yok ki? Aziz Nesin'den Burhan Felek'e, William Saroyan'dan Çetin Altan'a, Zihni Küçümen'den Bülent Ecevit'e, Süleyman Demirel'den Orhan Kemal'e, nice okurdan, nice garipten... * * * FİKRET Otyam dostlarının ölüm haberlerini veren mektupları alınca ve de öğrenince hep şöyle yazar: ''Bir bir uzaklaşıyor sevdiğim insanlar Ne zaman bir dosta gitsem Evde yoklar.'' * * * MEKTUPLARIN bazıları tarihçilerin de işine yarar, mesela basın tarihini yazacak olanlar, Fikret Otyam'ın, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü rahmetli Oktay Kurtböke'ye yazdığı mektuplardan fazlasıyla bilgileneceklerdir, Fikret Otyam, bu mektupları yazarken ''Cumhuriyet''tedir.

* * * FİKRET Otyam'ın bir de Sakıp Sabancı ile pantolon mektuplaşması var. Fikret Otyam uzun süredir, Gazipaşa'da oturur, zaman zaman bir işi olunca, sergi açınca Ankara'ya, İstanbul'a, Avrupa'ya gider, Fikret Otyam hem fotoğraf sanatçısıdır, hem de ressam, eşi Filiz Otyam da özgün dokumalar dokur. Eşi, o'nun sergilerde giydiği elbiseden şikayet eder, hep aynı elbise, diye... O da ''Ankara'ya gidiyorsun, siyah kadife bir kumaş al, gel!'' der. Kumaş gelir, Fikret Otyam Gazipaşa'da terziye diktirir, önce Ankara'daki sergide giyer, sonra Kopenhag'daki sergide... İşte ne olursa burada olur, Fikret Otyam'ın pantolonu arkadan, apış arasına yakın yerden cart diye yırtılır, sergi boyunca bir eli arkada dolaşır, misafirleri ağırlar. Gazipaşa'ya döner dönmez, pantolonu ''aidiyeti ciheti''yle Sakıp Sabancı'ya postalar, çünkü kadife kumaşın markası ''SA''dır. * * *

Bir süre sonra Sakıp Sabancı'dan cevap gelir: ''Kopenhag'da karşılaştığınız durumun güçlüğünü anlıyorum. Kumaşı Adana Teksa'ya gönderttim; yapılan kontrolde, kadifenin elbiselik değil, perdelik olduğunun anlaşıldığını belirttiler. Demek ki, eşiniz kumaşı alırken ya tezgahtar atladı veya kendisi elbiselik aradığını söylemedi. Size ayrı bir paketle, iyi günlerde giymeniz dileklerimle elbiselik Teksa kuması gönderiyorum. Umarım her iki kumaşın arasındaki farkı görürsünüz. Ayrıca, gönderdiğiniz pantolonu inceleyenler, kumaşın akmamış olduğunu, dikiş yerinden patladığının tespit edildiğini de bildirdiler; bunda belki terzinin de hatası olabilir. Onun için, yerli sanayi adına lütfen utanç sahibi olacak kadar karamsar olmayın.'' * * *

FİKRET Otyam, Sakıp Sabancı'nın mektubuna bir not düşer: ''İyi günde giymem dileğiyle kumaş geldi... 1 metre 10 santim, yani pantolonluk!'' Ya ne gönderecekti? Yırtılıp, patlayan pantolon, ceket değil ki! ''Sakıp Ağam'' hesabını bilir! 19.02.2004
Hasan Pulur, Milliyet